Kürşat Bahaeddin Carda

Kürşat Bahaeddin Carda

TÜRKİYE-İSRAİL TİYATROSU

TÜRKİYE-İSRAİL TİYATROSU

Siyonistlerin postallarıyla İslam’ın mukaddesatını çiğneyerek Müslümanların ilk kıblesi olan Mescidi Aksa’ya yönelik saldırıları yine Müslümanlarda infial uyandırdı. Duyarlı Müslümanlar meydanları doldurdu.
Yöneticilerden ise yine bildik cümleler duyuluyor. Evet, bütün bu katliamlar ve saldırılar daha önce olduğu gibi Erdoğan; Gazze halkının yanındayken, Davutoğlu; hiddetlenirken ve Çavuşoğlu kınarken gerçekleşiyor. Tuhaf değil mi? Neticede her bir tepki kınamadan öteye geçmiyor.
İşte böylelikle, ne zaman ki Müslümanlara bir zulüm isabet etse o zaman halkı manipule etmenin yani yükselen öfkeyi haddini bildirecek olan unsura değil de sadece zulmedene yönlendirmenin en güzel yolu bulunmuş oldu: Sessiz kalınamayacağını söyleyerek sessiz kalmak, yerinde oturulamayacağını belirterek yere çakılıp kalmak, harekete geçilmesi gerektiğini söyleyerek sadece kınamakla yetinmek… 
Kınamak aslında; yaptıklarını görüyorum, biliyorum yani farkındayım fakat bir şey yapmıyorum ya da yapamıyorum ve seni ayıplıyorum anlamını taşımaktadır. Bu bir anlamda sözkonusu olan zalim ve mazluma yönelik zulmü olunca hiçbir şey yapamıyor olmanın tam bir ifadesidir.
Yapılan zulmü ortadan kaldırmak, zalimin elini tutup zulmetmesini engellemek, yaptığı saldırıları durdurmak gibi fiili olarak bir şeyler yapmayı yani harekete geçmeyi ve bunun sonuçlarına katlanmayı göze alamayanların sığındığı bir kapıdır kınamak. Karşı tarafın yola gelmeyeceğini, yaptığı zulmü sonlandırmayacağını çok iyi bildiği halde, bir şeyler yapması gerekirken bu pasif olma halini gölgelemek için kullanılan etkisiz bir ifade biçimidir kınamak.
Anlaşılmalıdır ki, kınamak; sadece yeryüzünün zalimlerini daha da cesaretlendirmektedir. Halbuki kınamanın bile bir ağırlığı ve etkileyiciliği olması gerekir. İşte bu noktayı anlayabilmek için Türkiye-İsrail ilişkilerine göz atmak bile yeterlidir. Denklem şu şekilde kurulmuştur:
1-Özellikle Mavi Marmara saldırılarından sonra çizilen tabloya bakılırsa Türkiye, İsrail’in en büyük düşmanıdır. 2-ABD’nin İsrail’in saldırılarına yönelik olarak “İsrail’in savunma hakkına saygı duyuyoruz” şeklindeki açıklamalarından da anlaşılacağı üzere Amerika, İsrail’in, en büyük dostudur. 3-Türkiye ise Amerika’nın en gözde stratejik hatta model ortağıdır.
Peki, bu denklemden Türkiye-İsrail karşıtlığı ya da düşmanlığı gibi bir sonuç çıkıyor mu? Hayır.
Nitekim bunu Wikileaks Belgeleri’nde geçen 2 Şubat 2007 tarihli ABD’nin Ankara Büyükelçiliği Siyasi Müsteşarı Janice Weiner’ın kaleme aldığı ve Büyükelçi Ross Wilson’ın onayıyla Washington’a gönderilen “kişiye özel” telgrafın başlığı da doğruluyor: “Türk-İsrail İlişkileri: İstikrarsız ama dayanıklı.” 
İşte bu ifadelerin açılımını Türkiye–İsrail ilişkilerinin ekonomik ve ticari anlamdaki seyri ifade ediyor. Meydanlarda sürekli Siyonist İsrail karşıtı görünen Hükümet, perde arkasından İsrail’le ilişkileri geliştiriyor. Mavi Marmara katliamından sonra bozulduğu söylenen Türkiye-İsrail ilişkileri ticarette doludizgin ilerliyor. Beş milyar dolara yaklaşan ticaret hacmi ile Türkiye, İsrail’in en fazla ithalat yaptığı 9’uncu ülke konumunda. İki ülke arasındaki ticaret, gıdadan mekanik ve ileri teknoloji ürünlerine kadar geniş bir alanı kapsarken, 5 milyar dolara yaklaşan ticaret hacmine savunma alanındaki ticaretin de dâhil olmadığı belirtiliyor.
 
