Kendi Muhâsebemizi Yapalım
Maalesef geçen günlere nazaran malum salgın hastalık sebebiyle hayatını kaybedenlerin sayısı artmakta. Ülkemizde bin civarında kaybımız var. Güzel haber bir taraftan da iyileşenlerimizin olması. Duyarlı bir şekilde sabretmeye en çok ihtiyaç duyduğumuz bugünlerde bizler topyekun mücadele verirken birileri ise masum insanları katledebilmekte. Görüyoruz ki kötülük halen devam ediyor. Allah’ın laneti masum canlara kıyanların üzerine olsun.
***
Zorlu bir süreç içerisindeyiz; olumsuzluklara rağmen işine devam etmek mecburiyetinde olanlar var, işinden olanlar var, evlerine ekmek götüremeyenler var her şeyden önce bu insanlara sahip çıkılmalı, gereken yapılmalıdır.
***
Elbette bizim insanımız daha önce afetler karşısında gösterdiği dirayeti, mahareti şüphesiz salgın karşısında da birlik içerisinde gösterecektir, göstermektedir.
***
Lâkin kabul etmemiz gereken durum; tüm dünyada salgının kendisinden ziyade korkusunun daha fazla tedirgin ediyor olmasıdır.
Her şeyin Allah'tan geldiğine inanan kimseler, havf ve reca arasında yaşadığını idrak eder. Havf kelimesi korku, endişe manasına gelmektedir. Allah'ın rahmetinden ümidini kesmemek, sonunun iyi olacağını düşünüp sevinmek ise "reca" hâlidir. Yani her hayırda bir şerrin her şerde de bir hayrın olabileceği ihtimalini her zaman göz önünde bulundurur.
Bundandır ki inanan kimseler daha mukavimdirler ve daha sabırlıdır.
***
Zamanımızın neredeyse tamamını yetkililerimizin aldığı tedbirler doğrultusunda evlerimizde geçirmek mecburiyetindeyiz.
Evde zaman geçirmek adına sürecin başlangıcında sosyal medya üzerinden birçok insan, kitap okuma hususunda tavsiyelerde bulundu, imkanları olanlar çeşitli kampanyalar düzenledi.
Düşünmeye bir hayli vaktimizin olduğu bu günleri asgari bile olsa faide sağlayabilecek mahiyette uğraşlar içerisinde geçirelim.
Mesela dünyada işlenen zulümleri düşünelim; duymadığımız çığlıkları duyalım; çaresiz, tutsak, Allah’tan başka kimsesi olmayan Doğu Türkistan'ın feryadına neden kulak vermedik? bunu sorguyalım; Türk'ün ıstırabını hissedelim; fırsat buldukça bu hususlarda kürsülerden haykıran yalancı beylerin samimiyetsizliğini idrak edelim ve sorgulayım.
Nihayetinde herkes vicdanının eşliğinde bir muhasebe yapsın.
Türklük âleminin ve İslam dünyasının kaderinin bir bütün teşkil ettiğinin farkına varalım. Seyyid Ahmed Arvasi Hocamızın "Türklük güçlü ise ayakta ise İslam dünyası da zindedir ve mutludur" tespitinin farkında olarak ait olduğumuz Türk milletinin çıkarına "ne yapabilirim" diye düşünelim.
Malumdur ki Batı gittikçe zayıflamakta, kırılmakta inşallah İslam coğrafyasından da silinip gidecektir…
Bizlerin duası bundan sonra tüm dünyada hakikat ölçüsüne tâbi bir nizâmın -Yüce Allah'ın nizâmının- hâkimiyet sürmesi yönündedir.
İnşallah o günleri görmek nasip olur.