Nazi Artığı Avrupa
Çok şükür Allah’a ki maskeler düştü. Ayıdan post, gavurdan dost olmayacağını artık zır cahiller bile anladı. Altmış yıldır kapısında beklediğimiz haçlı kulübü Avrupa Birliği, büyük bir öfke ve nefretle içindeki kini kustu.
Ne kadar gizli tutulsa da basına sızan Kopenhag görüşmelerinde Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne alınmayacağı ama bunun koz olarak kullanmaya devam edilerek Türkiye’den mümkün mertebe taviz koparılma siyasetinin takip edileceği karar bağlanmıştı.
Bizdeki feraseti bağlanmış aklı evveller bu mesajı alamadılar, anlayamadılar. Gerçekleri en koca kafalı insanların dahi kolayca anlayabilmesi için maskelerin düşmesi gerekiyordu. Bunun için de maskeleri düşürecek, Avrupa’nın ezberini bozacak cesur bir lider lazımdı. İşte o lider, Recep Tayyip ERDOĞAN’dır. Gözü dönmüş Hristiyan ülkeleri, 21’inci Yüzyılın Yeni Türkiyesini kabul etmedi; ortaya özgür Türkiye’nin iradesini koydu. Avrupa Birliği denen haçlı kulübünün sömürge valisi kılıklı görevlilerine Türkiye’nin tam bağımsız bir ülke olduğunu hatırlattı; anlamak istemeyenlere kapıyı gösterdi.
Bağımsız Türkiye şahlandıkça, kafir Avrupa’ya meydan okudukça, Öfkeden kudurdu Nazi artıkları… Daha düne kadar kendileri için yol geçen hanı olan Türkiye, nasıl olurdu da kendilerine baş kaldırırdı! Hazmedemediler..!
Onlar öfkeden çıldırdıkça çirkin suratlarını, kirli emellerini daha iyi görmeye başladık. Artık aramızdaki aptallar bile kafir Avrupa’nın azılı Türkiye düşmanı olduğunu anlamıştı. Evet herkes anladı ama içimizdeki işbirlikçiler, hainler ve ajanlar bir türlü anlamak istemedi. Batılı istihbarat servislerinden aldıkları bavul bavul paralarla kirli bir dezenformasyona, onların ağzından konuşmaya ve eşi benzeri görülmedik bir çirkefliğe başladılar.
Gezi kalkışmasına ve yandaşlarına apaçık destek veren Avrupa; 15 Temmuz’daki işgal girişiminin başarısız olmasıyla büyük hayal kırıklığına uğradı. Türkiye nasıl iç savaşa sürüklenmezdi, Türkiye nasıl kan gölüne dönmezdi, Türkiye nasıl Suriye ile aynı kaderi paylaşmazdı… Ve bu hayal kırıklığı, geçen bir yıl zarfında şeytani politikalara, çirkin karalamalara ve iftira kampanyalarına dönüşmeye başladı. Gözü dönmüş Avrupa, Türk Milleti’nin iradesinin aksine Recep Tayyip Erdoğan’ı bir lider olarak kabul etmek istemiyor, onun varlığını içine sindiremiyordu.
Daha birkaç gün önce sözde uluslararası ilişkiler uzmanı PhilippeMoreauDefarges adında bir Fransız, canlı yayında açıkça “Erdoğan öldürülmelidir” dedi. Ölmelidir bile değil, öldürülmelidir dedi. Ve biz buna hiç şaşırmadık. Nasıl şaşıralım ki… “Ermeni soykırımı yoktur” demeyi suç sayarak ifade özgürlüğünü ayaklar altına alan da yine bu lanet Fransa değil miydi?
