İNCİTME GÖNÜL
Yaratılmışların en şereflisidir insanoğlu. Bu nedenle eşref-i mahlûkat olarak anılır. Kutsal kitabımız Kur’ân-ı Kerim, insanın bu değerini Maide suresinde “Kim bir insanı öldürürse bütün insanlığı öldürmüş gibi olur. Kim de bir insanın yaşamasına vesile olursa bütün insanlığı yaşatmış gibi olur.” diyerek ortaya koymaktadır. Hak din İslam’ın dışındaki bütün inanç sistemlerinde hatta en ilkel inançlarda bile özellikle masum insanların canına kıymak yasaklanmıştır. Yıllardır kendilerine ancak taşlarla direnen Filistin halkını kurşuna dizen Yahudilerin inançlarında da “Öldürmeyeceksin” emrinin varlığı herkesçe bilinmektedir. Ancak bilmenin yetmediği çok acı deneyimler yaşıyoruz çağımızda. Dünyanın dört bir yanında zulüm ve gözyaşının hâkim olduğu günleri geçiriyor insanoğlu. Özellikle İslam coğrafyasında kan ve gözyaşı hiç durmuyor.
Devletimizin dünyayı yeniden dizayn etmek isteyenlere karşı dik duruşu, söz konusu kan ve gözyaşının ülkemize de yansımasına neden oluyor. Şer odaklı diş mihraklar ülkemizi, kurguladıkları yeni sistemin dışında tutmak istedikleri için dönem dönem birbirine benzer olaylar sahneliyorlar. Bunların en yakınını 17 Şubat günü ülkemizin kalbinde yaşadık. Bu saldırının benzerlerinden birkaç farkı vardı. Bunların en önemlileri, asker ve sivillerin birlikte hedef alınmasıydı. Ankara’nın sıradan bir yerinin değil de Genelkurmay’ın yanının seçilmesi, bölgenin TBMM ve yıllardır Başbakanlık olarak kullanılan binaya yakınlığı da bir tesadüf değildi. Eylemin arka planındaki güçler, bunların hepsini ince ince hesaplamışlardı. Yani yapılan menfur saldırı ile Türkiye’ye ayar verilmeye çalışıldı. Eylemi yapanın taşeron olduğu herkesçe malûm. Nefesleri kan kokarak taziye mesajı ileten güçler, evi yakanların eline benzini verenlerdir, devletimiz de ipin ucunun kimin elinde olduğunu gayet iyi bilmektedir. Hesabı sorulur elbet.
Biz mazlum bir çocuğun tebessümünü, altın ve petrol yüklü yüz binlerce gemiye değişmeyecek bir inancın mihmandarlarıyız. Bir masumu yaşatmanın dünya ve içindekilerden daha değerli olduğunu biliriz biz. Biz kırmak, yıkmak, yakmak yerine vermek, paylaşmak, ihya etmeyi tercih etmiş gönül insanlarının yurduyuz. Biz de 13. asırda da Yunus Emreler vardır, 21. yüzyılda da. Misal isteyene çağımızın Yunus gönüllü şairi Bestami Yazgan’ın bir şiiri ile seslenelim:
İncitme Gönül
Çiçeklerle hoş geçin,
Balı incitme gönül.
Bir küçük meyve için
Dalı incitme gönül.
Konuşmak bize mahsus,
Olsa da bir güzel süs,
‘Ya hayır de, yahut sus.’
Dili incitme gönül.
Sevmekten geri kalma,
Yapan ol, yıkan olma,
Sevene diken olma,
Gülü incitme gönül.
Başın olsa da yüksek,
Gözün enginde gerek,
Kibirle yürüyerek
Yolu incitme gönül.
Mevlâ verince azma,
Geri alınca kızma,
Tüten ocağı bozma,
Külü incitme gönül.
Dokunur gayretine,
Karışma hikmetine.
Sahibi hürmetine
Kulu incitme gönül.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.