Türk ve İslam dünyasına çağrı!
Öncelikle yüreğimizi dağlayan Afrin Şehitlerimize Allah'tan rahmet diliyorum. Mekanları cennet olsun. Kimse unutmasın ki , Allah'ın da bir hesabı var. (Bu yazının kaleme alındığı saatlerde yanlışlıklada olsa, ABD tarafından en az 300 YPG/PKK lının öldürüldüğü haberini aldık. Bir nebze olsun yüreğimize su serpildi. Haince, alçakça, çocukları kalkan yaparak tuzak kuran ve askerimizi şehit edenlerde bunun bedelini ödeyeceklerdir.)
Türkiye, 25 gündür Afrin'de, tabiri caizse yedi düvelle, dost bildiklerimiz, ittifak kurduklarımızdan tutun da, Türk düşmanı, İslam düşmanı, çetelere, haydutlara, vekalet savaşı veren terör gruplarına varıncaya kadar savaşmaktadır. Kim kiminle düşman, kim kiminle dost belli olmadığı gibi, dostluklar ve düşmanlıklar günlük olarak değişiyor.
Dengelerin tamamen bozulduğu, tek bir gücün değil, bir çok gücün hakimiyet mücadelesi verdiği, Türk'ün Türk'ten başka dostu olmadığı bir bataklıkta savaşıyoruz. Türkiye'nin yanı sıra, ABD, Rusya, İran ve son olarak sahaya inen İsrail gibi devletler görünenler , bir de bunun yanı sıra görünmeyen ama teröristlere her türlü desteği veren adına, "Koalisyon Güçleri" denen ülkeler var.
ABD'nin tutarsız, dengesiz, yalana dayalı bir politika izlediği, Rusya'nın bir ileri iki geri adım attığı, İran'ın kime hizmet ettiği belli olmayan bir bataklık.
Bu bataklıkta bütün güçlerin tek hedefi Türkiye'yi durdurmak, mağlup edip bozguna uğratmak.
Yetti mi? Hayır yetmedi. İç politikada PKK nın temsilcisi olan, Türk Milletinin ekmeğini yiyen, Türk İnsanının verdiği vergileri ile hayatını devam ettiren; "Yaşasın Afrin Direnişimiz" diyecek kadar hainlikte sınır tanımayan, iki yüzlülüğü ile ün yapmış, masum kürt vatandaşlarımızı aldatan, kandıran, Fetö destekli, PKK angajmanı ile propaganda yapan, Türk ve İslam Birliğinden rahatsız olan, barıştan bahsedip, masum, silahsız insanları katleden ve katledilmesini alkışlayan, bir parti ve onu destekleyen siyasiler var.
Yani, Türkiye, içte ve dışta, İslam'ın hamiliğini yaptığı için saldırılara maruz kalıyor. Bunun içinde varlık ve beka mücadelesi veriyor. Dünya da dökülen kan ve göz yaşına baktığımızda, her halde bu çağa, vahşet ve zulüm çağı denilecektir. Bunun sorumlusu da elbette malum emperyal güçlerdir.
İşte tam da bu günlerde, Türk ve İslam Dünyası, yüzyıllar boyunca insanlığa hizmet eden, İslam'ın sancaktarlığını yapan, nerede bir Türk, nerede bir Müslüman, nerede bir mazlum varsa yardımına koşan Türk Milleti'ne, dün olduğu gibi bu günde aynı heyecanla destek olmalı, yanında olmalı, Türkiye ile birlikte olduklarını, deklere etmeleri son derece önemlidir.
Hiç kimse unutmasın ki, Allah korusun, Türkiye kaybederse, Türk ve İslam Dünyası kaybeder. Elbette, beyinleri iğfal edilmiş, batının , ABD nin kölesi olmuş İslam Ülkeleri liderleri yok mu? Tabi ki var. Ancak şahsım hala, beynini ve ruhunu kirletmemiş liderlerin var olduğuna inanıyorum. Bu liderlerin aleni olarak çıkıp Türkiye'ye destek verdiklerini söylemeleri yapacakları en önemli davranış biçimidir. Türkiye demek Osmanlı demek, Osmanlı demek, Türk ve İslam Coğrafyası demektir. Türkiye'nin yalnız olmadığını, bütün cihanın bilmesi gerekir.
