Oktar ve kediciklerine hakaret etmişiz
Adnan Oktar suç örgütünün kirli çamaşırları bir bir ortaya serilmeye devam ediyor.
Önceki günkü bir haberde de İsrail bağlantısı ifşa ediliyordu.
Sabah gazetesinin haberine göre, Adnan Oktar Suç Örgütü’nün elebaşı Adnan Oktar’ın İsrail ve masonlarla gerçekleştirdiği toplantılar deşifre oldu. Oktar’ın ‘Mehdi’ olduğu iddiasını Hahamlar sayesinde dünyaya yaymaya çalıştığı belirlenirken Siyonizmi ise ‘Mehdiyet’ olarak tanımladığı ortaya çıktı. Örgütün İsrail İstihbarat Teşkilatı Mossad dahil olmak üzere Tapınak Şovalyeleri ile bağlantısının da örgüt üyesi Sinem Tezyapar tarafından yapıldığı tespit edildi.
İddianame dosyasında, örgüt üyesi olduğu iddiasıyla gözaltına alınan Ebru U.'dan çıkan bir ses kaydı da bulunuyor. Adnan Oktar’a ait bir ses kaydı.
Kayıtta hain herif İsrail’le ilgili şunları söylüyor:
"İsrail karşıtlığını bıraksınlar İsrail öfkesini de bırakın. Bu çok yanlış… Demir kubbe sistemini kurduralım İsrail'e. Onlar istiyor, biz kuralım demir kubbe sistemini. Havada roket uçak ne varsa vuruyor giremiyor. Bunu yaptıralım. Yok Siyonizm yok... Ya kardeşim Siyonizm Mehdiyettir. Mehdinin dünya hakimiyetinin adıdır Siyonizm. Siyonizm diye bir şey yok. Bir şeye kafayı taktın mı öyle dümdüz gidiyorlar. İsrail'le uğraşan her devlet yıkıldı. Tarihe baksınlar İsrail'le uğraşmak doğru değil. Neymiş Siyonizm dünya hakimi olacakmış. Ya kardeşim 3 Milyon Yahudi var her yere hakim olsa ne olur. Sizde hesap yok mu kafa yok mu nasıl insansınız. Koskoca Roma İmparatorluğu İsrail'le uğraştı yerle bir oldu."
***
Değerli okurlar, bunlar yani Adnan Oktar’la ilgili bu bilgilerin hiç biri beni zerre şaşırtmıyor.
Çünkü gördüğüm ilk günden itibaren bu adamı “pis bir misyoner” olarak değerlendirdim.
Yaptıklarından ettiklerinden hep iğrendim; İslami camianın, STK’ların, medyanın, yazarların, siyasilerin bu adamın rezilliklerine tepkisizliğini hep eleştirdim.
Ve bir şey de yaptım:
Mart 2013’te; yani ortada henüz operasyon moperasyon yokken; Adnan Oktar TV kanalında kedicikleri ile göbek atarken, aradım adamlarını ve kendisiyle röportaj yapmak istediğimi söyledim.
Bazı şartlar ileri sürdüler, hiç birini kabul etmedim. Örneğin İstanbul’daki villasında olsun istediler, beni oraya davet ettiler, reddettim. Yüzünü bile görmeye tahammülüm yoktu ve asla güvenmediğimden “Hayır gelemem. Sorularımı yazılı olarak göndereceğim, siz de yazılı olarak cevap verin” dedim.
Ortada hem de “İslam” adına birbirinden büyük iğrençlikler yapılıyor ve ama kimse buna ses çıkarmıyordu; gerçek yüzü görülemediğinden miydi bu? Bu düşüncelerle sorular hazırladım; şimdiye kadar hiç muhatap olmadığı sorular…
Yanıtlar geldi, bazı sorularım geçiştirilirken, bazılarına hiç cevap verilmeden. Ama verdikleri yeterliydi, gerçek yüzünü göstermesi açısından.
3 bölüm halinde aynen yayınladım.
Ardından bir de “sonuç” yazısı kaleme alarak, en çok önemsediğim soru ve cevapların altını çizip, Adnan Oktar’ın ne olup ne olmadığını net bir biçimde, kendi ağzından çıkan ifadelerle gözler önüne serdim.
“Evet, Adnan Oktar gerçekten de” vurgusuyla kaleme aldığım ve halen internette yer alan o “sonuç” yazısı aynen şöyleydi:
-Evet, Adnan Oktar gerçekten de, lüks içinde yaşamakla birlikte, “bu derenin suyu nereden geliyor” sorusuna cevap vermeyen biri:
(Ticari faaliyetlerim var, ama bunların neler olduğunu söylemem. Allah’a şükür güzel kazanıyorum, Allah bereketini artırsın.)
-Evet, Adnan Oktar gerçekten de, “Cuma namazlarını evinde arkadaşları ile kıldığını” söyleyen biri:
(Cuma namazlarını genellikle arkadaşlarımla birlikte evde kılıyorum.)
