Serhan Yetkinşekerci

Serhan Yetkinşekerci

Milli Takımın İkametgâhı Başkent Olsun

Milli Takımın İkametgâhı Başkent Olsun

Futbolda çok hareketli bir hafta yaşıyoruz.
Uluslararası Futbol Zirvesi,
Ankara’ya yeni stat müjdesi,
Ankaragücü’nün sonunda hatırlanması,
Milli maç heyecanı,
Advocat’ın sezon sonu istifası,
Galatasaray’da ‘ağır topların harekete geçmesi’ vs. vs.
Spor medyasında içerik açısından zengin bir haftayı geride bırakmak üzereyiz. Tüm bu gelişmelerin hepsini tek tek değerlendiremeyiz.
Ancak iki tanesi var ki; biri iyi, diğeri kötü haberi veriyor.
Biz iyi olandan başlayalım.
STAT MÜJDESİ
Cumhurbaşkanı Erdoğan duyurdu: 19 Mayıs Stadı yıkılacak ve yerine 45 bin kişilik yepyeni bir stat yapılacak.
Projesi hazır. Yıkım çalışması sezon sonunda başlar gibi. Başkentli bir futbolsever olarak ‘ohh be sonunda!’ dedim. 
Stadın şehir merkezinde kalması çok önemliydi. Çünkü her şeyden evvel futbol, şehirde yaşar. O şehrin takımı, o şehrin göbeğinde oynamalı maçlarını. İnsanlar sokağa çıktığında, etrafına bakındığında, o günün maç günü olduğunu bilmeli. Bu stat hem Ankaralının cebine katkı sağlar hem de iyi bir ‘şarj istasyonu’ olur. Şehre heyecan katar. Konumu itibariyle trafiği de fazla yormaz. Her yöne otobüs, dolmuş, metro, YHT, BelkoAir hepsi de yürüme mesafesinde. 
MİLLİ MAÇLAR ANKARA’DA OYNANSIN
Aksi durumda, Osmanlıspor gibi UEFA’da rakiplerinize kök söktürseniz dahi şehir arkanızda yer almaz. Bir defa şehirle alakanız yok! Yenikent’e arabayla bile bir buçuk saatte gidiliyor… Kim ne’ylesin maçı!
Asıl cazibesi milli maçlar olur. Yeni stat, Ankaragücü ve Gençlerbirliği gibi iki lokomotif kulübün dışında milli takımın da adresi olabilir. Yakışır Ankara’ya. Yeni stat, milli maçların değişmez adresi olmalı. Başkent seyircisi de bunun hakkını verir. 19 Mayıs’ta oynanan Türkiye – İsveç maçında bunu gördük.
GELELİM KÖTÜ HABERE
UEFA Finansal Fair-Play Direktörü Andrea Traverso, Uluslararası Futbol Zirvesi’nde şak diye söyledi futbolumuzun gerçeğini: Türk futbol kulüplerinin borcu %500 arttı.
Yarım saatlik bir sunum yaptı Traverso. Birbirinden ilgi çekici rakamlar sundu. Ancak işin özeti, %500’dür.
UEFA yıllardır bas bas bağırıyor. ‘Ayağınızı yorganınıza göre uzatın. Aksi halde kepenkleri indirirsiniz.’ diyor kulüplere . 2011’de başladılar bunu söylemeye. Bu sektördeki kontrolsüz paranın, dönen dolapların, haksız rekabetin önüne geçmek için bir reçete yazdılar. Finansal Fair-Play (Adil Oyun) Özeti de şu: Eyy kulüpler, gideriniz, gelirinizden fazla olmayacak.
AVRUPA İLE FARKIMIZ
Avrupa’daki hemen hemen tüm kulüpler bu racona uydu. Biz ise uymuyoruz. 
2011’den bu yana Avrupa kulüplerinin borçları %80 oranında azaldı. Adamlar ayağını yorganına göre uzattı.
Peki bizim kulüplerimiz ne yaptı? Borçları %500 artırdı.
Frene değil gaza bastık. Üstelik, olduğumuz yerde patinaj çekiyoruz. Hani gaza basınca yol alsak, toplasak kupaları amenna. ‘Sportif başarı elde ediyoruz yakında bunu pazarlayarak durumu dengeleriz’ desek, o da yok. Altyapı ise hala anlaşılamayan bir hazine.
Anlaşılamayan diyorum çünkü, biz altyapı meselesini tesis ve stat yapmaktan ibaret sanıyoruz. Altyapının, ‘okul’ demek olduğunu hala idrak edemedik. Elimizdekilere bir bakalım…
