Ahmet Fidan

Ahmet Fidan

Türkçe hayatımızdan uzaklaşıyor / mu?

Türkçe hayatımızdan uzaklaşıyor / mu?

Tarihçiler her yirmi beş yılı bir nesil kabul etmektedir. Cumhuriyet dört nesil yetiştirmiş ve halen kendi yetiştirdiği nesiller eliyle yönetilmektedir.  Cumhuriyetin dil üzerinde negatif anlamda etkili olmuştur. Asırların imbiğinden süzülüp gelen medeniyet dili Türkçe yerine, son derece dar bir çerçeveye sıkıştırılmış, kişiliksiz, anlamsız, cılız ve uyduruk bir dil tercih edilmiş ve hayata geçirilmiştir. 
  Gönüllere ve zihinlere dil aracıyla baskı kurulmuş ve o derece etkili olmuştur ki yetişen nesiller bir birini anlamakta güçlük çekmektedir. Kendi dillerine yabancılaştırılan nesillerle geçmişi arasında duvarlar örüldü. Yetmedi dünyada müthiş bir kabul gören kendi medeniyetine yabancı ve düşman nesiller yetiştirildi.
  İşin garibi yetişen kuşaklar kendileri ile yabancılaştırıldıklarının farkında değil. Daha acı ve elem verici yönü ise Cumhuriyet ne kendinden önce ne kendinden sonrakileri anlamakta zorlanmakta ve yabancılık çekmekte, nesilleri tarihine, geçmişine, edebiyatına ve kültürüne hem yabancılaştırdı, hem düşmanca duygularla eğitti.  Bu bir devlet politikasıydı ve Milli Eğitim eliyle yürütüldü. 
Cumhuriyetin kendisine yabancı ve batı taklitçisi nesilleri iddia, tez ve uygulamaları başarılı oldu.  Başarılı, çünkü halen yaşayan nesiller Türkçe konuşmakta ve yazmakta zorlanmaktadırlar. Türkçe İngilizcenin baskısı altında adeta ikinci, hatta üçüncü sınıf bir sömürge dili muamelesi görmektedir. Kendi kendisine yabancılaşan toplum, tam bir kimlik bunalımındadır. 
Osmanlı Türkçesi bir medeniyet dilidir. Zengin bir kelime hazinesine sahiptir.  Tam bir edebiyat ve sanat dili olarak hayatın kendisidir. Osmanlı Türkçesi göz ardı edilmesine ve aradan bir asır geçmesine rağmen geleceğimize hala ışık tutmaktadır. Türkçenin yozlaştırılması için yürütülen politikalar sonunda kendimize ait güçlü ve dünya çapında bir edebiyattan söz edilememektedir.  Osmanlı dönemi edebiyat, düşünce adamı ve kalem erbabının seviyesinde henüz bir insan ortaya çıkmamıştır. 
Çıkmamıştır çünkü cumhuriyet döneni insanı on beş bin kelimelik bir lügate sahiptir. Dil devlet eliyle bilerek fakirleştirilmiştir.   İleri ve kalkınmış ülkelerde bin beş yüz ila üç bin kelime arasında günlük hayat sürdürülürken, günümüz Türkiye’sinde üç yüz elli ila beş yüz kelime ile günlük hayat devam ettirilmektedir. 
En nitelikli ve gözde fakülte mezunları bile meramını ifade edecek dilekçe yazmaktan acizdir. Eğitim sisteminde dil öğretimi İngilizceden sonra ikinci sırada gelmektedir. İngilizceye gösterilen ilgi Türkçeden esirgenmektedir. Ortaokul birinci sınıftan lise son sınıfa kadar yedi yüz elli iki saat İngilizce okutulmaktadır. Ama sonuçta insanlar “Yes” ve “Non” dışında meramını ifade edecek kadar bile yabancı dil öğrenememektedir. 
Son yıllarda internet ortamında, öteki adıyla sanal âleme ait bir dil ortaya çıkmış ve gençler arasında korkunç boyutlarda kullanılmaktadır. Türkçe’nin geri plana itilmesinde önemli bir rol oynayan internet dilinin üzerinde ciddi şekilde düşünülmesi gerekmektedir.  Türkçe sahipsizdir. Ne resmi yönden ne STK lar yönünden Türkçeyi öne çıkaracak, nesillere sevdirecek etkili bir kurum henüz bulunmamaktadır. Bu ise Türkçenin geleceği açısından S.O.S vermektedir. 
Dil canlı bir organizmadır. Dilin hayatını devam ettirmesi için en büyük desteği kanun metinlerinden almaktadır. Başta Anayasa olmak üzere kanunlar dil için birer uygulamalı rehberlerdir. On iki eylül Anayasası dil bakımından son derece yanlışlarla doludur. Haliyle anayasa yanlış olunca ona dayandırılarak çıkarılan kanun ve yönetmeliklerde hatalarında çirkin örnek oluşturmaktadır.  
Ne yazık ki yasama kurumu, hazırladıkları kanun taslağı metinlerinde dil kurallarına gereken önemi ve titizliği göstermemektedir.  En azından TBMM bünyesinde kanun tasarı ve teklifleri için dil uzmanları istihdam edilmeliydi. Batılı ülkelerin yasama organlarında bu konuda uzman istihdam edildiği bilinmektedir. 
Cumhuriyetin yüzüncü kuruluş yılına yaklaşırken tedbir alınması gereken en önemli konu güzel Türkçemizin hayatımızda etkin hale getirilmesidir. Konu hayati önem taşımaktadır. Gerekli önlemler alınmaz ise Türkçe hayatımızdan çıkacaktır.
 
G Ü N Ü N   H İ K M E T İ
“Denizin ortasında bir gemi bulunmaktadır. Geminin içinde yolcular var ama geminin kaptanı yok.”
Prof. Dr. Ziya Kavakçı (İslam Dünyasının durumu için söylediklerinden)
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON YAZILAR