Kayyum Atamaları
Türkiye Cumhuriyeti içerisinde farklı ırk, din, mezhep barındıran, bu unsurları Gazi Mustafa Kemal’in tanımıyla “Türk Milleti” başlığı altında birleştiren, farklı gelenek, görenek ve inançların özgür bir şekilde yaşandığı mukaddes bir devlettir. Nitekim Türk Devlet geleneğinde hiçbir zaman bir eşitsizlik, adaletsizlik yaşanmamıştır. Türk Milleti hükmetmeyi tarihiyle, geleneğiyle çok iyi bilmektedir.
Bildiğimiz üzere 29 Ekim 1923 tarihinde ilan edilen Cumhuriyet ile aziz Türk Milleti, seçme ve seçilme hakkını elde etmiştir. Çok partili hayata geçilmesiyle demokrasi tam anlamıyla görevini yerine getirmektedir. Cumhurbaşkanı, milletvekilleri, belediye başkanları ve muhtarlar halkın oylaması ile göreve gelmektedir. Bu makam ve mevkilere belirli kriterlere uygun her Türk vatandaşı aday olabilmektedir. Seçimi kazanan adaylar da mazbatalarını alıp görevlerine başlamaktadır. Bu durum Edirne’den Kars’a kadar her ilde aynıdır.
Senelerdir Doğu ve Güneydoğu’da belediye başkanlığı koltuğunda oturanların, devletin parasını dağa götürdüğü, devletin koltuğunu işgal ettiği, bölgede gözle görülür bir değişimin yaşanmadığı ve en önemlisi bölge halkının haklarının yok sayıldığı açık ve nettir. Türk Devleti, içerisinde yaşayan her vatandaşından sorumludur. Kürt halkının haklarını korumak, vergisini teröristlere yedirmemek için bölgede bulunan bazı illerin belediyelerine kayyum atamıştır. Nitekim bu kayyumlardan sonra bölgede yaşanan değişim ve gelişim gözle görülür hale gelmiştir. Bölge halkı hak ettiği hizmeti almaya başlamış, devletin parası yeniden devlete kurşun olarak dönmemiştir.
Elbette ki bu durumdan teröristler ve onların sevicileri rahatsız olmuştur. “Demokrasi” naraları atarak bu devlete karşı kullanacakları makam ve paranın derdine düşmüşlerdir. Türk Milleti bu nara atanların dertlerinin demokrasi olmadığını çok iyi bilmektedir. Devletin parasını Kandil’e götürenlerin görevden alınması haktır, hukuktur.
Atanan kayyumlara, terör örgütü ile bağlantısı olan partiden tepki gelmesi herkes tarafından beklenir bir durumdu. Buna kimse de şaşırmamıştır elbette. Ancak Mustafa Kemal’in izinden gittiğini iddia eden partinin çiçeği burnunda genel başkanı son zamanlarda sözde “eşitlik” başlığıyla bu kayyumları eleştirmektedir. Bizler eminiz ki görevden alınanların terörist olduğunu bizden iyi bilmektedir. Manisa’da, Osmaniye’de, Rize’de seçilen belediye başkanları da teröre, teröriste hizmet ediyorsa görevden alınması haktır, hukuktur.
Türkiye Cumhuriyeti’nin bu ve benzeri tartışmalarla kaybedecek zamanı yoktur. Bu tartışmalar bir gelişime neden olmayacaktır. Siyasilerin, terörist seviciliği yapmak yerine bu milleti refaha, huzura kavuşturmayı, dertlerine derman olmayı düşünmesi gerekmektedir.