Muhteris kifayetsiz suikast timi
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ı 15 Temmuz gecesi öldürmeye kasteden asker üniformalı yezitlerin bugün yargılanmasına başlandı. Hay başlanmaz olaydı, bu yüzünü şeytan göresicelerle bir kez daha karşılaştık. Ekranda bile olsa bu tipler her hâl ve şartta insanda tiksinti hissi uyandırıyor. Ne de olsa tıynetlerinde fettoşçuluk var.
Neymiş efendim, maksatları öldürmek değilmiş. Hele şunların sıfatına! Üç gramlık beyinleriyle milleti kandıracaklarını sanıyorlar. Hani fettoşçuların savcılık ifadelerinde klişe bir savunmaları vardı: “Bilmiyorduk, kandırıldık, tatbikat dediler” diye… Güya akıllarınca tariz yaparak savcıların aklıyla dalga geçiyorlardı. Aynı pespaye soytarılığı bu sefer de duruşma salonlarında görüyoruz. Suikast timinin maksadı öldürmek değilmiş, yakalayıp Ankara’ya getirmekmiş, öldürmek olsaymış zaten öldürürlermiş! Hele şunların kılığına… Ahı gitmiş vahı kalmış daha kuyruğu dik tutmaya çalışıyor. Hani bunları sen özel kuvvetsin, sen sassın, sen satsın, aslansın, kaplansın diye şişirdiler ya! İşte bu soytarılıklar da bu şişkinliklerinden kaynaklanıyor!
15 Temmuz’u 16 Temmuz’a bağlayan saatlere geri dönelim. Bordo berelisi, pembe berelisi toplanmış, en ağır silahlarını almış, en donanımlı savaş araçlarına binmiş, Marmaris yollarına düşmüş. Önlerine geçenleri indiriyorlar… Baksan ki suratlarına cehennem köpekleri yanlarında halt etmiş. Birkaç kilometre öteden, Yunanistan’dan düşman askeri gelseydi, onlar bu kadar şerli, bu kadar şeref fakiri olamazdı.
Bordo bereliler, pembe bereliler, saslar, satlar, en seçkinleriniz çıktı meydana o gece… Çıktı da ne oldu? Türk Milleti sizi tepeleyince çareyi dağlara kaçmakta buldunuz. Dün gibi hafızamda, güya deniz komandolarını eğiten biri medyaya açıklama yapıyordu: “Onları yakalamak mümkün değildir, çok iyi saklanırlar, en azından kısa zamanda ele geçirilemezler, onlar arazi adamı, onlar arazi aslanı, onlar dört çeker arazi aracı…
Peki ne oldu? Ne olacak, birkaç gün içinde armut toplar gibi topladık hepsini ağaç tepelerinden… Maymun misali sinmişler kuytulara, menfezlere, çalıların ardına, ağaçların tepesine… Armut toplasak belki daha zor olurdu. Hani ele geçirilemezdi o işgalci hain sürüsü! Hani nerede şimdi o hain suikast timi? Eğittiği hainlerle övünen çok bilmiş eğitim komutanını çağırıp sormak lazım: Bu mu senin eğittiğin askerler, tü senin suratına diye…
Donlarıyla atletleriyle teslim olan, namus bildiğimiz silahını bırakıp kaçan sözde gözde askerler, siz ABD’nin, NATO’nun, İsrail’in, Fethullah GÜLEN denen münafığın askeri olmakla kaybettiniz bütün prestijinizi! Donla köynekle değil çıplak bile teslim olsanız fark etmez! Uğruna savaştığınız değerleri kaybetmişsiniz, kanınız bozulmuş, mayanız bozulmuş, sütünüz bozulmuş! Haram zıkkım olsun bu Devlet’ten yediğiniz ekmekler…
Sadece sözde gözde askerlerin fazlaca şişirildiğini görmedik… Normal subayların hâli neydi öyle? Fettoşçu olunca göbek möbek salıvermek mi gerekiyor? Subayı geçtim, asker demeye bin şahit! Sanırsın ki kamyon şoförü… MİT TIR'larının önünü kesen it sürüsü bile bunlardan daha çok askere benziyordu. Generalinden uzman çavuşuna kadar nerede bir fettoşçu asker varsa bildiğin sokak serserisine dönmüş. Asker mangası mı zibidi takımı belli değil!
Yok arkadaş yok, olmayacak böyle… Bu işe kökten bir çözüm bulmak lazım. Önce kafamızda kutsallaştırdığımız ve peygamber ocağı dediğimiz ordumuzu elden geçirmemiz lazım. Bazı asalak subaylar, darbe yapmak gibi bir haklarının, bir yetkilerinin olduğunu sanıyor. Canımız ciğerimiz ordumuzu işte bu mikroplardan arındırmamız lazım.
Daha güçlü bir ordu, elbette daha güçlü bir Türkiye demek. Güçlenmek içinse önce temizlenmek gerek. Çünkü temizlik imandandır. Rabbimiz, fettoşçularla ya da bilimum zındıklarla savaşan yiğit Türk askerini korusun ve her dâim muzaffer eylesin.
İnnâ fetehnâ leke fethan-Mübîna…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.