Kendi kapının önünü süpürmekle başla!
Her gün karşılaştığımız birçok problemle alakalı bahaneler türetiyoruz, bu problemlerin çözümünden daha çok problemin meydana gelişinden şikayetçi olarak hayatımızı sürdürüyoruz. Herkes kendine adeta günah keçisi bulmuş, yolda yürürken ayağınıza değen taşın kabahatlisini aramaya başlayıp kendi kendimizi stresin içine çekiyoruz. Trafikte aracınızla seyir halindesiniz aniden arabanın biri sizin arabanızın önüne kırıyor ve sizin şeridinizi alıveriyor ve lanet ediyorsunuz. Ya da arkadaşınızla tartışmaya başlıyorsunuz, tartışma ilerledikçe karşı tarafın sizinle olan iyi hatıralarını göz ardı edip onun bir hatası üzerinden ona yükleniyor ve başlıyorsunuz lanet etmeye. Ne de çabuk unuttunuz dostluğunuzu. Bardağın boş tarafından daha çok dolu tarafı olduğunu unuttunuz. Ya da kaldırımda yürürken ayağınıza bir sakız yapışıyor sakızı yere atana yine lanetler okudunuz onun kim olduğunu bilmeden. Bunları yapmayıp çoğunlukla empati yaparak huzurlu bir hayat sürüyorsanız ne mutlu, size diyecek bir sözümüz yok lakin benim gördüğüm o kişiler o kadar az ki ben pek rastlamıyorum açıkçası.
Olumsuz örnekler verdikten sonra bu durumları daha az stres sahibi olarak aşmak için birkaç tavsiyem var. Aslına bakacak olursanız bunların çözümü yine bizde yatıyor tabiî ki o da ne biliyor musunuz, “Empati”.
Trafikte önünüze kıran sizin yolunuzu alan araçtan bahsettik; Soruyorum size metropol şehirlerde yaşayan kaç kişinin acelesi yok? Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre nüfusun yüzde 92 si kentlerde yaşıyor. Hiç başkasının aracının önüne kırmadım diyebilen var mı? Hiç yakınınız rahatsızlanmadı mı, hiç işe yetişmeye çalışmadınız mı? Kalabalık şehirler bizlere farklı bir bakış açısı getirmeli. Yolda yürürken ayağımıza değen taştan bahsetmiştik, soruyorum size dünyada kaç insan vardır gençken arkadaşlarıyla yürürken yolda rastladığı ufak taş veya herhangi bir cismi hafifçe ayağıyla vurmadım diyebilen.
Arkadaşınızla tartışmaktan bahsettik, arkadaşımızın yanlış yönlerini onun yüzüne vururken aklımıza onun da bizim hakkımızda olumsuz düşünceler beslediği geldi mi? Kaç kişi, dostunu kalbini kırmadan onunla tartışabiliyor. Aramızda kaçımız sadece sabırsızlıktan daha sarı ışıkta kornaya basmadı? Ya da yürüme mesafesindeki bir yere aracınızla hiç gitmediniz mi? Her biri tek tek düşünülünce baya bir kirlilik ortaya çıkartıyor. Bunların her biri ayrı ayrı değerlendirilebilecek üstünde saatlerce konuşulacak, sayfalarca yazılacak kadar önemli konular.
Şikayetleri bu şekilde dile getirince kendimize bahane aramaya gerek olmadığının farkına varıyoruz. İçimizdeki güzellikler yerine hep kötülükleri karşı tarafa aktarma eğilimine gidiyoruz. Bu olumsuz davranışları, toplumun huzurunu isteyerek bozanları bu kategorinin tamamen dışında tutuyorum.
Sadece biraz daha sakin, hoşgörülü olup her şeyden lanet ederek hayatımızı mutsuzluklar içinde bırakmadan ama kendi özeleştirimizi de yapıp başkalarına hatalarımızı yüklemekten kaçınıp, kendi sorumluluklarının bilincinde daha yaşanabilir bir toplum haline getirebiliriz. Düzeltmeye kendimizden başlamamız gerek ki geleceğimize daha iyi bakabilelim. Bu sadece bizim için değil gelecek nesillerimiz için de önemli. Süpürmeye kendi kapımızın önünden başlayalım.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.