İslâmiyet’ten önce hep ‘’alp’’ olarak bilinen bu millet,  İslâmiyet’ten sonra ‘’erenlik” vasfı kazanmış. Hocamız Ahmed Yesevi’nin Türk-İslâm ateşiyle yanan ocağından çıkan Alperenler akın akın yüreklere ferah, mazlumlara umut götürmüştür. Hilenin bozgunculuğun adım adım işlendiği caddelere İslâm ahlakını Türk duruşunu gösterip Hakk’ı söylemiş Hakk’ı söyletmişlerdir. 

Alperenler, Efendimiz (s.a.v)’in ‘’Müminin mizanında en ağır basacak şey güzel ahlaktır. Muhakkak ki, Allah Teala işi ve sözü çirkin olan ve hayasızca konuşan kimseye buğz eder" hadisi şerifine uyarak Efendimiz’in güzel ahlakını diyarlara taşımışlardır. O gün Hoca Ahmed Yesevi’nin ocağından çıkanlar Anadolu’da yeni ocaklar açıp bataklıkta gül yetiştirmişler, Hakk’ı haykıran Alperenleri yetiştirmişlerdir. Tapduklar, Yunuslar, Hacı Bektaşlar, Bayram-ı Veliler doğruluğun dürüstlüğün temsilcileridirler. İşte biz bugün 21. yüzyılın Alperenleri olarak taşıdığımız görevleri gerçekleştirmeliyiz. Dün Anadolu’da Türk-İslam ateşiyle yanan neferler bugün İslâm’ın birçok sancağı altında yetişmektedirler. 

Alperenlik ahlakının yakın geçmişimizdeki büyük temsilcilerinden biri de Muhsin Yazıcıoğlu’dur. Allah’a ve hükümlerine en hürmetkâr tavrını sergilemeye çalışmış, arkasındaki kitleyi de teşvik etmiştir. Evliyaullaha ve alimlere olan saygısı; çivisi çıkmış bu köhne dünyada adamlığı haykırması, siyasetin kirli ve yalancı atmosferine karşı siyasete edep ahlak getirmesi Alperenlerin yakın geçmişimizdeki en büyük temsilcilerinden biri olduğunu göstermiştir.
Farklı coğrafyalarda mazlumun feryadına var gücüyle destek olan Alperenler sadece Anadolu’da değil Kafkaslarda Şeyh Şamiller, Cahar Dudayevler, Şamil Basayevler, olarak boy göstermiş, Bosna’da Aliya İzzetbegoviç Türkistan’da Osman Batur olagelmiştir. Alperenler temiz ahlakıyla, manalı bakışıyla, dürüstlüğüyle, imanıyla her zaman Türk milletinin ve Ümmeti Muhammed’in son umudu ve dayanağıdır. 

Zalimlerden korkmadan onlara inat idam sehpasına gülerek giden yiğitler Alperenlik ahlakının temsilcisidirler. 7,5 sene nice işkencelerden geçen Muhsin Yazıcıoğlu ‘’Zindanmış bu karanlık ne gam! Bana imanımın ışığı yeter!’’ diyerek dayanmış, ne Rabbine ne devletine küsmüş, kahrında lütfunda O’(c.c)ndan geldiğini bilerek Alperenliğin en güzel biçimini bize göstermiştir. Aynı koğuşta kaldığı perişan bir komünistin annesi görmeye geldiği zaman bile ‘’Annen seni böyle görmesin…’’ diyerek ceketini çıkarıp ona vermesi Alperenlik ahlakıdır. 

Kimsenin dışarı çıkamadığı günlerde hasta arkadaşına çıkıp ilaç alan, ilaç aldığı sırada kurşunlanan ve kurşunlanmasına paltosunun delik deşik olmasına rağmen o ilacı arkadaşına götürmek en yiğit Alperen duruşudur. Alperen düşene vurmaz. Zalime karşı nasıl şiddetliyse mazlumun yarasını sarmakta da o kadar şefkatlidir. Hainlere karşı elif gibi dimdikken, Hakk’ın huzurunda vav gibidir. Alperenlik geçmişini unutmadan geleceğe umutla bakmaktır. 

Allah’ın adını yüceltmek için aleme nizam vermek ister. Hakk’ı haykırır. Hakk’la aldatmaz. Münafık değildir. Yaptığı her işte Allah’ın rızasını gözetir. Bugün biz Alperenler olarak Alperenlik ahlakının temsilcisi ve Muhsin Yazıcıoğlu’nun evlatları olmaya adayız. Millete ve ümmete karşı olan sorumluluklarımızın farkındayız. Bugün Halep’e; İdlip’e, Kerkük’e, Kırım’a, Urumçi’ye sahip çıkarak, milletimizi tüm samimiyetimizle kucaklayarak Allah’ın ipine sımsıkı sarılma sevdasıyla devraldığımız Alperenlik ahlakı ve sancağının hakkını vermeye çalışıyoruz.  Selam olsun Alperence yaşayıp Muhsince ölenlere.. Selam olsun devraldığı sancağı sımsıkı kavrayanlara, Nizamı Alem neferlerine…