Ülkelerin Dostlukları Yoktur, Çıkar İlişkileri Vardır!
İletişimin bu kadar etkili olmadığı dönemlerde, devletler arasındaki ilişkilerin bozulup düzülmesine pek bir anlam verilmezdi. Sadece neler oluyor diye merak eder, ama merakımızı bir türlü gideremezdik.
Oysa şimdi dünyanın bir ucunda öksürülse, anında diğer ucunda duyulur oldu. Gizli -saklı konuşmalar, perde arkası olaylar, dijital ortamda kaydedilen bilgiler, çok geçmeden ortalığa saçılır hale geldi. Wikileaks Belgeleri, CIA nin açıklamaya hazırlandığı milyonlarca belge gibi. Bu belgelerin ortak noktaları, dostluk diye bir şeyin olmadığı, söz konusu olan sadece çıkar ilişkilerinin olduğunu görürüz.
Ülkemiz ile ilgili olarak da son olaylara baktığımızda, bunun tam da böyle olduğudur. Türkiye'nin; ABD, Barzani, Rusya, Almanya , Hollanda, Fransa, Belçika, Avusturya, Suriye, İran, Irak ilişkileri gibi. Bu devletleri çoğaltabiliriz. Dost bildiğimiz bu ülkelerin bir çoğu ile sıkı dostluklar kurduğumuz gibi, bu ülkelerle savaşın eğişine geldiğimiz de olmuştur.
Bir bakıyorsunuz malum ülkelerle hiç olmadığınız kadar yakın oluyorsunuz, dostuz diyorsunuz, kırmızı halılarla karşılıyorsunuz, en üst derecede ticari ilişkilerde bulunuyorsunuz, bir de bakıyorsunuz aynı ülkelerle kanlı-bıçaklı olmuşsunuz! Gerginlik hat safhada. Sonra tekrar dostluk ve ticari ilişkilere giriyorsunuz! Ve her zaman ülkelerin dostlukları yoktur, çıkar ilişkileri vardır gerçeği ile karşı karşıya kalıyorsunuz!
Bütün bunlara rağmen öyle ilişkiler var ki, bu kadarına da pes dedirtecek cinsten! Bu kadar da olmaz artık diyorsunuz. Tamam ülkeler arası ilişkilerde çıkarlar ön planda ama, ülkelerin kendilerini inkar etme, ayyuka çıkan iki yüzlü ve sahtekar politikaları, "Yeter Artık" dedirtecek cinsten!
ABD nin, PYD-YPG ile yaptığı Rakka operasyonunda olduğu gibi. Türkiye eline megafonu alıp bağırdı! "YPG-PYD, PKK nın kolları, onlara verilen silah PKK ya verilmiş silahlardır. Sizler açık açık terör örgütü olarak ilan ettiğiniz bir terör örgütünü silahlandırıyorsunuz! Bu sizinde bizimde başımıza bela olacak, yapmayın, etmeyin... " Tabi ki ne duyan oldu, ne dinleyen . Ve PKK Rakka'da paçavrasını ve sözde liderinin posterini asıverdi.
Peki ABD ne yaptı? Paniklemiş bir ülke havasına girdi! Özürler, kınamalar, bilmedim, görmedim, duymadımı oynamalar vs. Elbette Türkiye gibi herkes de çok iyi biliyor ki, ABD ve avenesi, her şeyi ama her şeyi hatta nerede ne olacağına varıncaya kadar biliyorlar ve planlarını ona göre yapıyorlar. Ama böyle olmak, üç maymunu oynamak işlerine, çıkarlarına geliyor. Baştan beri hesapları bu idi. Barnazi ile oldu veya olmadı nasıl olsa ellerinde her zaman kullanacakları (B) planları, PKK kozu vardı. Ve sonuna kadar da kullanacaklar. PKK Devletini kurmak için ellerinden gelen her şeyi yapacaklardır. Ve tabi ki Türkiye engelini aşabilirler se!
