Ramazan sofrası israf sofrası haline gelmesin
Allah (c.c) Yüce Kitap’ında buyuruyor; “Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kur’ân’ın indirildiği aydır. Öyle ise, sizden Ramazan ayını idrak edenler, o ayda oruç tutsun. Kim o ayda hasta veya yolcu olursa, (tutamadığı günler sayısınca) başka günlerde kazâ etsin. Allah sizin için kolaylık ister, zorluk istemez. Bütün bunlar, sayıyı tamamlamanız, size doğru yolu göstermesine karşılık Allah’ı tâzim etmeniz ve O’na şükretmeniz içindir.” (Bakara, 185)
Hz. Muhammed (s.a.v); “Kim bir oruçluyu iftar ettirirse, oruçlu kadar sevap kazanır. Oruçlunun sevabından da hiçbir şey eksilmez.”(Tirmizî, Savm 82) “Kim bu ayda bir oruçluya iftar verirse, bu onun günahlarının bağışlanmasına, Cehennem azâbından kurtulmasına ve kendi mükâfatından hiçbir şey eksilmeden bir oruç tutma sevâbına daha nâil olmasına vesîle olur.” Bunu işiten sahâbîler;
“–Ey Allah’ın Elçisi! Hepimiz bir oruçluyu doyuracak kadar yiyeceğe sahip değiliz.” dediler. Resûlullah Efendimiz bunun üzerine:
“–Kim bir oruçluyu bir hurma ile veya içecek su ile veya tadımlık bir süt ile iftar ettirirse, Allah ona bu sevâbı verir.” buyurdu. (Ali el-Müttakî)
Öncelikle bütün okurlarımın Mübarek Ramazan-ı Şeriflerini en kalbi duygularımla kutluyor, Allah’ın rahmet bereket ve selametinin üzerinize olmasını niyaz ediyorum. Allah, Ramazanı Şerifi hakkıyla idrak eden kullarından eylesin. Amin.
Elbette burada bu Ayın önemini anlatacak değilim. Her mü’min bunun önemini bilir, ibadetlerini ve davranışlarını ona göre belirler. Biz burada bilinmesine rağmen sadece birkaç önemli hatırlatmada bulunacağız.
Bildiğiniz gibi, Ramazan Ayı sadece yeme- içme, iftar yani , “Oruç İbadeti” değildir. Kur’anın indirildiği, hayırların ve sevapların da en çok işlenildiği aydır.
Ancak çoğu kez bu hayır ve sevaplarda maksadı aşarız. Hayır işleyeceğiz derken, Allah’ın sevmediği, “İsraf”ı işleriz.
İsraf; ölçüyü aşmak, sınırları zorlamaktır. O, aynı zamanda gaflet, cehâlet ve hata mânâlarına da gelir. İsraf denildiğinde akla ilk olarak yeme içmenin israfı gelse de, sağlığın, zaman ve bilginin israfını da göz ardı etmemek gerekir.
Yine maalesef bu ayda, fakirler, yoksullar, kimsesizler, yetim ve öksüzler, çaresizler gözetilmesi gerekirken, bunu yeterince yapmadığımızı görürüz. Örneğin fitre ve zekâtlarımızı veriyor muyuz? Veriyorsak kime nasıl veriyoruz?
Veya Ramazan-ı Şerifte kaç fakire, fukaraya, yoksula oruç açtırıyoruz. İftar veriyoruz?
Ramazan sofralarımıza kimleri davet ediyoruz?
İftarlarımızı kimlerle nerelerde açıyoruz?
Bütün ibadetlerin öncelikle hedefi, Allah’ın rızasını kazanmak, Allah’ın hoşuna giden işler yapmak değil midir?
İşte daha Ramazan-ı Şerifin başındayken çok daha fazla yanlış yapmadan, ibadetlerimizin sevabını düşürmeden, kaş yapacağız derken göz çıkarmadan bu soruları kendimize sorup cevaplamamız gerektiği kanaatindeyim
Geçmiş ramazan aylarına baktığımızda, her türlü yiyeceğin bulunduğu bütün lüks oteller tıklım tıklım doldu. Ve misafirleri de, “Yoksul halk” olmadı. İsrafın bir başka şekli. Allah’ın hoşuna gitmediği bir başka durum.
Verdiğimiz iftarlarda, çağırdığımız davetlilere baktığımızda, Ramazan-ı Şerifin; “Ruhuna” ne kadar uygun?
Fakirlere, yoksullara, ihtiyacı olanlarla iftar ettirmemiz, iftar soframızı onlarla paylaşmamız gerekirken, hiçbir şekilde ihtiyacı olmayanlarla birlikte iftar yapıyoruz. Bu da bizi ramazanı şerefin ulviyetinden uzaklaştırıp başka mecralara sürüklüyor.
Kendimize imkânlarımıza göre bir limit belirleyelim, bu ay da kaç ihtiyaç sahibine iftar ettireceğiz?
Kaç yoksulunun hayır duasını alacağız?
Kaç ihtiyacı olanın Ramazan Ayını en güzel geçirmesini sağlayacağız?
İmkânlarımız elverdiği ölçüde, israfa, şatafata, debdebeye, gösterişe kaçmadan kaç yetim ve öksüze kucak açacağız?
Bunları çoğaltabiliriz. Geçmiş ramazan aylarında hangi yanlışları, hangi hataları yapmışsak, bu ayda bunları yapmayalım. Allah korusun bir daha ki ramazana ulaşamayabiliriz!
Bir şükrün ve Allah’a kulluk görevinin bir ifadesi olarak,
İftar sofralarımızı lüks yiyecek ve ihtiyacı olmayan insanlarla değil, fakirlerle, yoksullarla ve kimsesizlerle paylaşalım!
Aynı ve nakdi yardımlarımızı gerçek ihtiyaç sahiplerini bularak verelim.
Lüks ve israf içinde harcadığımız her kuruşun içinde fakir ve yoksulun da hakkı olduğunu unutmayalım.
Yaptığımız ibaret ve hayırlarda samimiyetten, ihlastan, uzaklaşmayalım.
ALLAHIN VERDİĞİ NİMETLERİ ALLAH İÇİN HARCAYALIM
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.