Alperen Aydın

Alperen Aydın

Türk’ün Baş Belası: Çin!

Türk’ün Baş Belası: Çin!

Daha önceki ‘’Doğu Türkistan Büyük Lokmadır!’’ yazımda Çin belasının Uygur Türklerine zulmettiği ‘’Toplama Kampları’’ndan bahsetmiştim. Bu yazımda ise; ‘’Doğu Türkistan’da nasıl bir hayat var?’’ sorusuna cevap vereceğim.
Toprakları, kan ve gözyaşı ile yoğrulmuş, çilesi bitmeyen, acısı dinmeyen bir vatan: Doğu Türkistan konumu itibariyle Türkistan’ın bir parçasıdır. Türkistan, batıda Hazar Denizi’nden, doğuda Altay ve Altın Dağları’na; güneyde Horasan, Karakurum Dağları’ndan, kuzeyde Ural Dağları ile Sibirya’ya kadar uzanmaktadır. Doğu Türkistan; Türkistan’ın doğusunda ve Asya kıtasının tam ortasında bulunmaktadır. Ne yazık ki bulunduğu topraklarda insanlar rahat görmemiş, anaların yüzü gülmemiş o topraklar kardeşlerimize dar edilmiştir.

Yüzyıllardır Doğu Türkistan’a rahat vermeyen Çinliler, Türkler ne zaman devlet kursa başlarına bela olmuştur. 1933 – 1949 ‘a kadar bağımsız bir devlet olan Doğu Türkistan 1949 yılında Çin işgaline uğramış ve sözde Sincan Uygur Özerk Bölgesi ( Kazanılmış topraklar ) olarak lanse edilmiştir. Zoraki İlhak esnasında belirlenen anlaşma maddeleri ve Çin anayasasında belirtilen özerk bölge statüsü yerel yönetim ile ilgili geçen maddelerin dahi ihlali yapılarak özerklik göstermelik hale getirilmiştir. Gelinen son noktada yönetimde yıllar geçtikçe azalan Uygur sayısı yüksek oranda düşmüş, hemen hemen Çinlileşmiş durumdadır.

Siyasi baskılara değinecek olursak;

Çin komünist partisi, partiye bağlı olmayan (Milli manevi değerlere bağlı) Uygurları yolsuzluk ve iki yüzlülükle suçlayarak yönetimden tasfiye etmektedir. Bu ithama maruz kalmayanlar ise Doğu Türkistan’dan uzaklaştırılıp, Çin’in iç bölgelerindeki eyaletlere ataması yapılmaktadır. Doğu Türkistanlıların önde gelen aydınlarını ve yurtdışında eğitim almış akademisyenlerini tutuklayarak aileleriyle irtibatları kesilmektedir. Bugüne kadar sadece kendilerine işleyen İnsan Hakları, söz konusu Müslüman-Türk olunca susan Hür Dünya (!) her zaman olduğu gibi Çin’in Müslüman Uygurlar’a uyguladığı baskı ve zulmü görmemeye direnmektedir. Doğu Türkistan’da İnsanlık yok edilirken, insan haklarının ihlalinden bahsetmek bile gülünçtür. ‘’Hür dünya, falan filan; hepsi kan, irinmiş, koş dediğim gardaşım doğrulmaya erinmiş.’’ diyen soydaşlarımıza bakacak yüzümüz olması adına ‘’ Doğu Türkistan ‘’ Davası hiçbir zaman unutulmamalıdır ve bu mücadeleye Türk milleti duyarsız kalmamalıdır. Bizlerin canından bir parça olan Doğu Türkistan'daki kardeşlerimizin feryadını dindirmek boynumuzun borcudur. İfade, düşünce yasakken; ibadet, sembol yasakken; milli kültürleri tahrip edilirken; bırakın şehri bir köyden bir köye gitmek için izin gerekirken; oruç tutmak, ana ve babadan din öğrenmek, cami yaptırmak şöyle dursun, olan camiiler de yıkılırken susmak bizce alçaklıktır, ihanettir.

Doğu Türkistan, 70 senedir insanoğlunun görmediği vahşeti, zulmü gördü. Türkistan’ı Dünya’dan ayırdılar. Kapalı tuttular. Herkesten daha Müslüman (!) olanlar bu zulme kulaklarını tıkadılar. Komünist güçlerin oyununa piyon olarak Doğu Türkistan unutturulmaya çalışıldı. Kimse karşı duramadığı için, Çin de zulmünden geri kalmadı.

Ve bakın... Uygur kızları Çin’e gönderiliyor. Özellikle evlilik çağı gelen Uygur kızları zorunlu olarak Çin’in güneyine ve batısına gönderilerek Çinlilerle evlenmeye mecbur bırakılıyor. İşte bir millet böyle asimile ediliyor. Irzımızdır çiğnenen, evladımızdır doğranan; hey sıkılmaz ağlamazsan bari gülmekten utan!

Çin'in dini baskılarına da değinelim... Çin hükümeti bölgede yaşanan sorunların ideolojik temelini Türkçülük ve Radikal İslâmcılığa bağlamaktadır. Doğu Türkistanlı soydaşlarımızın dini ve milli kimliği tahrip edilerek bir dizi uygulamaları sürdürmektedir. Çin, İslâm’ı Çinleştirme ve Araplıktan arındırma projesi ile Çin’e özgü İslam yaratmaya çalışmaktadır. Uygur kardeşlerimiz Allah ile Pekin arasında sıkıştırılarak ikisinden birini tercih etmeye zorlanmaktadırlar. Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli dediğimiz mukaddesatlarımıza el sürülmekte Camiiler harabe olarak görülüp yıkılmaktadır.

Sakallı, bıyıklı erkekler, tesettürlü, başörtülü, pardüseli veya tamamen kapalı giyinen bayanların sokaklarda yürümesi, hastane ve diğer memuriyet idarelerine girmeleri, otobüs ve taksilere binmeleri hatta kendi evlerinde de toplanarak hatim dua ve benzeri faaliyetler için bir araya gelmeleri, evde Kur’an başta olmak üzere dini kitap, ses ve video arşivi bulundurmak da ciddi suç teşkil etmektedir. Bu tür insanlara sahip çıkan, teşvik eden, Kur’an kursu açan, onlara yardım ve yataklık eden evlerinde dini içerikli kitap ve malzeme bulunduranlar bu yasaya aykırı davrandıkları gerekçesiyle tutuklanacak, terörist kategorisinde yargılanacak, evleri ve bütün mülkleri müsadere edilecek veya evleri yıkılacaktır.

2017 ‘de ise Sosyal medyada da eş zamanlı iz süren Çin polisi, Çin mobil uygulaması QQ, wechat,  微信 gibi uygulamalarda yazdıkları mesajlarda “İslam, Allah, Rabbim, İman, Kur’an, Namaz, Sünnet, Sabır, Niyaz” ve benzeri dini içerikli kelimeleri suç unsuru kabul etmektedirler.  Türkiye ve daha geçenlerde stratejik ortak olarak ilan ettiği Suudi Arabistan bayrağını ve bu ülkelere ait simgeleri ses ve görüntüleri suç delili olarak tanımlamakta ve gece baskınları ile Müslüman Uygur gençlerini evlerinden alıp götürmektedirler.

Devamı gelecek… Yurtdışındaki Uygur Türkleri nasıl bir yaşam sürüyor anlatacağız. Dertleriyle hemhâl olacağız. Rabb’imizin bizi bu zulmün bize kalan payından affı içün…
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON YAZILAR