Dünyanın dört bir yanında, nerede bir kan akıtılıyorsa, nerede bir göz yaşı varsa, nerede bir zulüm yapılıyorsa, şunu herkes bilmelidir ki, bu Hilal ve Haç'ın kavgasıdır. Türk ve Müslüman topraklarının sömürgeleşmesi veya özgürleşmesidir. Haç'ın dümen suyuna girmemiş, yiğit, imanlı, vatan sever liderlerin ayağa kalkmalarının, "BİZ BURADAYIZ, TÜRKİYE'Yİ YEDİRTMEYİZ" demelerinin tam vaktidir.
Bir avuç çapulcu siyasetçi hariç, bütün Türk Milleti, askerimizin, ordumuzun yanındadır. Onlara olan desteği tamdır. Her şehit haberi ile, kendi evladını kaybetmişçesine yüreğimiz yanmaktadır. Şer güçlerde biliyorlar ki, biz evlatlarımızı bu vatan için yetiştirdik . Gerektiğinde de bu vatan için seve seve feda etmeye hazırız. İşte emperyal devletleri en çok korkutan ve mağlup edemeyecekleri de, bu ruhtur, bu azimdir, bu heyecandır, bu inançtır.
Türkiye, Türk ve İslam Dünyasının liderliğini yaptığı, her zaman onların yanında maddi ve manevi olarak olduğu içindir ki, sürekli içten ve dıştan saldırılara maruz kalmaktadır.
Türkiye bugün aslında kendi güvenliğinin yanı sıra, bütün Türk ve İslam Alemi için Suriye'de mücadele etmektedir. Şu an Suriye'nin sahibi yoktur. Atacağı adımın arkasında dik duran bu mücadeleyi kazanacaktır. Her ülke bir birini kollamaktadır. Bütün hesaplar karışmıştır. Tam da at izinin it izine karıştığı bir ortamdan bahsetmekteyiz. Türkiye'nin sahada güçlü bir şekilde olması özellikle Türk ve İslam Dünyası açısından da çok büyük bir önem arz etmektedir. Burada hakimiyet kuran, "GÜC" ün Orta Doğu'ya hakim olacağı bir gerçektir. Bunun içindir ki, hiçbir devlet diğer bir devletin öne çıkmasını istemiyor. Bu gün dostunuz olan yarın düşmanınız, bu gün düşmanınız olan yarın dostunuz olabiliyor. Dostluklar çıkar ve menfaatlere göre belirleniyor.
Suriye denklemi çok bilinmeyenli bir denklemdir. Satranç tahtası gibi. Her ülkenin yapabilecek limitleri var. Kimse serbestçe at oynatacak durumda değil. Türkiye, askeri ve siyasi denklemi çok iyi yapması lazım. Türkiye'nin Nato üyesi olması, ABD nin stratejik ortak olması, hiçbir şey değiştirmemektedir. Bütün batılı ülkeler kora halinde, "Tamam sizi anlıyoruz haklısınız ama tamam artık olduğunuz yerden fazla ileri gitmeyin" mesajları verilirken, hatta Deaş yeniden hortlatılırken, hiç kimse başta ABD olmak üzere diğer ülkelere dur demiyorlar.
İşte tam da burada bu savaş, Hilal ve Haç'ın savaşı olduğu gerçeği ortaya koymaktadır.
O HALDE SAFLAR NETLEŞTİRİLMELİ. TÜRK VE İSLAM DÜNYASI TAVRINI NET BİR ŞEKİLDE TÜRKİYE'DEN YANA KOYDUĞUNU DEKLERE ETMELİ , TÜRKİYE'NİN YANINDA YER ALMALI.
BU TÜRK VE İSLAM DÜNYASININ TARİHİ GÖREVİDİR.
TARİH, HATA YAPANLARI, YANLIŞ YAPANLARI ASLA AFFETMEYECEKTİR.
BİZ ALLAHIN İZNİYLE BUNUNDA ALTINDAN KALKARIZ.
PEKİ YA TARİHİ SORUMLULUKLARINI YERİNE GETİRMEYENLER..!!??
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.