Ahmet Fidan

Ahmet Fidan

Tarihi tanımak, tarihle yaşamak

Tarihi tanımak, tarihle yaşamak

İçinden geçilen süreç, aynı zamanda tarihin bir devamı. İçte ve dışta yaşanan olaylar, geçmişin bir devamı. Yarınlarda da devam edecek. Yüz yıl önce cereyan eden ve her geçen yıl ısıtılarak dünya kamuoyunun önüne konulan sözde “Ermeni Soykırım” iddiaları tamamen tarihin devamıdır.
Tarih nedir ve tarih denince ne anlaşılmalı? 
Değişik tanımları yapılsa da tarih, en basit ifadeyle geçmişin bilimidir. Tarihin amaçlarından biri, geçmişteki gerçekleri ortaya çıkarma, bilinmesini sağlamaktır. Geçmişi öğrenip anlamak, şimdiki zamanı değerlendirmek ve geleceğe daha iyi hazırlanmak için tarih vazgeçilmezlerdendir. Tarihçi ise geçmişe derinlemesine bakabilen, geçmişin bıraktığı kırık dökük kalıntılardan bilgi ve belge ile bir bina oluşturup, bunu da gelecek nesillerin gözü önüne bir tablo gibi detayları ile ortaya koyabilendir. (H.İnalcık)
Tarih sadece olumlu örnekleri değil, olumsuz ve kulağa hoş gelmeyen detayları da vererek ibret alınmasına vesile olur. Bu sayede topumlar ve bireyler geleceği daha iyi görür ve kurgularlar. Bu açıdan tarihte yaşamış insanların biyografileri önemli bir yer tutmaktadır. Tarih çalışmaları ve özellikle değerlendirilmelerinde biyografilerin, tarihin karanlığında kalmış nice şahsiyetler vardır ki bütün hizmetlerine rağmen hak ettikleri ilgiyi görememişlerdir. 
Tarihimizin bütün dönemleri muhteşemdir ve azametlidir. Ama tarih aynı zamanda milletlerin hafızasıdır. Hafıza kelimesini bilerek ve özellikle kullandım. Çünkü tarihin önemini başka bir biçimde nasıl anlatılacak?
Milletler, tıpkı insan gibi, bir yapıya sahiptirler. Zamanı yaşar, geçmişi vardır, dostu, düşmanı ve algılara sahiptir. Hafıza kaybı yaşayan bir insan, geçmişini bilemediği gibi, dostunu düşmanını birbirinden ayırt edemez. Fayda ve zararlarını da bilemez. Tarih bilinci olmayan toplum, milletlerde hafıza kaybına uğradıklarından geçmişlerini bilmedikleri için geleceğe de hazırlanamazlar. 
Tarihin söz konusu olduğu yerde bir konuya temas etmeden geçilmemelidir. Tarih konusunda batı ile bizim aramızda müthiş bir anlayış farkı bulunmaktadır. Bizim tarih anlayışımıza göre, tarihin hiçbir dönemi karanlık değildir. Tarih, ilk insan Hz. Âdem’le başlar. Hz. Âdem aynı zamanda bir peygamberdir. Her peygamber medenidir. Bizim tarih ahlayışımızda ilkel insan yoktur. Medeni insan vardır.
Batılı tarih anlayışı insanı mağaradan, taştan çamurluktan çıkararak günümüze getirmektedir. Artık tarih anlayışımızı sağlam temeller üzerine tesis etmemiz gerekmektedir. 
Acı bir gerçeği, hiç çekinmeden, korkmadan ifade etmekte yarar var. Cumhuriyet döneminde nesiller yukarıda bahsi geçen azametli tarihten hem habersiz yetiştiler, hem maziye düşmanlık hisleriyle zihinleri kirletildi. Son yüz yıl boyunca nesiler hem tarihten soğutuldu hem de tarihe düşman yetiştirildi. Mevcut nesiller tarih bilincinden yoksun bir hayat sürmektedirler.
Hâlbuki bizim tarihimiz dar bir muhit ve kısa zaman ile sınırlı değildir. Tarihimiz, muhteşem bir medeniyetin sınırları kadar geniş, geçmişi ise Hz. Âdem babamıza kadar uzanmaktadır. Tarihimizde asla ilkel bir dönem ve evre bulunmamaktadır. 
G Ü N Ü N   H İ K M E T İ
“Zülfün görenlerin hep bahtı siyah olurmuş,
Tek zülfünü göreydim bahtım siyah olaydı.”
Harputlu Hayri Bey

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON YAZILAR