-    Her konuda kulüplerin önünü açan, vergi borçlarını silen, stat ve tesis yapıp ‘gel kardeşim burada oyna’ diyen bir devlet var. (Avrupa’da bunun örneğini gösteremez kimse.)
-    600 milyon dolar gibi müthiş bir bedelle yayın geliri elden eden Süper Lig var. (Avrupa’da bu konuda 6. sıradayız)
-    80 milyon nüfusu olan, genç, dinamik ve futbola bayılan, hatta futbolu gereğinden fazla seven bir toplumuz. Yani hem müşteri-taraftar bakımından hem de insan kaynağı (futbolcu) bakımından potansiyeli çok yüksek olan bir ülkeyiz. Bu da tamam.
Kısacası para, insan, mekan var. Şunu da ekleyelim, mazimiz de var. Bir asırdır bu oyunu oynuyoruz. 
Bu kadar avantajımız varken, hem sportif hem mali açıdan berbat haldeyiz.
O zaman sorun nerede? 
İki temel meselede: Eğitim ve denetim.
Bizdeki pro lisanslı antrenör sayısı henüz üç basamaklı bile değil. Bugün futbolun en başarılı ülkeleri; Almanya ve İspanya’da bu rakam binlerle ifade ediliyor. Sorun eğitimde. Bizde öğretmen yok. Yani doğru deyişle antrenör yok. TFF’de verilen 2 haftalık geçiştirme kursla antrenör olunmuyor maalesef! Bu mesleği gerçek anlamda öğrenmek ve futbolcu yetiştirmek istiyorsanız UEFA’dan pro lisans almalısınız. Ya da TFF’nin verdiği eğitim bu standartlarda olmalı.
ÖNCE KALİTE
Çünkü antrenörler, futbolcuyu yetiştirir, geliştirir, oyunu belirler. Ülke futboluna bir gömlek giydirirler. Bir tarz oluştururlar. Sportif açıdan kalıcı başarı sağlamanız, bu gömleğin kalitesine bağlıdır. 
Yetenek bakımından bırakın bizi, Almanya’yı bile besleyecek kadar gencimiz var. Ancak bunları işleyecek, yetiştirecek bir antrenör sayısı maalesef çok az. Kumaş var, usta yok! Çünkü antrenörler bu konudaki emeklerinin karşılığını alamayacaklarını biliyorlar. Bugün profesyonel bir kulübünün altyapısında çalışan antrenörün aldığı maaş 1.500 TL. Futbol kulüplerinin elde ettiği 3 milyar liralık yayın gelirinden bir altyapı antrenörüne düşen pay buysa, hiçbir kulüp yöneticisi çıkıp, ‘biz altyapıya yatırım yapıyoruz’ demesin.
BİR SORUN DA DENETİM
Korkunç bir para dönüyor bu sektörde ve doğru düzgün bir denetleme yok! Yöneticiler aldığı kararların bedelini kulüplere ödetiyor. Kulübün marka değerini de kullanarak kendi işini gücünü, ihalesini bağlıyor ve çekiliyor bir kenara. Kulübü borçlandır, taraftarı kandır, çek git… Çünkü hala dernek yasasıyla yönetiliyor kulüplerimiz. Çok azı şirketleşti.
MESELENİN ÇÖZÜMÜ BELLİ
Kulüpleri tamamen dernek yasasından çıkartıp, yöneticileri sorumlu hale getirmeli. Ancak yöneticiler kulüple ilgili mali konularda sorumlu tutulursa, düzlüğe çıkmak mümkün olur. Ayaklarını yorgana göre uzatmak zorunda kalırlar.
Sözün özü; eğitim ve denetim, futbolun reçetesidir. Ancak bu ikisiyle, sektörün uzun vadede canlanması ve devlete yük olmaması sağlanabilir. Bu yaptırım ve denetim de ancak devlet tarafından uygulanabilir. Taraftarlar kulüplerini seviyorsa, bu meselenin üstüne gitmeli. Çünkü kulüplerimizin freni boşalmış ve %500’den pek ders almamışlar gibi duruyorlar…


 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON YAZILAR