İŞ SAĞLIĞI ve GÜVENLİĞİ
İş sağlığı ve güvenliği; işin yapılması sırasında iş yerindeki fiziki çevre şartları sebebiyle işçilerin maruz kaldıkları sağlık sorunları ve mesleki risklerin ortadan kaldırılması veya azaltılması ile ilgilenen bilim dalıdır. İş Sağlığı ve Güvenliği Dünyada en önemli konular arasında yer almaktadır.
Çalışma hayatı; sahip olduğu riskler ile birlikte pek çok yaşamsal tehlikeyi içinde barındırır. Bu tehlikeleri önleme konusunda da başta işverenlere olmak üzere çalışan kişiler ve ilgili Kamu Kurumlarına önemli görevler düşmektedir. Bu görevlerin yerine getirilmemesi halinde de çalışan kişiler açısından hayati tehlikeye varan riskler ortaya çıkmaktadır. Bu risklerin bir kısmı her türlü işyerinde gerçekleşebilecek nitelikte iken, bazıları da yalnızca belirli ve çok tehlikeli olarak adlandırılan işkollarına has olarak ortaya çıkmaktadır.
İş kazaları, ister gelişmiş isterse gelişmekte olsun, Avrupa Birliği ve Türkiye dâhil dünyanın bütün ülkelerinde büyük ekonomik kayıplara neden olmaktadır. Ancak son yıllarda alınan etkin önlemlerle, gelişmiş Birlik ülkelerinde iş kazaları sürekli olarak azalmaktadır. Alınan tedbirler işyeri örgütlenmeleri, riskli sektörler, genç-kadın gibi özel gruplar ile küçük ve orta ölçekli işletmeler üzerine odaklanmaktadır. Ulusal ve uluslararası mevzuat, teşvik uygulamalarıyla desteklenmektedir.
Türkiye, iş kazası ve meslek hastalıkları açısından, dünyada ilk sıralarda yer almaktadır. Çalışanların iş güvenliği hakkının koruma altına alınması görevinin yerine getirilmesi; gerek devlet ve gerekse iş ilişkilerinin taraflarının, çalışma ilişkilerindeki iş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili koruma sistemlerine sahip çıkmasına bağlıdır. İş güvenliği hakkının korunması için, işin yapılmasından doğan tehlikelerin ortadan kaldırılması veya azaltılması yollarının araştırılması yoluyla yasa koyucunun iş sağlığı ve güvenliğine dair mevzuat hükümlerini yeniden yapılandırılması gerekmektedir.
Bu yasanın getirileri ve götürüleri bizim gibi gelişmeye açık toplumlara daha iyi anlatabilseydi, bunun bir zorunluluktan çok her kesime katkı sağlayabilecek bir yasa olduğu herkes tarafından kabul edilebilirdi. Yasanın devlet tarafından uygulanması sırasında, cezai işlemlerle yasayı kabul ettirmek istemesi ve bunu da ayrı bir gelir kapısı olarak görmesi de devlet açısından kanunun pek anlaşılmamasının sebepleri arasına giriyor.
Devlet kanunu çıkartmadan önce herkes tarafından anlaşılabilecek düzeyde bilgilendirmeler yapmalıydı. Özellikle kobilere inerek bilgilerin doğru ve anlaşılır bir şekilde ilerlemesini sağlamalıydı. Bunları yapmadığı gibi altyapı eksikliğinden dolayı çok fazla üreyen yanlış bilgiler ve kulaktan dolma haberlerinde önüne geçemedi.
Diğer yandan tehlike sınıfları belirlenmesinde de pek çok yanlışın yaşandığı görülmektedir. 10’dan az çalışanı olan işletmeler için devletin destek vereceğini açıklamasından sonra oluşan beklentinin, sigorta prim günü üzerinden %1.4 ve %1.6 arasında değişen destek primi olmasından dolayı hüsran yaşanmasına sebep olmuştur. Zaten küçük esnafın zayıf maddi durumunun üstüne bir de bu yükü eklemenin ne kadar yanlış bir davranış olduğu açık bir şekilde ortadadır. Bence devlet en azından alt yapı oluşturularak 10’ dan az çalışanı olan yerlere kendisi hizmet vermesi gerekirdi.
