Kaybeden- Kazananı Veya Kazanan- Kaybedeni Tebrik Etmeli
Sporda, taekwon-do, karate, boks, güreş gibi ikili müsabakalarda, sporcular centilmenlik gereği, kaybeden sporcu kazananın elini kaldırır tebrik eder. Bazen de bunun tam tersi olur. Yani kazanan sporcu kaybedenin elini kaldırır tebrik eder. Her iki halde de centilmenlik ön plana çıkartılır. Hoş görü ve barış içerisinde müsabakalar sona erer.
Bu örneği vermemizin nedeni, seçime çok kısa bir süre kala meydanlar, gereğinden fazla, hareketlenmeye, ısınmaya ve gerilmeye başladı.
Liderlerin bir kısmı sükûnet çağrısı yaparken, bir kısmı da, bu gerginliğin tırmanması için uğraşmakta.
Asıl soru şu; gerginlik, kaos, kargaşa, fiili eyleme varan saldılar, yaralanmalar, Allah korusun ölüm olayları kimin işine yarar? Demokratik bir mücadele verilmesi gerekirken, gerginlikten kimler nemalanır? Ve bu gerginliğin bedelini kim öder?
Haftalardır, yapmayın, etmeyin-eylemeyin, kardeşliğinizi bozacak her türlü hareketten kaçının, kışkırtmalara, maksadını aşan sözlere, kasıtlı ve bilinçli yapılan sözlü veya fiili saldırılara dikkat edin, huzur ve sükûnu bozacak davranışlardan kaçının diye defalarca yazdık, söyledik. Yazmaya da, söylemeye de devam edeceğiz.
Bu ülke, bu insanlar bizim. Provokatörlerin, provokasyonuna asla gelmeyin, gelmemeliyiz. Bu tam da Türkiye üzerinde alçak emelleri olan emperyal güçlerin istediği. Yani kardeş kavgası…
7 Mayıs Pazar günü Erzurum’da olan olaylar, kim haklı kim haksızdan ziyade, birileri “Kaosun” fitilini mi ateşliyor? sorusunu aklımıza getirdi.
Seçime birkaç gün kala, bize ne söylenirse söylensin, ne yapılırsa yapılsın, “Ya sabır” diyelim, “la havle” çekelim. Gerginliğe meydan vermemek için her yolu deneyelim.
Bunu önce kendimiz, ailemiz ve sevdiklerimiz için, sonra da ülkemiz ve milletimiz için yapalım. İstisnasız herkes bu konuda elinden geleni değil gelmeyeni de yapmak zorunda.
Şöyle düşünelim; bu seçimde, bundan sonra yapılacak olan seçimlerde gelir, geçer. Birileri koltuklarına kurulur, otururlar, birileri kendi egolarını tatmin eder, birileri de seçimin getirdiği imkânlardan nemalanır. Olan, sana, bana, bize olur, aldığımız yaralar, kaybettiklerimiz, maddi ve manevi kayıplarımızla baş başa kalır, neden ve niye bu hale düştüğümüzü sorguladığımızda, koskoca bir “Hiç” ile karşı karşıya kalırız.
Hatırlayanlar bilir, hatırlamayanlarda hatırlayanlara sorsunlar, 80 öncesi kaosu. Beş bin gencimizi toprağa nasıl verdiğimizi? O günleri yaşayanlar bu gün nasıl “keşkeleri” ile “pişmanlıkları” ile baş başa kaldıklarını anlatsınlar.
Kalbini kıracağımız, canını yakacağımız, düşmanlığını kazanacağımız, kardeşimiz, arkadaşımız, dostumuz, dindaşımız, ırkdaşımız olduğunu, gerektiğinde bu toprakları birlikte savunacağımız dava arkadaşlarımız olacağı gerçeğini unutmayalım.
Bir kez, bir kez, bir kez daha soralım kendimize; “Kimin için, ne için, kimler için, ne uğruna, birbirimize sözlü veya fiili saldırıyor, kırıyor, ortalığı savaş alanına çeviriyor, bir o kadar da can ve canlar yakıyoruz?”
Sakinliği ve sükûneti elden bırakmadan demokrasi mücadelesi verelim. Karşımızdakinin bizden biri olduğunu unutmadan, kırmadan, dökmeden, yakıp-yıkmadan.
Spordaki centilmenliği hayatımızın her noktasına taşıyarak, centilmence mücadele edelim.
Ve kaybettiğimiz de kazananı, kazandığımızda da kaybedeni tebrik edelim, kucaklaşalım, kardeş olduğumuzu unutmayalım.
Birliğimizin, beraberliğimizin, kardeşliğimizin, dostluğumuzun, arkadaşlığımızın, barışın ve adaletin daim olması selam ve duası ile.
İsmet Taş – İç Anadolu Birliği Genel Başkanı
Dünya Muhabirler Birliği Türkiye Başkanı
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.