Tembellik
İslam dünyasının çok uzun zamandır içine düştüğü bunalımın adıdır tembellik. Çünkü bir şeyler elde etmek başarmak için çalışmak hatta çok çalışmak gereklidir ve maalesef biz de bu his artık yok denecek kadar azdır.
Toplumun medeni bir hale getirilmesinin en büyük anahtarı olan çalışmak bizler için neredeyse sadece dilde zikredilen ancak fiilen uygulanmayan ya da uygulanmak istenmeyen bir aktivite halini almıştır. Hâlbuki toplumda herkesin bir yeri vardır ve bu yerin getirdiği sorumluluklar mevcuttur ve sorumluluklardan kaçmak belki biraz abartı olacak ama toplumun tamamının temellerine dinamit koymaya benzer.
Bizi bu değerli bir görevden alıkoyan nedir diye soracak olursanız? Karşımıza çıkan ilk cevabın tembellik olduğunu görürüz. Tembellik en büyük düşmanıdır zamanın ve bizlerin. Tembelliğin kaynağını ise uzaklarda aramak abesle iştigal etmektir. Çükü bunun kaynağı bizzat insanoğlunun kendisi yani kendi nefsidir. Tembelliğin fizyolojik bir altyapısı mevcutsa bunu rahatlıkla doktorumuza iletip çözüme ulaştırmamız mümkündür, şayet tembelliğimizin kaynağı fizyolojik değil de içten gelen yani ruhani bir yapıdaysa bunun çözümü bir hayli zor ve üstünde düşünülmesi, çalışılması gereken bir yapıdır.
Tembelliğin en büyük düşmanı da çalışmaktır ve çalışmak bir meleke halini aldığında kişi tarafından alınan haz tarif edilemez boyutlara ulaşacaktır. Tembelliği düstur edinenler pek bilmezler fakat bizler biliyoruz ki bir işi başardığımız ve onun sonucunda ortaya çıkan durum bizleri bir hayli mutlu etmektedir. Örneğin geçiminizi çiftçilik yaparak sağlıyorsunuz ve tek gelir kaynağınız sahip olduğunuz o toprak. Bu topraktan bir şeyler elde etmeniz istiyorsanız ilk olarak o toprağı işlenebilir hale getirmek için sürmeniz, ekim veya dikim yapmanız ve yetişecek ürüne göre sık sık veya belli aralıklarla onu sulamanız, nihayetinde de oluşan ürünü topraktan kaldırmanız ve gelecek sefer için yeniden toprağı hazır halde bırakmanız gerekir. Bu kadar emeğin neticesinde elde edilen ürün bize büyük bir haz yaşatır. Görüldüğü gibi salt karnımızı doyurmak için bile bir dünya uğraşa ihtiyaç duyulmaktadır. Eğer bunları yapmadığımızı farz edecek olursak yani tembelliğin pençesine düşecek olursak ne kendimize ne de bize toplum tarafından atfedilen göreve riayet etmiş oluruz.
Tembelliği besleyen, tetikleyen en önemli faktörlerin başında da yaşadığımız çevre, sahip olduğumuz arkadaşalardır. Tabi tembellik salt bu kavramlara sıkıştırılamayacak kadar derin bir konu olsa dahi bu tetikleyicileri göz ardı etmek mümkün değildir. Eminim birçok kişi, yaşadığı çevrenin etkisiyle tembelliği kendine huy edinmiş kişiler tanımakta hatta bu kişilerin düştüğü durumları bilmektedir. Yine hepimizin aşikâr olduğu diğer bir gerçek ise özellikle küçük yaşlarda edinilen kötü arkadaşların gençleri tembelliğe itmekte olduğudur.
Konunun başında belirttiğimiz üzere maalesef İslam dünyası çok büyük bir tembellik bunalımı içinde boğulmaktadır. Az önce verdiğimiz örnekleri şimdi İslam coğrafyası ölçeğinde değerlendirelim. Bildiğiniz üzere kötü çevreden bahsettik bizim coğrafyamızda batılılar tarafından işgale uğramamış onların sömürgeleri ya da yarı sömürgeleri konumuna düşmemiş komşumuz yok maalesef. Bu durum başlı başına bir çevresel faktör. Diğer çevresel faktör ise dünyanın tamamının içinde bulunduğu zaman dilimi ve bu zaman diliminde ortaya çıkan teknolojik ve endüstriyel gelişmeler neticesinde oluşan kapital ekonomilerin yarattığı tüketim çılgınlığı ve savurganlık. Parası olanın olmayanın tüketmek için birbiriyle adeta savaş verdiği bir çevresel faktörden bahsediyorum.
Diğer faktör olan kötü arkadaş ise İslam toplumlarının biraz zorunluluktan olsa da çoğunlukla hırslarının sebebiyle edindikleri kötü arkadaşlar yani önden arkadaş gibi dost gibi görünen ama arkalarından olmadık dolapları çeviren ülkelerden bahsediyorum. Bu ülkeler bizlerin çalışmasına engel oldukları gibi bizlerin karşısına sahte düşmanlar oluşturarak bunlarla bir hayli vakit kaybetmemizi sağlarlar. Sonra da bizlere senin çalışmana gerek yok hazır yapılmışı var diyerek en büyük kazığı atmaktadır.
Bildiğiniz üzere el aldığımız konu bir hayli derin ve meşakkatli bir o kadar da hassas. Bu konuları zaman zaman sizlerle paylaşmaya çalışacağım. Ancak şu bilinmelidir ki tembellik bizim kendi kendimize yeten en büyük düşmanımız ve bunu yenmenin yegâne yolu çalışmaktır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.