Selo’nun Fabrika Ayarları
Selahattin Demirtaş, nam-ı diğer Selo, 7 Haziran (2015) Vakasında gerçek yüzünü gösteren bir kısım HDP (PKK) sempatizanı medyanın diliyle Selocan, parmaklıkların arkasındayken bile gündeme gelmeyi başardı. Bilin bakalım hangi sebeple? Bildiğiniz değil mi? Sebep yine devletle alıp verememece…
Bir siyasi parti liderinin devletle ne alıp veremediği olabilir? Bu siyasi parti, HDP gibi adı sürekli PKK ile, Türkiye düşmanı Avrupa Birliği ile, Avrupa Birliğinin ya da Amerika Birleşik Devletleri’nin kendini Türkiye sömürge valisi zanneden küstah elçileriyle anılan bir parti ise elbette devletle çok alıp veremediği olacaktır.
Selo ve HDP’nin adı lazım olmayan diğer eş başkanları neden tutuklanmıştı? Çünkü PKK’nın devlete silahlı isyan bayrağı açtığı 6-8 Ekim (2014) Olaylarında halka “sokağa çıkın” çağrısı yapmışlardı.
Selo, TBMM’nin soruşturma izni vermesinden sonra ilk ifadesinde demişti ki:
“Soracağınız hiçbir soruya cevap vermeyeceğim. Yapacağınız hiçbir yargılama faaliyetinin adil olacağına inancım yoktur. Benim buraya getirilmem bile hukuk dışıdır. Siyasetçilerin siyaset arenasındaki muhatapları siyasetçilerdir, yargı mensupları değildir.”
Gördüğünüz üzere daha başlangıçtan yargıya karşı önyargılı bir tutum ve tavır takınmıştı. Hemen her şeye karşı önyargılı olunabilir, insanlık hâlidir; ancak seni yargılayan yargıya karşı önyargın varsa sen peşin hükümlüsün ve yargının verdiği olumlu ya da olumsuz, ara ya da nihai hiçbir hükmü beğenmeyeceksin demektir. Tok misafiri ağırlamak zordur diye de bir söz vardır, o hesap işte…
DEMİRTAŞ YÜKSEL KOCAMAN VE YARDIMCILARINDAN NE İSTİYOR
Selo’nun devletle alıp veremediği esas mevzuya geleyim. HDP Milletvekili Ahmet Şık bir twitinde Ankara Cumhuriyet Savcısı Ahmet Altun hakkında şöyle diyor:
“Demirtaş ve Yüksekdağ hakkında tahliyenin olacağı gün aynı davadan yeni bir soruşturma açıp tutuklanmasına sebep olan kişi Ahmet Altun adlı bu AKP militanıdır. Altun’un bu kararı Erdoğan’ın talimatıyla aldığı ortaya çıktı.” Tarih 21 Eylül 2019.
Ardından Selo şöyle bir açıklama yaptı:
“Benimle ilgili bu operasyonun bizatihi yürütücüsü olan Ankara Cumhuriyet Başsavcısı (Yüksel Kocaman), Başsavcının kendisi ve yardımcıları, bu operasyonun bir parçası haline geldiler. İkinci tutuklamanın nasıl yapıldığının bütün detaylarını biliyorum. Bulunduğum yüksek güvenlikli bir cezaevinden biliyorum. (…) Yarın öbür gün hukuk önünde hesabımızı göreceğiz.” Tarih 7 Ocak 2020.
Selo’nun tutuklusu olduğu ceza davaları Ankara’da görülüyor. Ankara’nın Başsavcısı Yüksel Kocaman. Zamanlamaya dikkatinizi çekerim. Sayın Yüksel Kocaman 2019 yılına ilişkin genel değerlendirmesinde, basın mensuplarının sorusu üzerine Damat Hazretleri Ekrem Yeter’in vaziyet-i coğrafyası hakkında hukukî malumat vermiş ve Bülent Arınç Haşmetmeapları Yüksel Kocaman’ı hedef gösteren ve tüm kamuoyunun tepkisini çeken şok açıklamalar yapmıştı. Terör örgütleriyle mücadele eden sivil toplum örgütlerince 2019 yılının hukukçusu seçilen Sayın Yüksel Kocaman’ın Arınç tarafından hedef gösterilmesinin hemen ardından Selo’nun da Sayın Kocaman’ı hedef alan açıklamalar yapması son derece düşündürücü ve hatta vahimdir.
