Uzak Kaldık
Zaman zaman başımıza gelen musibetlere sebep ararız. Bu neden başımıza geldi diye düşünüp durur, bir sonuca bağlayamayız.
Biz çok uzak kaldık.
Bir Mü’minin başına bir hâl geldiği zaman onun acısını paylaşmaya uzak kaldık.
Manevi değerlerimize saldıranlara karşı koymaya; Resulullah (s.a.v) için meydanları titretmeye, neslimizi muhafazaya uzak kaldık.
Şehitlerimiz için gözyaşı dökmeye; tekbirler getirmeye uzak kaldık.
‘’Bana dokunmayan yılan bin yaşasın’’ dedik de zulme başkaldırmaya uzak kaldık.
‘’Versen de olur vermesen de’’ dercesine yaşayıp da duaya uzak kaldık.
‘’Kendi ayakları üstünde durmayı öğrensin’’ dedik de yetim, gariban başı okşamaya uzak kaldık.
‘’Daha! Daha!’’ aç gözlülüğümüz yüzünden, şükretmek şöyle dursun namaza, secdeye uzak kaldık.
‘’Anamdan atamdan gördüğüm yeter’’ deyip ilme, irfana uzak kaldık.
Laik sistem; demokrasi, popülerizm derken Şeriat-ı Garra’ya uzak kaldık.
Efendimiz’e (s.a.v) sırtımızı döndük, sahabeyi sattık, evliyaya enbiyaya uzak kaldık.
Cihattan bahsedilince yüzümüzü ekşitip ‘’Cihat mı kaldı be’’ dedik de mücahide, şehadete uzak kaldık.
‘’Ben göremedim çocuğum görsün’’ dedik edepten, hayâdan uzak kaldık.
‘’Elhamdülillah Müslümanım’’ dedik Efendimiz’in (s.a.v) sünnetine hor baktık; sarıktan, sakaldan uzak kaldık.
‘’Domuz yenmez zinhar’’ deyip de faizlere doymadık; ayete, hadise uzak kaldık.
Allah için sevip, Allah için buğzetmeye uzak kaldık.
Biz kendi kendimize, özümüze uzak kaldık.
Sizce başımıza gelen musibetlere sebep olarak bütün bunlardan bir tanesi bile yetmez mi?
Rabbim cümleten hepimize hidayet nasib etsin.
Dua eder, dua bekleriz…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.