TAY-DER Yönetim Kurulumuzun hukukçu üyesi ve aynı zamanda ülkemizin millî duruşa sahip ender fütüristlerinden olan İbrahim ÇETİN, 12 Ocak 2017 tarihinde, onbinden fazla kişinin takip ettiği sayfasında aynen şöyle diyordu:
“Bu yüzyılın sonunda Dünyanın en tekinsiz yeri Batı Avrupa olacak. Günü geldiğinde Batı Avrupalılar, kendilerini Amerika ve Avustralya kıtalarına atabilmek için ellerinden geleni yapacaklar.”
Gidişat gerçekten de bu yönde. Batı Avrupa’da geceleri sokağa çıkılmıyor. Fransa sokakları yangın yeri. Olağanüstü hâl sancılı şekilde devam ediyor. Diğer Batı Avrupa ülkelerinde ise faşizm, nazizm, şovenizm ve vandalizm had safhaya ulaşmış durumda. Her türlü uyuşturucu kullanımı, her türlü cinsel sapkınlık ve her türlü ahlaksızlık meşru kabul ediliyor. Aile kavramı bitmiş durumda. Her dört Avrupalı’dan biri kendini ateist (dinsiz) olarak tanımlıyor ve bu oran günden güne artıyor.
İ
şte bu Avrupa’nın kıymeti kendinden menkul Konseyi’nin Parlamenterler Meclisi, Türkiye’yi denetime almaya karar veriyor! Güler misin ağlar mısın? Avrupa kim ki Türkiye’yi denetime alıyor? Bizi hâlâ eski korkak, çaresiz, tükenmiş, sömürge Türkiye zannediyorlar! Birisi bu aptallara gerçekleri söylemeli, hem de anlayacakları dilden!
Asıl denetlenmesi gereken Avrupa’nın ta kendisidir. Bugün Avusturya denen ülke, ırkçı siyasetçilerin elinde muz cumhuriyeti gibi yönetiliyor. Türkiye düşmanlığında Ermenistan’a, Güney Kıbrıs Rum Kesimine rahmet okutacak nice Avrupa ülkeleri var ki ateş olsa cürmü kadar yer yakarlar. Kim takar İsviçre’yi, İsveç’i, Lüksemburg’u… Bir araya gelip kuyruk kuyruğa girmeseler bir üfürüğümüzle sönüverirler. Güçlü sanılan Almanya bile Türkiye’yi durdurmamanın acizliğiyle saçmalıyor, saçmaladıkça batıyor. Diktatör Merkel’in ClaudiaRoth’vari çemkirişlerinden kim korkar! O devirler çok eskide kaldı ey medeniyetsiz Avrupa, ey Nazi artıkları…
Avrupalı siyasetçilerin sırtlan gibi saldırışları, çakal gibi gizlenmeleri, köpek gibi dalaşmaları boşuna! Çünkü bundan böyle aslan gibi bir Türkiye var. Yakalarsak boynunuzu koparırız, parçalarız, yeriz.
Nazi artıklarının Türkiye’deki işbirlikçilerine gelince… Mesela mason medya, mesela Alman vakıfları, mesela misyoner okulları, mesela terör odakları, mesela yıkıcı-bölücü-iftiracı siyaseti marifet sanan bir kısım muhalefet… Siz de artık Türkiye’nin tam bağımsızlığını, büyüklüğünü, gücünü kabul edeceksiniz! Başka çareniz yok! Kendi kararımızı kendimiz alırız; sizin Avrupa’nız da Amerika’nız da dış kapının dış mandalıdır. Hâl böyleyken kendinize bir çeki düzen vermezseniz bedelini ağır ödersiniz. Artık Türkiye Cumhuriyeti’nin meydanları kimselere bırakmaya niyeti yok! Meydanların sahipleri; ülkesinin seçilmiş liderine hakaret etmeyen, Batı’nın köpeği olmayan, vatanını seven vatandaşlardır. Meydanların sahipleri, 15 Temmuz gecesi sokağa dökülen yiğitlerdir. Bunu kafanıza iyice sokun.
Tek millet, tek bayrak, tek devlet! Bu düsturda gevşeklik gösterenin kanı kurusun!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.