Türkiye İran İlişkileri ve Zarifi’in Ankara ziyareti
İran Dışişleri Bakanı Muhammed Zarif bugün Ankara’yı ziyaret edecek. Gerek Anadolu Ajansı ve gerekse İran’ın resmi ajansları haber metinlerinde ziyaretin içeriğine dair ayrıntı vermiyorlar. Her iki ajansın özelikle üzerinde durdukları nokta Zarifi’nin üst düzey Türk yetkililerle görüşmelerde bulunacağı yolunda.
Zarifi’nin gerçekleştireceği Ankara ziyareti Türkiye- İran ilişkilerinin seyrine ve özellikle bugününe bir kez daha dikkatle bakmayı gerektirmektedir. Türkiye ve İran devlet ilişkileri tarihin epey derinliklerine giden iki komşu devlet. İki komşu olmalarına rağmen iki uzak devlet. Hatta ikili ilişkilerde öne çıkan bir başka önemli bağlantı her iki ülkenin Müslüman olması.
Son cümle üzerinde durarak Türkiye- İran ilişkilerine yakından bakmakta zaruret var. Şii İran, Sünni Türkiye’ye tarih içinde nasıl bakmış ve Türkiye İran’a karşı davranışı ne olmuştur?
Araştırmacı ve meşhur Fransız yazar Andre Miquel, “L’islam et Sa Civilisaton/ İslam ve Medeniyeti” adlı eserinde (1967 Akademi Francaise ödüllü ve tarafımdan Türkçeye çevrildi ve iki baskı yaptı) İslâm ülkelerinden bahsederken İran hakkında şu tespiti yapmaktadır:
- “İran, öteki İslam ülkelerinden farklı olarak İslâm’ı evrensel bir din değil, Fars ırkına ait bir din telakki etmektedir.” Doğru ve yerinde bir düşünce.
Otuz beş yıldan beri binlerce can alan, kandan beslenen ve bir o kadar maddi zarara sebep olan PKK terör örgütünün düşüncesi, konumu ve niyeti bilinmektedir. 7 Haziran seçimlerinden sonra alevlenen terör olayları karşısında İran’dan beklenen PKK ile mücadelede Türkiye’nin yanında yer almasını gerektirmiyor mu?
İran, Irak, Suriye, Yemen konusunda hep Türkiye ile ters düşmüştür. İslâm Medeniyetinin inşa ettiği Bağdat sünni bir kenttir. Ama İran politikaları sayesinde bugün Bağdat’ta “ben sünniyim.” Demek imkânsızdır.
Dört yıldan beri kendi insanlarını katleden ve sürgüne gönderen zalim Esed rejiminin Rusya ve Çin’den önce destekçisi İran, Lübnan Şii teşkilatı eliyle fetvalar yayınlayarak destek vermektedir.
İran resmi devlet politikası haline getirdiği “takiye” kisvesi ile güvenilir bir dost ve komşu olamaz. Çünkü ne zaman dürüst ne zaman sahte tahmin etmek asla mümkün değildir. Son kez İran’ın tezgâhladığı olaylar bunun en çarpıcı örnekleridir.
İran Dışişleri Bakanı Zarifi’nin gelişi öncesi İran resmi haber ajansının geçtiği düzmece haber, üzerinde ciddi şekilde düşünmeği gerekmektedir, tipik bir İran takiye örneğidir.
Haberi hatırlamakta yarar var. PKK, İran Irak sınırında güya bir İran askeri Karakolunu bombalamış ve yirmi İran askerini öldürmüş. Haberle Türkiye’ye “Bakın PKK bizim de düşmanımız. “ mesajı verilmektedir. Hâlbuki İran PKK’ye kucak açan, yer veren bir devlet. Haberde servis edilen bir olay meydana gelmemiş.
Bakan’ın ziyaret öncesinde haberle İran karanlık düşüncesine zemin hazırlamaktadır. Diplomatik ilişkilerde daima nazik ve kibar bir dil hakimdir. Bugün yapılacak görüşmelerde İranlı bakana anlayacağı dille cevap verilmeli ve hiç değilse Türkiye söz konusu olduğu zaman dürüstlük tavsiye edilmelidir.
Tarih’te bunun çok çarpıcı örnekleri bulunmaktadır. Abdulaziz’in katlinde Yıldız Mahkemesinde yargılanan ve idama mahkûm edilen katil Mithat Paşa’nın affı için, İstanbul’daki elçiler, İran Sefirini Abdulhamit’e “Affı Şahane “için ricacı göndermişlerdir.
Abdulhamid, İran Sefiri’ne kabulde verdiği müthiş tarihi bir cevabı vardır:
-“İran’da her gün onlarca insan idam edilmektedir. İdamların durdurulması için siz Şah nezdinde tavassutta bulunabilir misiniz?”
Abdulahamid’e karşı ikinci cümleyi kullanamamayan sefir, İngiliz sefaretinde kendinden haber bekleyen mevkidaşlarının yanına koşmuş ve aldığı cevabı aktarmıştır.
Dışişlerleri Bakanlığı yetkililerinin ziyaretle ilgili çok iyi hazırlandıklarına inanıyorum. Ve yine İnanıyorum ki Sayın Cumhurbaşkanı’nın kızının IŞİD’e yardım yaptığı yolundaki İran istihbaratı tarafından servis edilen sahte haberler de Zarifi’nin önüne konulacaktır. En önemlisi gece Cuma günü Tahran Üniversitesi bahçesinde okunan Cuma hutbesinde “Türkiye için yapılan bedduaların” da açıklaması istenmelidir.
Zarifi’nin yukarıda söz konusu edilen devlet kaynaklı üretimlerinin hatırlatılmasından dolayı bir “hicap” duyacağını sanmıyorum. Çünkü Fars ırkı ve bir şii için takiye, yani ikiyüzlülük, hilekârlık ibadet hükmündedir.
İran asla dost ve müttefik değil, zayıf günleri gözeten ve düşmanlıkta ileri derece rol alan eli kanlı hain, yakınımızdaki uzak bir komşudur. Devrimden önce de devrimden sonrada böyle olduğu biline.
G Ü N Ü N H İ K M E T İ
“Hamr-ı rûy-i yâr ile sekrân olan anlar bizi
Katresin bahr eyleyip ummân olan anlar bizi
Cahil anlamaz zül-irfan olan anlar bizi
Vakf-ı esrar olup hayran olan anlar bizi.
Anlamaz hayvan olan hayran olan anlar bizi”
Niyazi Mısrî
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.