Fatih Akkaya

Fatih Akkaya

“Kimler kimlerle beraber”

“Kimler kimlerle beraber”

Seçimlere sayılı günler kaldı.

Son düzlükte gazı iyice artıran siyasiler acayip efor harcıyorlar.

Bir günde 3 ayrı ilde miting yapan liderler var.

Arada açılışlar, halkla buluşmalar… Akşam TV programları, evden yayın…

Hiç boşluk bırakmıyorlar; anlatıyorlar da anlatıyor, birbirlerini suçluyorlar da suçluyorlar.

***

Her seçim öncesi “kritik”, “tarihi”, “çok daha mühim” gibi nitelemeler yapılır malum.

14 Mayıs için çıta daha da yükseltilmiş durumda; “yüzyılın seçimi”, “vatanseverlerle işgalcilerin mücadelesi” diyenler bile var.

Kim bunları diyenler; siyasiler, siyasi taraflar…

Halk nezdinde bu derece önem arz ediyor mudur 14 Mayıs ve sonucu? Sanmıyorum.

Milletin büyük çoğunluğu işinde gücünde; ekmeğinin aşının derdinde.

Peki siyasiler neden “yüzyılın seçimi” diye lanse ediyor 14 Mayıs’ı?

Kendi “makamları” için çok daha kritik öneme sahip de ondan mı acaba?

Cumhur İttifakı’nın kaybetmesi demek, 21 yıllık iktidardan olunması demek… Kolay mı 21 yıl sonra iktidarı devretmek?.. Ülkeyi yönetme yetkisini hele hele de rövanş peşinde koşan kadrolara bırakmak kolay mı öyle?..

Millet İttifakı’nın kaybetmesi demek ise, 6’lı masadaki tüm parti liderlerinin siyasetten silinmeyle karşı karşıya kalmaları anlamına gelir.

Kaybede kaybede gelinmiş olan noktada birleşilmiş ve halk yine ikna edilememiş, yine kaybedilmişse, ne yüzle oturacaklar o koltuklarda? Kendiliklerinden çekilirler her halde kenara?..

Her iki taraf siyasilerinin de “çok önemli” demelerinin altında yatan asıl nedenin bu olma ihtimali nedir sizce?

Kimlerin kimlerle beraber olduklarına baktığımızda gördüğümüz manzara da benzeri soruları akıllara getirmiyor mu?

Düne kadar ki siyasi duruşları, politikaları, açıklamaları ile yüz seksen derece zıt ve birbirlerinin karşıtı olan, birbirlerine “ihanete” varan ithamlarda bulunmuş partiler bugün ittifak oluşturmuş durumda; bir olup rakiplerine atıp tutabiliyor.

Türk milliyetçisi bir partinin de sandalye sahibi olduğu bir masa, PKK’nın partisi HDP ile aynı safta yer alabiliyorken… İslami hassasiyetleri ile bilinen bir partimiz, milletin oyları ile milletvekili seçilmiş bir hanımefendiyi sırf başörtülü diye Meclis’ten kovanların günümüz temsilcilerini listelerinden aday göstererek, TBMM’ye taşımaya hazırlanabiliyor.

Bir diğer Türk milliyetçisi partimiz “milliyetçiliği ayakları altına alan”larla, geçmişte PKK-HDP ile elele açılım yapanlarla, Türk Bayrağı’ndan rahatsızlık duyanlarla ittifak kurmakta hiçbir beis görmüyor.

Yine “Milli Görüş’ün asıl temsilcisi olduklarını” iddia eden partilerden biri, başından bu yana karşı oldukları ve “BOP Eşbaşkanlığı”na varan ağır ithamlarda bulundukları partilerle işbirliğine girişebiliyor. Diğeri, sırf İslami hassasiyetlerinden ötürü “şeriatçılıktan” partilerini kapatan zihniyetin günümüz temsilcilerini Cumhurbaşkanı seçtirmek için canla başla çalışabiliyor.

Yani siyasi partilerimiz acayip bir tutarsızlık, acayip bir omurgasızlık, acayip bir savrulma içindeler.

Ne için peki? Hizmet aşkı mı onları bu zıtlıklarda buluşturan?

***

Aynı şekilde adaylarda da aynı tutarsızlık hali hakim.

Özellikle birilerinin büyük partilerden seçilebilecek yerlerden milletvekili adaylığında girdiği yarış, harcadığı onca para da şahsi ikbal peşinde koşulduğunun bir göstergesi midir sizce de?

Pek çok isim var…

Adaylık için kesenin ağzını açabiliyor, aday gösterilmişse seçilebilmek için çok büyük paralar harcayabiliyor.

Hizmet aşkıyla mı yapılıyor tüm bunlar?

Aday adaylarının, adayların kaçı ne için aday, kaçı samimi bir şekilde “en iyi hizmeti ben yaparım” derdinde?

Hizmet edecek kişi böyle mi seçilir? Bu mudur yani? Tam tersinin olması gerekmez mi oysa?

Millet birini gözüne kestirmiştir; “bize en iyi hizmeti bu eder” der ve onu adaylığa ikna için çabalar.

“Hizmet” bu sonuçta, kolay mı, herkesin yapacağı iş mi?

Yani adayı milletin çıkarması, milletin belirlemesi değil midir aslolan?

Ama günümüz Türk siyasetinde bu böyle olmuyor.

Haliyle de adaylar, partiler arasında kıyasıya bir yarış yaşanıyor. Bir gün önce neler neler söyledikleri ile bir anda bir olabiliyor, karşı tarafa atıp tutabiliyorlar.

***

Ama şu var, demokrasi dedikleri bu ise ve farklı siyasi görüş temsilcilerinin biraraya gelip, ittifak oluşturmaları ile yüksek katılımlı bir yönetim oluşturulmuş olunuyorsa eğer… Taraflar birbirlerini neden ve nasıl “kimler kimlerle beraber” diye suçlayabiliyorlar? Aynı itham hepsi için geçerli değil midir keza?

***

Bu görüşlerim tüm siyasetçilerimiz için geçerli değil elbet.

Allah rızası için, halka hizmet için siyaset yapmaya çalışan liderler, siyasetçiler de var tabi ki… Ama genel içindeki oranları konusunda karamsarım doğrusu.

Sonuç itibariyle, aslolan “şu seçilmiş bu seçilmişten” ziyade, halka hizmeti Hakk’a hizmet olarak görüp, temiz ve ilkeli siyaset yapanların sayısının artırılması olmalı diye düşünüyorum.

Burada da iş halka düşüyor.

"Halk olarak kısır tartışma ve atışmalara takılmaktan kurtulup, aslolanın peşine düşersek ancak o zaman kazandırır ve kazanırız" düşüncesindeyim, vesselam.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON YAZILAR