Dünyada ve ülkemizde mobilya sektörünün günden güne hızla geliştiği, büyüdüğü ve kendini yenilediği bu dönemde, ülkemiz mobilya sektöründe de gelişmeler ve yenilik hareketleri devam etmektedir. Sektörün gelişmesi ve daha verimli hale gelmesinde iş sağlığı ve güvenliği vazgeçilmez bir öneme sahiptir.
Mobilya sektöründe en çok karşılaşılan iş sağlığı ve güvenliği sorunları kazalardan kaynaklanmaktadır. Makineler kullanılırken duruş bozuklukları, kas-iskelet sistemi ile ilgili rahatsızlıklara neden olmaktadır. Ayrıca sektörde çalışanlar yoğun olarak toza ve kimyasal maddelere maruz kalmaktadırlar. Mobilya sektöründe görülen kazalar ve meslek hastalıklarını önlemek konusunda öncelikle makinelerde ve ortamda alınacak önlemlerin, eğer bu başarılamazsa Kişisel Koruyucu Donanımların kullanımının büyük önemi vardır. Öncelikle işçiler kullandıkları makineler ve ortamdaki riskler konusunda eğitilmeli, risk analiz yöntemleri kullanılarak görülen ve görülmesi muhtemel kazaların nasıl ortadan kaldırılabileceği incelenmelidir. Eğer var olan tehlikeler ortadan kaldırılamıyorsa o zaman bu tehlikelerle karşılaşma riski azaltılmalıdır. Bu tehlikelerle karşılaşıldığında sakatlanma ve yaralanma riskini aza indirmek için ise kişisel koruyucu donanımların uygun kullanımının büyük önemi vardır.
Ülkemizde her 6 dakikada bir iş kazası olmakta, her 6 saatte de bir işçimiz hayatını kaybetmektedir. Bu evlerinden çıkan ve çocuklarının geçimlerini sağlamak için çalışmaya giden 4 işçimizin akşamları evlerine dönememeleri anlamına gelmektedir. İstatistikler her 2, 5 saatte 1 işçinin iş göremez hale geldiğini açıklamaktadır..Bu çok acı bir durumdur. İş Kazaları istatistiklerinde Avrupa'da ilk sırayı , dünyada ise 3. sırayı almaktayız.. Hayatlarımız bu kadar ucuz olmamalı.
Böyle bir ortam içerisinde işverenlerin, işçilerin ve devletin üzerlerine büyük görevler düşmektedir. Kimsenin Allah'ın vermiş olduğu mukaddes canı alma yetkisi bulunmamaktadır. Ancak Tehlikeli Durumlar - Tehlikeli Davranışlar ile birleştiğinde kazalar meydana gelmekte ve canlar gitmekte... İnsanlara verilen değer ya da insanların kendilerine vermiş oldukları değerler toplumların gelişmişlik seviyeleri ile de alakalıdır.
Yapılan Araştırmalarda iş kazalarının % 50 sinin kolaylıkla önlenebilecek kazalar olduğu, % 48 inin sistemli bir çalışma ile önlenebileceği, % 2 sinin ise önlenemeyeceğini ortaya çıkmıştır. Bu da bizlere iş kazalarının % 98 önlenebileceği gerçeğini ortaya koymaktadır. Önlemek ödemekten ucuzdur mantığı ile hareket ederek işyerlerinde tehlike kaynaklarını ortaya çıkartıp bunlardan oluşabilecek riskleri kontrol altına alabilirsek olabilecek kazaları azaltmış ve tehlikeli ortamları ortadan kaldırmış oluruz. Kazasız günler dilğiyle. 17.09.2015
HÜSEYİN TAKLACI
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.