Mehmet YILDIRIM

Mehmet YILDIRIM

Türkiye’de iki ana mesele

Türkiye’de iki ana mesele

Ülkemiz, birden çok mesele ile karşı karşıyadır. Türkiye, sorunları ve meselleri çok olan bir ülkedir. Sosyal, kültürel, politik ve ekonomik hayatımızı karma karışık eden meseleleri ve sorunları bir önem sırasına koymak, bilimsel ve milli bir planlama ile çözüm aramak gerekir.   
Bu işe girişirken, endişeye, ümitsizliğe düşmeden, çok soğukkanlı davranmak, büyük bir iman ve aşk ile işe sarılmak, meseleler karşısında yılmamak ve yorulmamak şarttır. Vatan ve millet bütünlüğünün tehlikede olması, devletin zaafa uğratılarak yıkılma tehlikesi maruz bırakılması, asayişin çok büyük ölçülerde bozulması, iç ve dış mihrakların anarşiyi körüklemesi, ekonomik hayatın ve faaliyetlerin çıkmaza girmesi, sabotajlar, cinayetler, soygunlar ile kitlelerin yıldırılması gibi çetin meseleler karşısında kalınsa bile, imanlarımızı kaybetmemeli, yorulmamalı, yılamamalıyız. Milli meselelere çözüm aramaktan vazgeçememeliyiz. 
Türkiye’nin, bütün bu, zor ve çetin meselelerinin temelinde, iki ana yaranın bulunduğunu düşünülmektedir. Bütün meselelerin kaynağı bunlardır ve ülkemize huzur, ancak bu iki ana meselenin çözümü ile gerçekleşecektir. 
Birinci olarak, Türkiye her şeyden önce, çok sağlam ve güçlü bir milli eğitime muhtaçtır. Milli tarihi kökünden koparılmış milli kültüre yabancılaştırılmış, milli değerlere düşman kılınmış, yabancı ideolojilerin ağına düşürülmüş, düşman milletlerin emellerine alet edilmiş, bilimden ve bilimsel tavırdan uzaklaştırılmış nesillerle, bir ülke ancak bu kadar mahvedilir. Türkü Türk olmaktan, Müslüman olmaktan utandıran ve uzaklaştıran sakat eğitim ve öğretim politikasına mutlaka bir son vermek gerekmektedir. Türkiye’nin ana meselelerinden biri ve en önemlisi milli eğitimin kurtarılmasıdır. Biz, milli eğitimimizden, sosyal, kültürel, ekonomik ve hatta politik hayatımızı güçlendirecek, milli meselelerimize bilimsel ve akademik hâl ve çareler getirecek birinci sınıf milliyetçi uzmanlar yetişmesini beklerken, o, bize bedenen ve ruhen çökmüş, millete, devlete ve çağa yabancılaşmış, kindar, kan dökücü, nihilist, materyalist ve ilmen nasipsiz kadrolar veremez. Göründüğü üzere baş meselemiz budur. Devlet başkanından çobanına kadar, bu meseleye çözüm getirilmeden, başka bir meseleyi tartışmak manasız kalır. 
Türkiye’nin belini ve boynunu büken ikinci mesele ise, ülkemizin, tarih misyonunu başaracak bir ölçüde sanayileşmesidir. Üzülerek söylemek gerekirse, Türk dünyasının üçte ikisi ve İslam dünyasının tamamı, işte bu yüzden kapitalist ve komünist sanayileşmiş ülkelerin ve blokların boyunduruğundadır. Türkiye, hızla sanayileşmedikçe de, bu boyunduruk devam edecek, Türk dünyası ve İslam dünyası, bütün mazlum milletlerle birlikte ebedi sömürge statüsünü koruyacaktır. Bunu, petrol zengini emirlere ve şehvet düşkünü şeyhlere anlatmanın bir yolu bulunamadı. Bütün Müslüman milletlere ve bütün mazlum ülkelere anlatmak gerekir ki, Türk’ün sanayileşmesi demek, sömürgeleşen milletlerin kurtuluşu demektir. Kara ve kızıl kuvvetler, yani düşmanlarımız bunu biliyorlar. Fakat meseleyi bu ezilen ve sömürülen dünyaya anlatamıyoruz. Onlar bunu anlasın veya anlamasın, Türkiye, her şeyden önce kendi selameti bakımından, her türlü fedakârlığı göze alarak hızla sanayileşmek zorundadır. Kaba da olsa, ilkel de olsa, kendi gücü ile sanayileşmeye devam etmek zorundadır. Mutlaka başarıya ulaşması şarttır. 
Bu yazılanları düşündüğümüz zaman, düşmanlarımızın ilk hedefi milli eğitimi soysuzlaştırmak ve sanayileşme hızımızı kesmektir. Bu perspektiften baktığımız zaman tespitimiz ve teşhisimiz doğrudur.   
Selametle…                             
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON YAZILAR