Övünelim mi dövünelim mi?
Ülkemize gelen turist sayısındaki artışla övünmekte çok iyiyiz…
İlgili Bakanlık neredeyse günlük veri paylaşımı yaparken,
Medyamızda sık sık “Şu kadar ayda şu kadar turist geldi”, “O ilçede turist sayısı toplam nüfusu geçti” haberleri yayınlanıyor.
En son geçen gün Anadolu Ajansı geçti:
“Kapadokya, turistlerin akınına uğruyormuş. Bölgeyi 2023’ün ilk 7 ayında 2 milyondan fazla turist ziyaret etmiş.”
Doğrudur; ülkemizde yabancı turist sayıları sürekli bir önceki dönemin rekorunu egale ediyor.
Bununla övüneceğiz elbette övünmesine de…
Yabancı insanların tatil için ülkemizi tercih etmelerindeki ana kriterler üzerine hiç mi kafa yormayacağız?
Yine örneğin Bulgarların alışveriş için Trakya’ya akın etmelerine, her fırsatta Artvin’e gelip, bavullarını dolduran Gürcüleri ülkemize çeken şeyin ne olduğuna hiç bakmayacak mıyız?
***
Türkiye’mizin “turizm cenneti” olduğu tartışmasız bir gerçek.
Özellikle “deniz”, “kum”, “güneş”, “yeme içme” ve “eğlence” yani “beşi bir arada” özelliği ile her yabancının gelip tatil yapmak isteyeceği bir ülkeyiz.
Her şeyde olduğu gibi Türkiye’mizdeki “beşi bir arada” fırsattan istifade etmenin bir ücreti var.
İşte konunun bam teli tam burası:
Bu “ücret” yabancılara dokunmuyor çünkü paraları paramız karşısında çok değerli. Keşke ülkemizde tatil yapmak onlar için bu kadar ucuz olmasa. Daha doğrusu Türk Liramız onların Dolarları, Euroları karşısında bu kadar değersiz olmasa. Gelseler yine, hatta daha fazlası gelse ama bastırıp parayı gelseler… Üç-beş dolara istedikleri her imkana kavuşamasalar keşke. Türkiye’mize sadece ucuz olduğu için gelmiş olmasalar, alternatifler içinden ülkemizi tercih etmiş olsalar yani… Kaliteli turizm, kaliteli turist bu olsa gerek öyle değil mi?
****
Bugün Almanya’da sosyal yardımlarla geçinen biri bile, kendisine göre çok cüzi miktarda bir Euro artırımı ile Antalya’da dilediği gibi tatil yapabilir.
Almanya’dan bir emekli biriktirdiği birkaç aylık maaşı ile İzmir’in en gözde tatil noktalarında günlerce konaklayabilir.
Ruslar da öyle…
Geçtiğimiz aylarda yapılan bir araştırmanın sonucuna göre, Rusya vatandaşlarının yüzde 28'i tatil ve seyahate 30 ile 50 bin ruble arasında para ayırıyor (370-610 dolar).
Tatil bütçesi 100 bin rublenin (1220 dolar) üstündeki Rusların oranı yüzde 21.
Buna karşın yüzde 10'luk bir kesim seyahat etmek için en fazla 20 bin ruble (245 dolar) para ayırabiliyor.
Görüyor musunuz rakamları…
Rusların, Almanların geliri en düşük olanı bile yeter ki istesin, Türkiye’mizin en güzel yerinde günlerce tatil yapabilir.
Nitekim ülkemize gelen turistlerin çok büyük kısmını bu kesim yabancılar oluşturuyor. Öyle havalı havalı gezip tozduklarına bakmayın, zengin mengin değiller.
Bu turistler ülkelerinde eş değerlerine hayatları boyunca ulaşamayacakları en çeşitli, en lezzetli, en kaliteli yemekleri ülkemizde yiyorlar.
Ve doymuyorlar…
Ellerinden gelse valizlerine doldurup kendileriyle götürecekler.
Geçtiğimiz hafta Antalya'da beş yıldızlı bir otelde kalan Rus turistin valizinden çıkanları hatırlayın: Kahvaltılık ürünler, poşetlere konulmuş dolu su şişeleri, maden suları, poşetlenmiş meyveler, havlular…
***
Bulgarların, Gürcülerin sınır illerimizde sergilediği alış veriş çılgınlığı da aynı şeyi gösteriyor maalesef:
Türk Liramızın Bulgar Levası ve Gürcistan Larisi karşısında bile değerinin düşük olması.
***
Peki ya bizler…
Bizim emeklilerimiz, sosyal yardımla geçinenlerimiz…
Bırakın buralarda tatil yapmayı, o otellerin yolunu bilmeyiz…
Orta gelirlilerimizin bile TL’si yetmez o yerlerde tatil yapmaya; yiyip içmeye, gezip tozmaya…
Kapadokya’da örneğin…
Bir saatlik balon turu kişi başı 100-120 Euro’dan başlıyor.
AA’nın “7 ayda 2 milyonu aştı” diye övündüğü turistler binebilir ancak o balonlara. Biz Türkler de seyrederiz en fazla.
Ama olsun değil mi; memleketimizdeki balon kalkışlarını izleyebilmek de çok güzel. Hele gün doğumu sırasında, tadınyan yenmez!
Buna da şükür değil mi?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.