Kimsesizlerin kimsesi olmak
Geçen gün haber sitelerinde dolaşırken bir haber dikkatimi çekti. 'Onuru olan biri asla yoksul değildir' başlığıyla BBC Türkçede yer alan haberde Macaristan’da ölümünün ardından, Budapeşte’de sokakta yaşadığı bir belediye bankının üzerine kitabesi dikilen bir evsizin öyküsü anlatılıyordu.
Haberde Sandor’u tanıyan çevre sakinlerinin konuşmalarına da yer verilmişti: "İki yıl kadar önceydi. Bir gün ansızın bu bankın üzerinde gördük onu. Kimsesizdi, konuşmadan, gelip geçene laf atmadan, dilenmeden orada öylece oturuyordu. Orayı mekân edinmişti yani".
"Yakında oturuyorum, gelip geçerken bakardım. Farklıydı. Boş şişeleri topluyor, onları geri götürüp eline geçen parayla karnını doyuruyordu. Boş zamanlarında sürekli kitap okuyordu.
Haberi okurken aklıma çocukluğumu geçirdiğim kasabada yaşayan Deli Esat geldi. Evsiz değildi aslında ailesi vardı ama kim bilir hangi nedenle ailesiyle yaşamıyor, sokaklarda yaşıyordu. Gündüzleri sokaklarda dolanır, insana zarar vermez, biz çocuklar onu kızdırınca bize kızardı. Hiçbir kötülüğünü duymamıştım, mahalleli de onu sever, korur, kollardı.
Eskiden her kasabanın, her mahallenin, akli dengesini kaybetmiş ya da o veya bu şekilde sokaklarda yaşayan bir kişi muhakkak olurdu. Onlara kesinlikle düşkün gözüyle bakılmaz, mahallenin velisi olarak görülür, onları koruyup kollamanın çok sevap olduğuna inanılırdı. Onlar sokaklarda dolanırdı, insanlar onlara yardım ederler, yiyecek, giyecek verirlerdi ama bu insanlar evsiz olarak görülmezdi. Başlarını sokacak bir barakaları muhakkak olurdu.
Büyüyen şehirlerimizle birlikte modernleştikçe mahallenin, kasabanın velisi olarak görülen bu insanlar da birer evsize dönüştü. Artık her şehirde metropol olsun olmasın evsiz insanlara rastlamak mümkün. Sokağın izbe bir köşesinde, köprü altlarında, otogarlarda, alt geçitlerde, metro girişlerinde her yerde onları görmek mümkün.
Sandor’un öyküsü sıradan bir öykü belki ama bize çok önemli bir gerçeği hatırlatıyor. Evsizler her yerdeler, onlarla bir şekilde karşılaşıyoruz ama biz ne kadar evsizlerin farkındayız? Evsizlerin birer vebalı gibi karşılandığı modern şehirlerdeki hayatlarımızda belki mesaiye kaldığınız bir gece yarısı hızlı adımlarla evinize dönerken sokağın köşesinde onları gördünüz ama korktunuz, adımlarınızı hızlandırarak bir an önce evinize varmaya çalıştınız. Birçoğumuzun çocukluk anılarında yeri olan bu insanlar nasıl bu şekilde birer vebalı haline geldi? Önceden onları koruyup, kollamayanların Allah’ın gazabına uğrayacağını düşünürken şimdi bize ne oldu da kendimizden bu derece emin hale geldik?
Ebu Hüreyre (r.a.)’den nakledilen bir hadiste Allah Rasulü (s.a.s.)’nün şöyle buyurduğu bildirilmiştir: "Allah azze ve celle kıyamet gününde (bir kimseye) şöyle seslenecek: 'Ey Ademoğlu! Hastalandım, beni ziyaret etmedin.' (O şahıs), 'Ey Rabbim! Sen âlemlerin Rabbisin, ben seni nasıl ziyaret edebilirim?' deyince Allah, 'Falan kulum hastalandı, onu ziyaret etmedin, eğer ziyaret etseydin beni onun yanında bulacağını bilmiyor muydun?' diyecek. Allah, 'Ey Ademoğlu! Yiyecek istedim bana yedirmedin' diyecek. (O şahıs), 'Ey Rabbim, Sen âlemlerin Rabbisin, ben Sana nasıl yedirebilirim?’ deyince Cenab-ı Hak, 'Falanca kulum yiyecek istediğinde ona yedirmedin, şayet yedirseydin bunu(n karşılığını) benim yanımda bulacağını bilmiyor muydun?’ diyecek. Allah, 'Ey Ademoğlu! Senden su istedim bana su vermedin' diyecek. (O şahıs), 'Ey Rabbim, Sen âlemlerin Rabbisin, ben Sana nasıl su verebilirim?' deyince, Allah, 'Falan kulum senden su istediği hâlde ona su vermedin, eğer verseydin bunu(n karşılığını) benim yanımda bulurdun' buyuracak." (Müslim, Birr, 13.)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.