Komşular
Çocuk okuldan geldiğinde, ev kapalı anne dışarıda ise komşu, çantasını alır Allah ne verdiyse çocuğu ile birlikte yedirirdi. Veya anne evde yoksa evin anahtarı bakkal amcadan alınır eve girilirdi. Komşular birbirini tanır, sıkıntısını, acısını, sevincini paylaşırdı. Düğün işleri paylaşılır, komşunun çocuğu da evlenecekse bu sefer diğerleri ona yardım eder. İşlerin bir ucundan tutarlar. Akraba, komşular bir beraber olunca işler yük olmazdı.
Herkesin bahçesinde iki üç ağacı, maydonozu, biberi, domatesi olurdu. Biri dışarı gittiğinde birkaç gün komşu sular, olgunları toplar, gelince sahibine verirdi.
İşsiz, aşsız kalana hissettirilmez, komşular çorbalarını her gün bir komşusuyla paylaşırdı. Mahallede ne olup bittiğini herkes bilirdi. Delikanlılardan mahallenin namusu sorulurdu. Flört bilinmezdi. Gençler birbirini sevince iki taraf ana babalarını gönderirdi. Gizem evliliğe kalırdı.
Mahallede bir iğneci, bir de arabası olan vardı. Onlar mahallenin şifasına, işine koşar of demezdi.
Bir gün çalışkan, işi çok iyi, hayırsever bir dostum geldi.
Ben bir iki büfede günlük ekmeklerini verip parasını ödemek istiyorum, dedi.
Ben de kendisine bir gün bir büfede ertesi gün başka büfede, en az 500 kg gelecek bir dana al ikişer kiloluk paket yaptır, ikimizin dışında kimse bilmesin. Çok fakirlerin olduğu bir büfeye ekmek giderken peşinden de etleri gönderelim. Hem ekmeği hem eti birlikte verelim, parası ödendi diyelim dedim. Büfeye ekmek alma sırası gelen bile ekmeğin ücretsiz, etin bedava olduğunu bilmesin istedik.
Hazırlıklarımız tamamlandı. Ekmekler büfeye indirildi. Et dolu arabanın kapısını büfenin kapısına yanaştırdık. Gelenlere 5 ekmek 2 kg et vermeye başladık. Hayır sahibi büfeciyle ben epey terledik. Bir teyze çok fakir bir komşumuz hastaneye gitti ona da alabilir miyiz dedi. Büfeci Fatma Teyze mahallenin hayır işlerine koşturur, herkesi tanır. Hastayı, çaresizi bilir takip eder çare olmaya çalışır..Büfeci verelim olur dedi . Teyze dışarıdan çıkacak ben hakkımı veririm, Allah razı olsun dedi. Ona da komşusunun hakkını verdik. İşte benim insanım, önce komşum…
Hayırsever işadamı insanların duasını aldı. İnsanların sevincini görünce mutluluktan müdürüm iyi yaptık, dedi. Ondan sonra bunu ara ara değişik semtlerde uyguladık.
Dostum bana dönerek ; Senin sayende dilenen tüccarlara değil de istemeyen onurlu fakirlere ulaştım. Artık ihtiyaçlar yerini buldu, dedi.
Yemekte sevilen bir dostumla otururken şuradan buradan konuşurken seçim konuşmalarından sonra dostum:
Yüksek binanın üst katlarında bulunan dairemle karşı karşıya olan komşum ile zaman zaman asansörde karşılaşıyoruz. Kendisi 50 yaşlarında annesi de 90 yaşlarında bir gün komşuyla karşılaştım nasılsın diye sordum. O da arkadaşlarla kafede buluşacağız dedi. Annene çok selam söyle dediğimde annemi üç gün önce kaybettik dedi. Nasıl olur hiç haberimiz olmadı dediğimdeyse zaten kimse de yoktu dedi. Yalnız, kimsesiz, sessizce giden komşu…
Bir şey ekemiyoruz. Avluda çay kahve sohbetlerine hasret kaldık. Evlerimizin yerine yüksek binalar oldu. Komşumuzu, bakkal amcayı kaybettik.
Komşu şehirlerimizden koptuk. Komşu şehirlerden 60’a yakın ülke oldu. Tarih kokan Selçuklu, Osmanlı eserleri, hatıralar yerlebir oldu. Tarihimizi, şehirlerimizi kaybettik. Dünkü komşu şehirlerimiz komşu ülke oldu. Gidemedik, göremedik. Aileler bölündü, şehirler bölündü, hasret yürekleri yaktı.
Irak’ta Suriye’de, Mısır’da, Yemen’de, Afrika’da, Endülüs’te… dünyanın dört bir yanında bulunan komşu şehirlerimiz yok oldu. Canlarımız, komşularımız ‘Gel artık Osmanlı’ diye yol çare bekliyor.
Mescitlere, camiilere, kutsallarımıza bir saldırı olduysa, evleri kundaklandığında yüreğimiz yandı. Fatih’in torunlarının ülkesi komşu şehirlerinden komşu ülkeler döndü. Komşularının hatıraları, hikayeleri destan oldu.
Komşu şehirler, komşu ülkeler, insanlık huzur arıyor. Yok olmadan komşular, sınırlarımız ayrı olsa da gönülhaneler kuralım bir olalım diyorlar. Haydi Türkiye!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.