Ahmet Aydınsoy

Ahmet Aydınsoy

Savaş ahlakı

Savaş ahlakı

Tarih boyunca Allah, her yönden haddi aşan insanlığa, peygamberleri aracılığı ile doğru yolu göstermiştir. Yeryüzüne halife olarak gönderdiği insana, zalimin mazluma zorbalıkla tahakkümüne karşı, İslamın adalet kılıcını bileylemesini*, uzak-yakın demeden, dünyanın her köşesinde, mazlumun hakkını savunmasını emretmiştir.

Hayatın her alanını kuşatıp güzelleştiren İslam, insanlığa rehber ve en güzel örnek olarak gönderilen peygamberlerin eliyle, her alanda güzel ahlakın öncülüğünü yapmıştır. Ve nihayet peygamberlik halkasının son zincirinde, son peygamber Hz. Muhammet (sav) “Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim.” Diyerek, İslamın insanlığa sunduğu nihaî ve ulvî hedefi açıkça ortaya koymuştur. 

Hemen her konuda haddi aşan insanlığa, savaşın dahi ahlakının olduğunu, en çarpıcı ve güzel örnekleriyle insanlığa göstermiştir. 

Mart ayında Çanakkale savaşını konuştuğumuz şu günlerde, Yeni Zelanda da Cuma namazı esnasında, iki camiyi basıp ibadet eden masum insanlara rastgele ateş ederek 50 kişiyi katleden caniyi hatırlayın. O caninin  dedeleri olan Anzakların da içinde yer aldığı, Mehmet Akif Ersoy'un; 

“Kimi Hindû, kimi yamyam,/ Kimi bilmem ne belâ ...” diye tarif ettiği gözü dönmüş dünyanın, Gelibolu yarımadası üzerinden Anadolu’ya çullanan düşman ordusuna, her cephede ayrı ayrı insanlık dersi veren, adını peygamberinden alan Mehmetçik, savaşın ahlakının en güzel örneklerini sergilemiştir. Bu güzel ahlakın şahitleri, bizzat düşman cephede savaşan askerlerin kendileridir. O şahitlerden biri de Avustralya’dan İngiliz oyununa kanıp gelen ve Çanakkale'de Osmanlıya esir düşen Josef Miller (Anzaklı Ömer)’dir. Esir aldığı düşman askerini, düşman gibi, esir gibi değil misafir gibi ağırlayan, İslamın savaş ahlakına sahip Mehmetçik sayesinde yıllar sonra Müslüman olup Anzaklı Ömer ismini alan Josef Miller’ in  hikayesi bu örneklerden sadece bir tanesidir.

Kardeşin kardeşe güvenmediği, kadınların ve savaşta elde edilen esirlerin köle pazarlarında bir eşya gibi alınıp satıldığı, savaşa giden orduların önüne çıkan her şeyi yakıp yıktığı, yağmaladığı bir dünyada, tarih boyunca savaşın da bir ahlakının olduğunu ilan ve tesis eden İslam orduları, değil eli silahsız düşmana el kaldırmak, mallarını yağmalamak, arazisine, bağına bahçesine, zarar vermek, savaşta ele geçirdiği esirlere dahi misafir muamelesi yapmış, cephede kıt kanaat bulunan bir lokma ekmeğini, bir yudum suyunu paylaşmakta hiç tereddüt etmemiştir. Bu eşsiz savaş ahlakı sayesinde, (barbar diye) öldürmeye geldiği islam orduları karşısında hayat bulup dirilen nice düşman hikayesine tarih şahit olmuştur.

İslamın savaş ahlakı konusunda ortaya koyduğu iradenin en güzel örneklerinden birine de, peygamber efendimizin ilk savaşı olan Bedir Savaşı öncesinde ve muzaffer bir komutan olarak savaş sonrasında ilan ettiği kurallarda şahit oluyoruz.

İslam’ı,  terörle yanyana getirip, “İslamofobi” algısı oluşturmaya çalışan mihrakların bu tutumu, dönüp aynaya bakılamayacak yüzlerine ve sabıkalı tarihlerine ortak arama çabaları değilse, insanlık tarihi kadar eski, İslama karşı besledikleri düşmanlıklarının bir eseridir.

Tarih boyunca, kendisini öldürmeye gelen düşmana, muzaffer olduğu zaman, savaş ve zafer ahlakının eşsiz örneklerini sergileyen İslam ordularını görmezden gelen dünya, İslamın özünden ve ruhundan uzak üç beş densizin, hiçbir zaman tasvip etmediğimiz insanlık dışı terör eylemlerini islama mâletmeye çalışmaktadır. Bize demokrasi, insan hakları, inanç ve ibadet özgürlüğü konusunda ders vermeye çalışan İslam düşmanı küresel güç odaklarına, dönüp kendi karanlık geçmişlerine bakmalarını ve bu konuda bugün hala ortaya koydukları çifte standardı hatırlatırız.
_____
* Keskinleştirmek, bilemek.
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON YAZILAR