Süper devlet te olsa, her zaman ben yaptım oldu, kimse itiraz dahi edemez anlayışına da sahip olsa, bazen evdeki hesabın çarşıya uymayacağını hesap edemeyebiliyorlar.
Gezi olayları, 15 Temmuz işgal hareketi, Barzani referandumu gibi hesapların tutmadığı da oluyor. Olacak... Olmaya da devam edecek.... Türk Milleti bunu ABD ye sık sık yaşatacak!
Ve işte tam da burada Suriye'de, PKK Devletinin kurulmasının da yanlış bir hesap olduğu gerçeğini ABD ve avenesi mutlaka görecektir. Nasıl ki, Barzani Bağımsızlık Referandumundan bin pişman sa, Dimyat'a Pirince Giderken Evdeki Bulgurdan olmuşsa, ABD de bundan bin pişman olacak, bunun hesabını eninde sonunda verecek. Terör örgütlerini silahlandırmanın bedelini mutlaka ödeyecek. Atalarımız boşuna dememiş, "KÖRLE YATAN, ŞAŞI KALKAR" diye. Geçmişte olduğu gibi.
11 Eylül saldırısı hala tazeliğini koruyor. Önceden de söyledik şimdi de söylüyoruz. Terörden en çok acı çeken masum insanlar, özelliklede çocuklar ve kadınlardır. Onun için dir ki hiçbir şiddet olayını asla ve kesinlikle onaylamıyor, Allahın laneti ile lanetliyoruz!
Bu "lanet" yeter mi? Asla yetmez! Dünya da terörizmi besleyen, büyüten devletler artık açık seçik meydanda. Kimse den de saklanmıyorlar. Yapacaklarını açık açık yapıyorlar. Göstere göstere yapmaktan da bir beis görmüyorlar. Asıl burada sözümüz emperyal devletlerin dışında kalan ülkelere.
"Zincirlerinizi kırmak zorundasınız! Ne pahasına olursa olsun. Zaten her halükarda terörizm sizi yavaş yavaş bitiriyor, köleleştiriyor. Ya tamamen yok olacaksınız, ya da özgürlüğünüze kavuşacaksınız. Unutmayın, ne kadar güçlü iseniz o kadar özgürsünüz!"
Ülkeler arası dostluk, stratejik ortaklık, aynı pakt ta yer almak, ekonomik ilişkilerin üst boyutta olması vs. bunların hepsinin masal olduğu gün gibi aşikar.
"Dostluklar yok, emperyal devletlerin dünyayı yeniden dizayn etme operasyonları var"
İşte tam da bu anlamda, "Dünya beşten büyük" sözü son derece anlamlı hala geliyor. Sömürü ile karşı karşıya kalan ülke halkları taraflarını çok iyi seçmek zorunda. Ya Devletlerine sahip çıkacaklar var olacaklar, ya da sömürülmeyi göze alarak, köle olup yok olacaklar.
Ülkelerin, "Dostluk" söylemlerine bakıp, Milli Meselelerimizi , iç politika malzemesi yapıp ülkeyi yıpratmak yerine, doğru bir tahlille ülkeye ve Milli Meselelerimize sahip çıkmak, her ferdin, her politikacının, her devlet adamının milli görevi olmalıdır.
Hak'tan ve hakikatten ayrılmamak kaydıyla, yanlışları söyleyelim, nasıl olması gerektiğini hiçbir siyasi çıkar gözetmeksizin anlatalım, ülkeye ve insanımıza sahip çıkalım, muhalefeti ve iktidarı ile.
TABİ Kİ, SÖMÜRÜYE, KÖLELİĞE, EZİLMEYE, BOYNUMUZA TASMA TAKILMAYA KARŞI İSEK.
AKSİ HALDE BAŞKASININ TOKMAĞI İLE, BAŞKASININ DAVULUNU ÇALAR, KENDİMİZDE OYNARIZ, SEYİRCİ KONUMUNDA OLAN EMPERYAL DEVLETLER DE TEMPO TUTAR.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.