Kur’an- Kerim Meâli Enflasyonu
İ slâm’ın temel kitabı, Müslümanların başucu rehberi ve yol göstericisi Kur’an-ı Kerim’in öteki dillere kelime kelime çevirisine “meâl”, ayrıntılı açıklamasına ise “tefsir” denilmektedir. Kur’an-ı Kerim’in Türkçe meâl ve tefsirlerinin tarihi asırlar öncesine dayanmaktadır. Bilinen ilk Türkçe Kur’an meâli Sâmânoğlları lideri Mansûr b. Nûh’un döneminde yapılmıştır. Kur’ân meâli özellikle Selçuklu dönemlerinde bilim ve sanat dilinin Arapça ve farsça olması sebebiyle fazla rağbet görmemiştir. Osmanlı döneminde ise müstakil sûre cüz tefsirlerinin yaygınlığı dikkati çekmektedir. Bugünkü anlamda yaygın Türkçe tefsir ve meâl geleneği Tanzimat Döneminde (1839-1876) başladığı söylenmektedir.
Cumhuriyet döneminde ilk meâl ve tefsir Elmalılı M. Hamdi Yazır tarafından telif edilmiştir. Merhum Yazır “Hak Dini ve Kur’an Dili” adlı dokuz ciltlik muhteşem eserini 1938 yılında tamamlamıştır. Merhum Yazır’ın ölümsüz eseri başlı başına bilimsel bir dirayet tefsiri ve aynı zamanda alanında bir mekteptir.
Yaklaşık altı yıl önce, İstanbul İlahiyat Fakültesi, İstanbul Müftülüğü ve TYB İstanbul Şubesi’nin ortaklaşa düzenlediği “Kuran-ı Kerim ve Edebiyat” konulu sempozyumun açılışın katıldım. Diyanet İşleri Başkanı Sayın Prof. Dr. Mehmet Görmez, açılışta Türkçe’de mevcut mealleri eleştiren bir konuşma yaptı. Özellikle “Bugün Türkçemizde yaklaşık 205 meal bulunmaktadır. Yetkim yok. Şayet yetkim olsaydı biri hariç ötekileri toplatır ve yaktırırdım.” Cümlesi zihnimde kaldı.
Son zamanlarda kitapçı vitrinlerini çok sayıda farklı imzalardan çıkmış Kur’an Mealleri süslemektedir. Sanki yeni bir vahiy gelmişçesine meal furyası kapladı kitapçı dükkânlarını. Kendi çapımda küçük bir araştırma yaptım. Pek çok mealin oldukça çok sayıda baskı yaptığını gördüm.
Kur’an meâli için sadece Arapça bilmek veya sadece Türkçe bilmek yeterli değil. Arapça ve Türkçenin bütün dil kurallarına vakıf olmayı gerektirmektedir. Piyasa meâllerinin bir başka fecaati ise bu tür çalışma sahiplerinin Türkçe ve Arapça bilgileri ciddi şekilde tartışmalı. Müelliflerinin ciddi şekilde Kur’an üzerinden menfaat temin ettiklerinde hiç şüphe yok.
Kur’an-ı Kerim’in mana ve lafzı açısından yapılan iş ne kadar doğru?
Kur’an- Kerim’in tefsiri konusunda otorite kabul edilen Elmalılı M. Hamdi Yazır meşhur tefsirinin giriş bölümünde bu konuya temas etmekte ve “Bu şerait altında Kur’an’ı tercüme ettim veya ederim diyenler yalan söylemiş olmaz da ne olur?... Bunu imanı olanlar yapmaz. Kendini bilen ehli insafta yapmaz.” Hükmünü vermektedir.
Piyasaya sürülen meâllerin biri ötekinin kopyası gibi. Kelime ve anlam farklılıkları ile yeni bir şey ifade etmiyor. Çünkü Hz. Peygamber’den sonra Cebrail vahiy getirmedi. Elde mevcut meallerin hemen tümünde sevap ve hatalar aynen tekrar edilmektedir. Fıkhî hükmü nedir bilmem ama böyle bir amelin dünyada para olarak değeri vardır belki, ama ahirette karşılığının cehennem olduğuna inananlardanım. Çünkü Yüce Resul “Keyfine göre Kur’an-ı Kerim’i tefsir edenler cehennemde yerlerini hazırlasınlar.” Buyurmaktadır.
Kur’an Meâli enflasyonunun çokluğu bir başka şerre davetiye çıkarmaktadır. Meâl, Kur’an değildir. Farklı meâlleri okuyan, meâli Kur’an telakki eden ve din alanında yeterli bilgi sahibi olmayanların delaletine sebep olmakta ve muhtemelen bir tefrikanın tohumlarını ekmektedir.
Kur’an-ı Kerim’i anlamak için Hasan Basri Çantay’ın “Kur’an- Hakim ve Mâl-i Kerim” adlı hizmeti her tür taktirin üstünde ihtiyaca cevap vermektedir.
G Ü N Ü N H İ K M E T İ
“Ya açar Nazm-ı Celil in, bakarız yaprağına;
Yahut üfler geçeriz bir ölünün toprağına.
İnmemiştir hele Kur an, bunu hakkıyla bilin,
Ne mezarlıkta okunmak, ne de fal bakmak için.”
M. Akif
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.