Toplumsal Adalet ve Yardımlaşma Derneği olarak en başından beri ısrarcısı olduğumuz bir tezimiz var. Bütün terör örgütleri birbirleriyle doğrudan ya da dolaylı bağlantılıdır. IŞİD (DAİŞ), PKK, FETÖ, DHKP-C, MLKP, TİKKO, Moon Tarikatı, Opus Dei, 17 Kasım, ASALA, Eş-Şebap, El-Kâide farketmez. Nasıl olsa hepsi CIA laboratuvarlarında üretiliyor. Bilmem neden, aklıma bu tez geldi, işte ben de yazıverdim.
Selo’nun sırf kişisel yaralarından dolayı Sayın Yüksel Kocaman’ı ve onunla birlikte birtakım hukuk adamlarını asılsız, mesnetsiz hedef gösterici açıklamalarından sonra biz de birkaç mesaj vermek isteriz.
Bu ülkenin hukukçuları, terör örgütlerinin ve terörle şöyle böyle bağlantısı olan kimsenin tehdidinden korkmaz. Onların iplerinin SİYONİST mahfillerde olduğunu ve Allah’a savaş açan yapan kim varsa eninde sonunda mağlup olacaklarını bilirler. Bülent Arınç Haşmetmeaplarının FETÖ operasyonları nedeniyle Manisa savcılarını eleştirmesini müteakip müstafi Manisa Cumhuriyet Savcısı Kazım Özsoy’un verdiği tarihi cevabın sonunda “Lâ Gâlibe illallah” dediği gibi! Gerçekten de “lâ galibe illallah”.
Bu ülkenin hukukçuları, siyasilerin tehdidinden hiç korkmaz, salvolarından asla çekinmezler. Onların gelip geçici figürler olduğunu bilirler.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti büyüktür. FETÖ operasyonları nedeniyle kamyon kazası süsü verilerek suikaste uğrayan Denizli Cumhuriyet Başsavcısı Mustafa Varol gibi kendisine ilişilen ne kadar hukuk adamı varsa hepsinin intikamı mutlaka alınacaktır. Devlet her şeyi kaydeder, zamanı gelince düğmeye basar, kelleyi alır.
Bu ülkenin hukukçularının Selo gibi tiplerce hedef gösterilmesi, o hukukçular için bir görev nişanıdır, altın madalyondur, övünç sebebidir.
Türkiye’de, bazen ağır aksak da olsa yürüyen bir adalet mekanizması vardır. Doğru adamın bu mekanizma ile özellikle de mekanizmanın temel unsuru olan hâkim ve savcılarla işi ve şikâyeti olmaz. Ancak eğri adamların hâkim ve savcılardan yana karın ağrısı olur.
Elbette ‘adalet’ her an herkese lazım olandır; ancak adaletsizlik hiçbir zaman kimseye lazım değildir. O yüzden adalet naraları atarak adaletsizlik propagandası yapmak en kibar tabirle hadsizliktir. Türk Milleti, tarihte olduğu gibi bugün de hadsizlere haddini bildirmeye muktedirdir.
Toplum, Sayın Yüksel Kocaman gibi devletini, milletini, vatanını, bayrağını seven gönül erlerinin yanındadır. Adları terörle anılanların ve kökleri okyanus ötesindeki bir kısım medyanın dezenformasyonu bize sökmez. “Hükûmetleri biz kurar biz yıkarız” diyen Aydın Doğan dönemi kapanalı on yıllar olmuştur ve bir daha öyle bir dönem gelmeyecek!
Bu kadar sosyal mesaj yeter deyip tüm gâilesi Türkiye Cumhuriyeti’nin bekası, dirliği ve esenliği olan tüm güzel insanları saygıyla selamlıyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.