Pesimizm önyargısı nedir?
Yıllar akıp geçiyor. Zamanı tutamıyoruz. Gençliğimiz elimizden kayıp giderken değişiyoruz. Uyum sağlamaya çalışıyoruz. Çoğu zaman adapte olamıyoruz çoğu zaman kolaylıkla uyum sürecine sahil oluyoruz. Bu sürecin bizlere artısı ve eksileri olduğu da muhtemel. Hatta bazen adapte olmakta zorluklar, sorunlar yaşadığımız için olayları olandan daha kötü algılamaya, kendimizi o ana uyarlamak için beynimizle savaş veriyoruz. İşte burada olayları olduğundan daha kötü anlamaya ‘Pesimizm Önyargısı’ adı veriliyor.
Peki, nedir bu Pesimizm Önyargısı?
Pesimizm Önyargısı, karamsarlık olarak adlandırılan ‘bireylerin olumsuz şeylerin olma olasılığını daha yüksek gören, olumsuz olayları ise daha düşük görmemize sebep olan bilişsel bir önyargı’ biçimidir. Bireylerin özellikle gelecek konusunda yaşadığı zorluklarda da bu şekilde nitelendirebileceğimiz bu önyargı biçimi gelecekte gerçekleşecek olarak gördüğümüz olayların kötü sonuçları da beraberinde getireceğine yönelik varsayımlarda da kendini belli ediyor.
Örneğin her birimiz hayatının belli dönemlerinde sınavlara tabi olduk, oluyoruz. ‘Kendimize o an güvenmediğimiz’ için sınavımız iyi geçse bile kötü geçtiğini, kötü sonuç alacağımızı beynimize empoze edip, canımızı sıkıyoruz. Moralimizi bozuyoruz. İşte bu bilişsel bir önyargıdır. Pesimizim önyargısının hayatımızın merkezinde olduğunu bir düşünsenize? Birçok sorunu da beraberinde getireceği gibi bir zaman sonra sağlık sorunlarının da geleceğini düşünüyorum. Çünkü hayatın neşesi, güzelliğini görmeyip daima olumsuzlukla beslenmek bir yerden sonra dayanılmaz olabilir.
Pesimizm önyargısı yani karamsarlık hayatımızı alt üst edebilecek bir güce sahiptir. Bireyler olarak neden olayların iyi yanları değil de kötü yanlarını bu kadar abartıyoruz? Hayatımızı zorlaştırmaktan başka elimize hiçbir şey geçmiyor. Tabi bu kadar karamsarlık vakalarının artmasında şüphesiz ki pandemi sürecinin etkisi var. Belli bir süre evde kalan insanlar daha umutsuz, karamsar ve her şeyi kötüye yoran bir hal aldığı öngörülmektedir. Yaptığım araştırmalara göre Türkiye’de Konrad-Adenauer-Stiftung (KAS) Derneği Türkiye Temsilciliği’nce Hacettepe Üniversitesi’nden Prof. Dr. Ali Çağlar ve uzman bir ekip yürütücülüğünde Türkiye genelinde Mayıs ve Eylül 2021 tarihleri arasında bir gençler üzerinde bir anket yapılıyor. Bu anket 28 ilde, 18-25 yaş arasında 3 bin 243 kişi ile yüz yüze gerçekleştiriliyor. ‘Türkiye Gençlik Araştırması 2021’ adı verilen ankete katılanların yüzde 62.8’i Türkiye’nin geleceğini iyi görmediklerini yüzde 35,2’si ise Türkiye’nin geleceğinden tamamen umutsuz olduklarını belirtmiştir.
Türkiye İstatistik Kurumu, ‘TÜİK Yaşam Memnuniyeti Araştırması’ 2021 yılı istatistiklere göre ise, ‘daha iyi olacak’ diyen kişilerin oranı yüzde 29,9’dan yüzde 20,9’a gerilerken ‘daha kötü olacak’ diyenlerin oranı yüzde 21,1’den yüzde 33,8’e çıkıyor. Bu açıdan bakıldığında da gençlerin duygu ve düşüncelerinde bozulmalar, umutsuzluk ve karamsarlık hislerinin arttığını görebiliyoruz. Son 5 yıl içerisinde genç yaş grubu olarak gördüğümüz 18-24 yaş aralığında mutlu olma oranlarının azaldığı mutsuzluk oranlarının ise yükselişte olduğu öngörülüyor.
Pesimizm önyargısının yani günümüz tabiriyle karamsarlığın gençler, çocuklar ve yetişkinler üzerinde etkisi gittikçe artarken köşemi şu sözlerle sonlandırıyorum: Hayatımızda elbette ki kötü yanlar olabilir. İnsanız. Hep mutlu olmamız mümkün değil. İmtihan dünyasındayız fakat hayatımızda iyi olmak, iyi hissetmek, iyi hissedecek uğraşlar bulmak için çabalamak varken neden her olayın en kötüsünü hayal ediyoruz? Kötüye kafa yoruyoruz? Unutmayalım ki kötüyü düşünmek o olaya bizleri yakınlaştırır. Evrene iyi mesajlar göndereceğimiz bir hayat dileğiyle…