-Evet, Adnan Oktar gerçekten de, eğlenmeyi, dansı, müziği, genç kızlarla vakit geçirmeyi seven; yani keyfine düşkün olmakla birlikte, hiç evlenmemiş ve evlenmeyi de düşünmeyen biri:
(Hayır evlenmedim. Üstadım, canım Bediüzzaman Hazretleri’nin yoluna uyuyorum. Genelde hiç yalnız olmam ben…)
-Evet, Adnan Oktar gerçekten de, yarı açık, bol makyajlı kızlarla yaptığı programların İslam’a uygun olduğunu; böyle bir ortamda dinden imandan bahsetmelerinin samimiyetini savunabilen biri:
(Ne güzel Allah’ı anlatıyorlar, dini anlatıyorlar, güzel ahlakı anlatıyorlar, buna teşvik ediyorlar. Bundan rahatsızlık değil sevinç duyması lazım herkesin.)
-Evet, Adnan Oktar gerçekten de, televizyon kanalında yarı açık o kızlarla verdiği görüntüye yönelik eleştirileri, laikçilerin “bunlar sanata, müziğe, karşı yobazlar” argümanına benzer tezlerle reddeden biri:
(Bilim yasak diyor adam, sanat yasak diyor, müzik yasak diyor, dans yasak diyor, ortaya koyduğu model düşünmeyen, estetikten, temizlikten, kaliteden zevk almayan, güzellik oluşturmayı bilmeyen, bilimsel gelişim yapamayan bir model oluyor. Böyle bir model İslam değil… İşte bu mantık sebebiyle Müslümanları adeta gettoların içine kapıyorlar…)
-Evet, Adnan Oktar gerçekten de, Müslümanların Siyonistlere yönelik haklı tepkisini “tümden Musevi’lere yönelik düşmanlık yapılıyormuş” gibi göstererek, bu tepkiyi eleştiren biri:
(Müslüman tüm insanlara tüm inançlara karşı saygılı ve sevecen yaklaşır ki, Museviler Bir Olan Allah’a iman eden, Kitap Ehli insanlar. Kitap Ehline karşı tutumumuzun nasıl olması gerektiği de Kuran’da açık.)
-Evet, Adnan Oktar gerçekten de, İsrail’e karşı son derece hoşgörülü biri:
(Benim İsrail’den gelen hahamlarla, milletvekilleriyle yaptığım tüm görüşmeler açık ve aleni görüşmeler.)
-Evet, Adnan Oktar gerçekten de, masonlarla ilginç bir diyalogu olan ve bunu “Onlara Kur’an öğretiyoruz” sözleriyle açıklamaya çalışan biri:
(Arkadaşlarım mason localarında Kuran ve İslam dersleri vermeye başladılar.)
-Evet, Adnan Oktar gerçekten de, kendini Mehdi ilan eden biri:
(Bu alametler(Mehdilik) bana uyuyor diye anlatmaktan vazgeçsem bu çok büyük samimiyetsizlik olur. Peygamberimiz (sav), yüzlerce detay vermiş… Bu özellikler bana benziyor mu evet benziyor.)
Bu tespitlerin ardından, yazımı şöyle sonlandırmıştım:
“Adnan Oktar’ın bizzat kendi ağzından duyduğumuz bu açıklamaların ardından halen ‘acaba’ diyen; halen aklında soru işareti olan var mıdır acaba? Yorumu sizlere bırakıyorum, benden bu kadar.”
***
Değerli okurlar, Temmuz 2018’de yapılan operasyona kadar elini kolunu sallaya sallaya, göbek ata ata ifsat ve sapkın faaliyetlerini sürdüren Adnan Oktar’ın gerçek yüzünü görüldüğü üzere ta Mart 2013’te gözler önüne sermişiz.
O dönem FETÖ koruması altındaydı da ondan mıdır nedir, bilemiyorum, röportaj yayını sonrası ne oldu biliyor musunuz:
DAVA AÇILDI TAZMİNATA MAHKUM EDİLDİM
Adnan Oktar'la internet üzerinden gerçekleştirdiğimiz röportaja ilişkin yukarıda aktardığım tespitlerimiz sonrası malum kişi ve müritleri şahsıma ve yayın organımıza yönelik olarak saldırıya geçmiş, hakkımızda "kendilerine hakaret ettiğimiz" iddialarıyla tazminat davaları açmışlardır. Ve maalesef o dönem yargısı, bu davalarda Adnan Oktar ve kediciklerini haklı bulabilmiş (!) ve beni Adnan Oktar çetesine tazminat ödemeye mahkum etmiştir.
“Bu nasıl iş yahu” dediğinizi duyar gibiyim.
Maalesef böyle.
Bugün hakkında iddianame oluşturulan sapkınlığı, ifşadı 5 yıl öncesinde şahsın kendi ağzından itiraf ettirmiş ve bunu kamuoyuyla paylaşmışsınız, tebrik beklerken tazminat ödemeye mahkum edilmişiz.
Yargının cilvesi bu olsa gerek!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.