Kadın toplumun en önemli direğidir
İslam, önyargıların aksine, kadını sadece evde oturan bir ev hanımı, çocuk bakıcısı ve ev işlerini evirip çeviren bir düzenleyici olarak görmez.
Kadını aynı zamanda, nesilleri eğitip şekillendiren bir eğitimci, bir davetin öncüsü ve hayatın çeşitli alanlarında toplumun bilinçlenme ve kalkınmasının temel unsuru olarak kabul etmektedir.
Yani kadın, ailenin ve bütün bir toplumun diğer yarısı, diğer unsurudur. Hatta en önemli direğidir.
Aslında kadın ve erkek ayırmadan her insanda bulunması gereken erdemler vardır.
Bu nedenle konuya kadın erkek ayırımı yapmadan genel olarak bakmak gerekir.
Bununla beraber, kadının kul olarak Rabbine, ümmete olarak Peygamberine, varlık olarak bütün varlıklara, kız çocuğu olarak anne babasına, eş olarak kocasına, anne olarak çocuklarına, komşu olarak diğer komşu kadınlara, teyze ve hala olarak yeğenlerine, insan olarak topluma, karşı görev ve sorumlulukları vardır.
Konuya bu açıdan bakınca sorunun cevabının bir kitap hacminde olması gerektiği açıktır.
Günümüz İslam coğrafyasının pek çok yerinde kadının, İslam’ın öngördüğü yüksek seviyenin altında olmasının temel nedeni, dinlerinden uzaklaşmaları, cahiliye bataklıklarında bocalamaları ve İslam dışı unsurların peşine takılmalarıdır.
Eğer Müslümanlar, fikri ve manevi kaynaklarına dönüp, kana kana o kaynaktan içebilseler ve kendilerine asalet ve üstünlük kazandıran hikmetle azıklanabilselerdi, bugünkünden çok daha farklı bir durumda olacaklardı.
İslam alemine yönelik saldırılar, özellikle kadının şahsiyetini hedef almıştır.
Bu saldırılar, Müslüman kadının üzerinden fazilet elbisesini çıkarmaya; bunun yerine onu görünüm, düşünce ve hayat tarzı olarak yabancılaştırmaya çalışmaktadır.
Bu uğurda çok yoğun ve sistemli baskı uygulanmaktadır. Ancak, İslam’a yabancılaştırma çabaları, dinini kavramış, bilgili, şuurlu Müslüman kadının karşısında başarısız olmaya mahkûmdur.
İslam’ın kadına ne kadar değer verdiğini batıda yaşanan şu gelişmelerle daha da kolay ortaya koyabiliriz:
- Büyük Fransız İhtilâli, artık insanlığın kölelikten kurtulduğunu ilân ve iddia ederken bile kadınları unutmuştu. Çünkü ihtilâli müteakip çıkarılan Medenî Kanun’da “Çocuk, deli ve kadın kısıtlıdır” şeklinde bir madde (33) bulunuyordu. Fransa’da kadının her konuda erkeğe eşit haklara kavuşması ancak (1938) yılında çıkarılan bir kanunla mümkün olmuştur.
- İngiltere’de on altıncı asrın ortalarına kadar kadın murdar sayıldığından kutsal kitaba el süremezdi. İngiltere’de kadınlar ancak VIII. Henri (1509-1547) zamanında İncil okumaya başlayabildiler. 1805 tarihine kadar da kadınlar vatandaş sayılmazlardı. Miras ve mülkiyet hakları da yoktu, hatta kendi kazançlarında bile tasarruf hakkına sahip değillerdi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.