Kiliseye Çevrilen Camiler Neden Konuşulmuyor?
Bu ülkede bazen gerçekten anlaşılması son derece zor olaylar oluyor. Dışımızda ki ülkelerin Ayasofya’nın açılmasına gösterilen tepkileri anlamak bir derece mümkün. Çünkü onlar bunu bahane ederek Türkiye üzerinde baskı kurmaya çalışıyorlar veya akılları sıra bu yüzden köşeye sıkıştıracaklar. Oysa onlar da biliyorlar ki, Ayasofya, Fatih Sultan Mehmet Han Vakfına ait, vakfın vakıfnamesinde, camii olarak kullanılması gerektiğini, bunun dışında asla hiçbir şekilde kullanılamayacağını çok açık bir şekilde belirtir, onlar da bunu çok iyi bilirler.
İstisnasız her ülke geçmişten günümüze gelen eserlerini korumak için özel ve genel hukuk kuralları koyarlar ve uygularlar. Hiç kimsede sesini çıkarmaz. Ama söz konusu Türkiye olunca top yekûn koro halinde alırlar sazı ellerine çalmaya başlarlar. Hem kendileri hem de uşakları. Hatta öyle ki onlar adına Müslüman ülke denilen ama ne olduğu belli olmayan ülkeler bile tepki gösterir, Mısır gibi. Bütün bunlara baktığınızda ne kadar haklı olduğumuzu bir kez daha anlıyoruz.
Anlamakta güçlük çektiğimiz bir başka konu, Türk olduğunu iddia eden, adına Türk Vatandaşı denilip ne olduğu belli olmayan, içimize çöreklenmiş, bu toprakların ekmeğini yiyip, bu topraklara ihanet edenlere ne demeli? Üstelik daha da ileri giden, kelli-felli, büyük büyük gazetelerde köşe yazarlığı yapıp ahkâm kesen, düşünürlerimiz!; “Osmanlı Hukuku, Cumhuriyet Hukukuna galip geldi” gibi abuk-sabuk, saçma-sapan laflar ederek lafın nerelere gittiğini anlamadan düşünmeden söyleyenler var. Acı acı gülmemek elde değil! Tamam, tetikçilik yapın da biraz akıllı olun! Adama sorarlar, 1934 de verilen karar Cumhuriyet Hukuku da, 2020 de Danıştay’ın verdiği karar hangi sistemin Hukuku?
Gelelim esas konumuza! Önce içimizdeki kimlerin sözcülüğünü yaptığı belli olmayanlara soralım, siz hiç ömrünüzde, Osmanlının fethettiği ülkelerde (ki oralar Osmanlı toprağı oluyor) her biri birer şaheser olan, mimarinin en ince özellikleri uygulanan, camii, mescit, tekke ve türbelerin kiliseye çevrildiğini hiç yazdınız mı? Hani siz insanlığın ortak mirası olan tarihi ve kültürel eserler konusunda çok ama çooookkk hassassınız ya! Bu arada ülke ülke gezerek, 18 ülkede, 329 Türk mimari eserlerinin kiliseye çevrildiğini tespit eden Yüksek Mimar Mehmet Emin Yılmaz’a teşekkür ediyorum. Sayın Yılmaz diyor ki; “Önce Macaristan, Bulgaristan ve Yunanistan’da yoğunlaştım. Çünkü en çok kiliseye dönüştürülen yapılar bu üç ülkede bulunuyordu. Daha sonra, Cezayir, Ukrayna, Kırım, Gürcistan, Ermenistan, Bosna Hersek, Güney Kıbrıs, Hırvatistan, Kosova, Makedonya, Moldova, Romanya, Sırbistan gibi yerler de, camii, mescit, tekke, türbe gibi Türk eseri olup da, çeşitli tarihlerde kiliseye dönüştürülen toplan 329 mimari yapı tespit ettim.”
Bunlar tespit edilebilenler. Emin olun tespit edilemeyenler bunun kat kat fazlası. Örneğin bunların arasında İspanya ve daha birçok Avrupa ülkesi yok. Üstelik o yerlerin kiliseye çevrilmesi tamamen Türk ve İslam düşmanlığının birer ifadesidir. Türkiye’ye diş geçiremedikleri için öfkelerini ecdadın eserlerinden alıyorlar. Yani yine Haç, Hilal kavgası.
Evet, o içimizdeki ne olduğu belli olmayan Ayasofya’nın açılmasına Yunanistan’dan daha fazla karşı çıkan o koca koca yazarlar; bu sayılan eserler insanlığın malı değil mi? Tarihi eserler değil mi? Bir kere sadece bir kere bahsedip tepki gösterdiniz mi? Sizler akşamdan sabaha kadar kafa çeker, sabahtan akşama kadar da efendilerinizin emirlerini yerine getirirsiniz. Benim ve benim gibi düşünenleri hadi utandırın, yanıltın! Kiliseye çevrilen insanlığın ortak malı olan o tarihi eserlere sahip çıkın, en azından eleştirin. Tabi yüreğiniz yetiyorsa.
Elbette burada Yunanistan’a özel bir bölüm açmak gerekir. Duyduklarımıza veya anlatılanları değil gördüğümüzü aktarmak istiyorum. Şehit Dr. Sadık Ahmet’in ölüm yıldönümünde Gümülcine’ye gittiğimizde, 363 yıl Osmanlı idaresinde kalan, yüzlerce tarihi eserin bulunduğu, başkentinde tek bir cami bile olmayan, Yunanistan’ın değişik şehirlerini rehber eşliğinde gezme fırsatımız oldu. Özetle bırakın camilerin kiliseye çevrilmesini, Osmanlı eserlerinin nasıl talan edildiğini, nasıl tarih katliamı yapıldığını, Osmanlı izlerini silmek için ne kadar gayret gösterdiklerine şahit olduk. Ve şimdi kalkmışlar Ayasofya için, “Çıngar” çıkartıyorlar. Üstelik Ayasofya yapıldığında Yunanistan’ın esamesi bile okunmuyordu. Ayasofya 330 yılında başlayıp, yangın ve yıkımlardan sonra I. Justinianus tarafından 537 yılında son şekli verilmişti. Nerede Yunanistan? Ha derlerse ki; “Onlar bizim atalarımızdı, orası da atalarımızın eseriydi” derlerse o zaman talan ettikleri Osmanlı eserlerinin hesabını tek tek vermeleri gerekir ki, zamanı gelince onunda hesabını verecekler.
24 Temmuz 2020… Türk Tarihinin yeni bir dönüm noktasıdır.
YÜKSEK SESLE TEKRAR CİHANA HAYKIRIYORUZ;
PRANGALARI PARÇA PARÇA EDİYORUZ,
ÖZLEMİMİZİ, HASRETİMİZİ BİTTİRİYORUZ,
ECDAR YADİGÂRI, FETHİN SEMBOLÜ, KUTSAL EMANET, AYASOFYA’YI,
ÖZGÜRLÜĞÜNE KAVUŞTURUYORUZ!
İsmet Taş – İç Anadolu Birliği Genel Başkanı
Dünya Muhabirler Birliği Türkiye Başkanı
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.