Tel Aviv İslam Üniversitesi
Hz. Peygamberin İslam’ı tebliğinden bu güne kadar İslam düşmanlığı aralıksız olarak devam etmiştir.
Tarih boyunca İslam düşmanlığını belli başlı iki şekilde görürüz. Birincisi, aktif, bizzat fiili olarak yapılan saldırılar, düşmanlıklar. Haçlı Savaşlarından tutunda, ihtilallerle, işgallerle, katliamlarla, İslam Peygamberine ve mabetlere varıncaya kadar vahşice, alçakça yapılan saldırılar.
İkincisi, İslam düşmanlarının kendi eğitim kurumlarında yetiştirip İslam ülkelerine gönderdikleri din adamı kılığındaki ajanlar veya değişik ülkelerden gelip aynı okulda yetişip kendi ülkelerinde İslam düşmanlığı yapan hainler.
Bu tip okullar başta İngiltere olmak üzere, ABD ve İsrail’de sistemli olarak faaliyet göstermektedirler. İşte bunlardan birisi de, İsrail’de bulunan Tel Aviv İslam Üniversitesi.
Bu Üniversite, bizzat MOSSAD’ın kontrolünde olup, onun himayesinde ve onun belirlemiş olduğu müfredat çerçevesi içerisinde eğitim verir. Öğrencilerinin tamamı Yahudilerden veya değişik ülkelerden gelen Yahudi kökenli öğrencilerden oluşur.
Burada İslami ilimler konusunda eğitim verilir. Fıkıh, tefsir, hadis, kelam, akait, Arapça ve Farsçanın yanı sıra Müslümanlar arasında nasıl yaşayacaklarını, nasıl davranacaklarını, nasıl insanları kandıracakları anlatılır. Üstelik bunlar siyaset bilimciler, psikologlar, sosyologlar ve toplum bilimciler tarafından da eğitilirler. Ayrıca görev alacakları ülkenin bütün özelliklerini, geleneklerini, göreneklerini, örf ve adetlerini harfiyen öğrenerek onlardan birisi gibi eğitilirler. (Hristiyan misyoner papazlar da aynı anlayışla yetiştirilip Müslüman ülkelerde faaliyetlerine devam etmiyorlar mı?)
Her türlü İslami bilgi ve yaşam biçimi ile donatılan bu kişiler mezun olduktan sonra İslami bir isim ve kimlikle görev yapacakları ülkeye gidecek şekilde hazırlarlar ve gönderirler. Örneğin önce bir başka ülkeye giderler, orada gidecekleri ülke insanları ile irtibata geçerler onların güvenini kazandıktan sonra onların referansları ile esas görevli ülkelere intikal ederler. Aldıkları eğitimle insanların kafasını kendi istedikleri gibi doldururlar kendilerine tam bağlı, “Mankut kafalar” yetiştirirler. Bunlarla birlikte her türlü terör eyleminden tutunda, başta İsrail olmak üzere, İngiltere ve ABD lehine fetvalar verirler veya onların lehine çalışırlar.
Özetle bu üniversite, İsrail gizli istihbarat örgütü MOSSAD’ın kontrolünde yeni Lawrence’lar yetiştirir.
slam ülkelerinde İsrail ile “yakınlaşma” adı altında irtibata geçen, şer ittifakı yapan ülkelere ve yöneticilerine baktığımızda kimlerin nerelerde eğitim aldıklarını net bir biçimde görürüz.
Açık bir şekilde İslam düşmanlığı yapanı görür ona göre tedbir alır karşı korsunuz. Ancak, senin gibi düşünen, senin gibi yaşayan, senin gibi konuşan hatta zaman zaman seninle birlikte mücadele eden, seninle birlikte ibadet eden, kendini en mükemmel şekilde gizleyen, “sinsi” düşmanı görmek son derece zor bazen de imkânsızdır. Ancak düşmanlığı ortaya çıkınca, “Eyvah” diyorsun ama iş işten geçmiş oluyor. (Ülkemizde bunun bol miktarda örneklerini görüyoruz)
Ülkemizde ise İslam düşmanlığı kuruluşundan bu güne kadar yerli ve yabancı hainler tarafından olanca hızı ile devam etmektedir. Özellikle yakın tarihimize baktığımızda, Sabetayistler, Yahudi ve Ermeni kökenli Türk vatandaşları ve masonların bu ülkeye neler yaptıkları birçoğumuzun malumu.
Örneğin, Kazım Karabekir Paşa’nın Hatıratına baktığımızda bu milletin dini, “Hristiyanlık” olmalıdır diyen, Bakanlık, uzun süre milletvekilliği yapmış Mahmut Esat Bozkurt’tu ve onu destekleyen vekilleri görürüz. Hatta Halide Edip Adıvar; üst düzey yöneticilerin kendisine gelip, “Senin ikna kabiliyetin yüksek, Avrupa devletlerinin arasına girebilmemiz için İslamiyet’i bir tarafa bırakıp onların inançlarına özellikle Protestanlığa yakın bir çizgiye gelmemiz için yazılar yazsanız iyi olur” demişler, Halide Edip ise İslam en mükemmel dindir diyerek bunu reddetmiştir. (Türkiye Gazetesi 6 Şubat 1995)
Dün olduğu gibi bugünde gelecekte de içimizde Topal Mollalar, Lawrenceler, masonlar, sabetayistler, Yahudi ve Ermeni kökenli hainler olacaktır. İndirilen değil de uydurulan dine inanmamız için, içimize bazen tarikat şeyhi, bazen bürokrat, bazen devlet adamı olarak bazen de allayıp – pullayıp milli kahraman olarak sunulan insanlar olacaktır.
Asıl soru şu! Peki, bunların hain olduklarını nasıl anlayacağız?
Son derece basit!
Öncelikle dinimizi kimseden değil, Allah’ın Kitabından ve Peygamberinden öğreneceğiz sonra da, kim ki, gayri İslami, gayri İnsani, gayri ahlaki yaşıyor, milli ve manevi değerlerimize düşmanlık yapıyor, arkasından da İslam’ı bize anlatmaya kalkıyorsa,
O şahıs kim olursa olsun, ister günde beş vakit namaz kılsın, dinin bütün vecibelerini yerine getirsin, o güvenilmez, inanılmaz, uydurulmuş İslam’a inanan ve inandırmaya çalışan İslam düşmanıdır, haindir.
Unutulmaya ki, hainlerin bir hesabı varsa, Allah’ında bir hebası vardır.
İsmet Taş – İç Anadolu Birliği Genel Başkanı
Dünya Muhabirler Birliği Türkiye Başkanı
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.