Türkiye ve NATO
İkinci Dünya Savaşı sırasında Türkiye bağımsız bir politika izlemişti. ABD ve İngiltere başta olmak üzere çeşitli devletler Türkiye’nin Almanya’ya karşı savaşa girmesini sağlamak için savaş boyunca uğraştı ancak Türkiye çeşitli bahaneler öne sürerek savaşa girmedi. Türkiye, savaşa girmemiş olmasına rağmen savaş yıllarında ciddi ekonomik sıkıntılarla karşılaşmıştı. Gerek bu ekonomik sıkıntıları hafifletmek gerek İkinci Dünya Savaşı’ndan galip çıkan iki önemli devletten biri olan Sovyetler Birliği’nin Kars ve Ardahan üzerinde hak talep etmesi Türkiye’yi, savaştan galip çıkan diğer güçlü devlete yani ABD’ye yanaşmaya itti.
Öyle ki, ABD’yle yakınlaşmak hem Adnan Menderes’in hem İsmet İnönü’nün yani iktidar ve muhalefetin üstünde ittifak ettikleri bir konuydu. Amaç hem Sovyetler Birliği tehdidinden korunmak hem de kurulan yeni dünya düzeninde yer almaktı. Bu dönemlerde Sovyetler Birliği ve ABD savaştan sonra bir çıkar çatışması yaşamış ve Sovyetler Birliği tehdidine karşı NATO kurulmuştu. Bu çerçevede Türkiye NATO’ya ilk başvurusunu 1950 yılında yaptı ancak reddedildi. Aynı yıl patlak veren Kore Savaşı, NATO’ya girmek için bir fırsat olarak görüldü ve Türkiye, ABD’den sonra NATO’ya asker göndereceğini açıklayan ilk ülke oldu. Nitekim, Türkiye NATO’ya yeniden başvurdu ve bu sefer kabul edildi.
Türkiye’nin NATO’ya girişi esasen bir güvenlik meselesi üzerinden doğmuştur ve Türkiye NATO’ya girmek için Kore Savaşı’nda bedel ödemiştir. NATO’nun Türkiye’ye ne kadar yararı olmuştur yahut olmuş mudur, bunlar başka bir tartışma konusu ancak NATO üyesi olduğumuz yıllar içinde Türkiye’de iç siyasetin dizaynından açık hasmane tutumlara kadar çeşitli konularda NATO’nun parmağı olduğu açıktır.
Mesela 1980 Darbesi yapıldığında, CIA Türkiye Masası İstasyon Şefi Paul Hanze olayın kendisine “our boys did it” yani “bizim çocuklar başardı” denilerek iletildiğini söylemiştir. Daha sonra ise 1992 yılında ABD eski gemilerini Türkiye’ye satmak istedi ancak Türkiye satın almak istemedi. Aynı zamanlarda Ege’de NATO tatbikatı sırasında TCG Muavenet gemisi bir ABD uçak gemisi tarafından yanlışlıkla(!) vuruldu ve 5 kahraman askerimiz şehit oldu. ABD ise sözde özür maksadıyla Türkiye’nin almak istemediği gemileri Türkiye’ye indirim yaparak sattı. Daha sonraları NATO tatbikatlarında ise defalarca hedef tahtasına Mustafa Kemal Atatürk’ün ve Recep Tayyip Erdoğan’ın fotoğrafları asıldı. NATO her olaydan sonra özür diledi.
Türkiye, bir güvenlik endişesi nedeniyle NATO’ya girmişti ancak yavaş yavaş NATO’nun kendisi Türkiye için bir güvenlik endişesi haline gelmeye başladı. Tatbikatlarda Türkiye’ye hasmane tutumlar sergilenen, Türkiye’nin çıkarlarıyla her zaman ters düşen NATO’nun sahiden üyesi miyiz? Cevabı çok basit.