İsrail Merkezi İstatistik Bürosu’nun açıkladığı ithalat-ihracat rakamlarında, Türkiye’nin İsrail’e ihracatı 2010 yılında Türkiye ve İsrail’in ithalat ve ihracat hacmi toplamda 3.1 milyar dolarken bu rakam 2013 yılında 4.9 milyar dolara ulaştı. 2014’ün ilk 3 aylık dönemindeki 1,3 milyar dolarlık rakama bakınca da yeni rekorların geleceğine kesin gözüyle bakılıyor.
Böylece van münit, Mavi Marmara, Mescidi Aksa nutukları, sözde Siyonist İsrail karşıtı görünen Hükümetin samimiyetsizliğini İsrail’in açıkladığı ticaret rakamlarıyla gözler önüne seriyor. Ayrıca unutmayalım bir zamanlar adını çokca duyguğumuz TÜPRAŞ özelleştirmesi sırasında, TÜPRAŞ’ın yüzde 14.76 hissesinin 446 milyon dolara kendilerine satıldığı Carlyle MG Limited grubunun genel müdürü Eyal Ofer, Kasım 2005’te YASED tarafından düzenlenen ‘Yabancı Yatırımların Yeni Gözdesi: Fırsatlar Ülkesi Türkiye’ konulu konferansta kendilerini yatırıma bizzat Erdoğan’ın ikna ettiğini, 2002’de AKP’lilerle tanıştıklarını ve Türkiye’de yatırım yapmaya bu tanışma sayesinde karar verdiklerini belirtmişti.
İşte meydanlarda, manşetlerde, gözler önünde Mescidi Aksa için öfkelenirken bir taraftan da girilen ekonomik ilişkiler ile onu güçlendirmek ne menem bir çelişkidir Allah aşkına. Gerçekten mevcut hükümet bu konuda ciddi, samimi ise şu soruları cevaplamalıdır:
• Türkiye-İsrail serbest ticaret anlaşmaları ve tüm ekonomik işbirliği anlaşmalarından hangileri iptal edilmiştir?
• Enerji, su, tarım, turizm ve silah sanayii alanında sürdürülen ortaklıklardan kaçı iptal edilmiştir?
• Müslümanların mallarından olan kamusal birikimlerin İsrail sermayesine peşkeş çekildiği hangi özelleştirmeler iptal edilmiştir?
• İsrail ile ortaklık yapan ve işgal altındaki topraklarda yatırım yaparak yahudi varlığını güçlendiren sermaye gruplarına hangi yaptırımlar uygulanmıştır?
Bütün bunlar göstermektedir ki, aslında gözler söylenenler ile arka planda yapılanlar birbirinden farklıdır. Bu yüzden iyi ki Kudüs Haçlı çizmeleri altında iken güldüğü görülmemiş, yiğitliğin merhamet ve adaletle yürüyüşünün adı, Kudüs fatihi Selahaddin Eyyubi var, var ki bu sahnelenen yahudi varlığı İsrail’e haddini bildirme oyununa efsunlanmış bir şekilde bakmamamız gerektiğini hatırlatıyor. Hamdolsun ki, kanla alınan yerlerin parayla satılamayacağını Theodor Herzl’in yüzüne haykıran Abdulhamid’i tarihi bir hakikat olarak biliyoruz. Biliyoruz ki Müslüman kanının ve kutsallarının tek bir damlasının dahi ne kadar değerli olduğunu bu vesileyle bile idrak ettiriyor.
Bu yüzden yöneticilerin kalplerinde Müslümanlara yani kardeşlerine karşı sevgi, merhamet; söylemleri gibi büyük ise, yine ona zulmedene, onu katledene, kutsallarını çiğneyene karşı öfkede o derece büyük olmalıdır. Ve artık yumruk masaya zalimi zulmünden el çektirecek şekilde vurulmalıdır.
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON YAZILAR