Terbiye etmek terbiye olmak - 1
“Terbiye” Arapça bir kelime. Besleyerek büyütme, yetiştirme, eğitme gibi anlamlara geliyor. Murabba, mürebbi hatta Rab kelimeleri aynı kökten türüyor. Bir de ikinci bir anlamı var terbiyenin: “suda şişmek”. Böylece etin ya da dolmaların baharatlı sıvılar içinde bırakılarak lezzetlendirilmesine neden “terbiye etmek” denildiğini de anlamış oluyoruz.
Terbiye kelimesi Türkçemizde biraz anlam kaymasına uğramış. Arapça aslında, kıymetli katkılarla zenginleştirip geliştirme anlamı varken, bizde daha çok tatlı-sert tedbirlerle disipline etme gibi bir anlamda kullanılıyor. Arapçada, terbiye edilenin terbiye edene karşı hürmet ve minnet hisleri öne çıkarken bizde terbiye edenin terbiye edilene karşı tahakkümü öncelik kazanıyor. Belki bu yüzden “terbiye edilmek” bizde menfi çağrışımlar yapıyor. Anne-babası dışında gelişmesine katkı sağlayan, onu yetiştiren bir kişiye minnetini “şu zat beni terbiye etmiştir” diye ifade edene pek rastlanmaz. Öte yandan “terbiye eden makamına” kurumları oturtmakta pek mahzur görmeyiz. “mülkiye terbiyesi almış genç” yahut “asker terbiyesi almış adam” ifadeleri müspet ifadelerdir.
İnsan her zaman gelişme potansiyeli taşıyan bir varlık. Beslenerek büyümeye, yani “terbiyeye” sadece küçük bir çocuk ya da gençken değil, hayatının her safhasında muhtaç. Fakat ne yazık ki çoğu insan belli yaşlara ulaştıktan sonra çevresinden ve dünyadan alacağı pek bir şey kalmadığına inandırıyor kendini. Terbiye olma sürecinin tamamlandığı vehmine kapılıyor ve mağrur bir edayla kapılarını mürebbilere kapatıyor.
Toplumu bir arada tutacak tutkal nedir, nerededir diye araştıranların da atlamaması gereken bir meseledir “terbiye” meselesi. Sosyalleşme sürecinin önemli bir unsurudur. Sosyalleşmenin usulleri ve kurallarını da adı konmamış bir terbiye sürecinden geçerek öğreniriz. İçinde yaşadığımız toplum, bizi -bize fark bile ettirmeden- terbiye eder.
Bir kahvehanede nasıl çay istenir? Gece vakti bir ara sokakta konuşulurken ses ne kadar yükseltilebilir? Otobüs durağında nasıl beklenilir? Bankamatik önünde nasıl sıraya girilir? Pazarcıya meyve sebzenin fiyatı nasıl sorulur? İnilecek yere gelindiğinde dolmuşçuya nasıl seslenilir? Sınıfa girildiğinde nasıl selam verilir? Cenazede nasıl giyinilir? Stadyumda nasıl tezahürat yapılır? Bunlar hep toplumsal terbiye ile öğrenilen şeylerdir. Bu konuda bilgisi olmayanlar, kırsaldan ya da başka kültürlerin yaşandığı topraklardan gelenler toplum tarafından sessizce terbiye edilirler.
Bahsettiğimiz toplumsal terbiyeye kulaklarını tıkayanlar olmaz mı? Olur elbet. Bu yolu seçenler sürekli bir kınanma ve ayıplanmaya maruz kalırlar. Otobüste cep telefonuyla bağıra çağıra konuşan adama yolcular ters ters bakar. Emniyet şeridinden giderek zaman kazandığına inanan uyanığa diğer şoförler korna çalar. Banka veznesindeki kuyruğuna kaynak yapmaya kalkanlar azarlanırlar.
Sosyalleşen insan topluluklarının resmi yahut gayrı resmi kurallara ihtiyacı vardır. Bir arada yaşamanın sessiz sözleşmeleri teşekkül eder zaman içinde. Bu sözleşmeler çok kıymetlidir Genel olarak birlikte yaşamanın kuralları doğal olarak teşekkül ettiğinde bir sosyal mühendislik çabası sonucu koyulan kurallardan daha “kabul edilebilir” olur. Öte yandan onları kutsamanın bir alemi de yoktur. Çünkü insan toplulukları her zaman “iyi ve güzel” çerçevesini tutturamayabilirler.
Bu “terbiye” meselesini incelemeye devam edeceğiz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.