İmanı Resetlemek – 1
“Resetleme” bugün artık Türkçemizin bir parçası. İngilizce “re” (yeniden) ve “set” (ayarlama) kelimelerinin bir araya gelmesiyle ortaya çıkan bu kelime, hayatımıza güncel teknolojilerle beraber girdiği için bir anlam kaymasına uğramış; çalışan bir cihazı yeniden başlatmak anlamında kullanılıyor.
Bilgisayarla çalışırken açtığımız programlar bilgisayarın RAM denilen geçici hafızasına yüklenir. İyi kodlanmamış, kötü niyetlerle kodlanmış yahut virüs bulaşmış programlar kapatsanız bile hafızadan silinmez, arka planda sessizce işlemeye devam ederler. Hem kıymetli hafızada yer işgal etmeyi hem de bilgisayarın beyni sayılan CPU’yu yormayı sürdürürler. Aşırı yüklendiği için ısınan CPU’yu, üzerine hava üfleyerek belli bir ısıda tutmakla görevli fanlar daha hızlı dönmeye başlar. Bu da bilgisayar gürültüsünün artmasına sebep olur. Kullanım süresi uzadıkça bilgisayarın hem performansı düşer hem gürültüsü artar. Belki donmalar, kilitlenmeler başlar ve nihayet son çareye başvurulur: “resetleme”.
Bilgisayarlar resetlendiklerinde geçici hafızadaki her şey silinir. Yeniden açılırken sadece temel uygulamalar hafızaya yüklenip çalıştırılır. Böylece hatalı programların “tortularından” kurtulmuş oluruz.
Antivirüs uygulamaları da “temizlik” için “resetleme” isterler zira virüslü programları hafızada çalışırken durdurup etkisiz hale getirmek çok zordur. Antivirüs programları, yeniden başlatılan bir bilgisayarda hafızaya ilk başta yüklenip virüslü programların kendileri gibi hafızaya yüklenmesinin önünü alırlar.
Sanırım bu malumatı kuracağım analoji için verdiğim anlaşılmıştır.
Bu analojinin ilham kaynağı çok sevdiğim bir ağabeyimdir.
Geleneğimizde, itikadî alanda “resetlemeye” tekabül eden bir kavram var: “tecdid-i iman”. Tecdid-i iman, çeşitli sebeplerle imanlarının izalesine sebep olacak bir teşebbüste bulunan, yani dinden çıkan kimselerin, iman esaslarını oluşturan konularda inançlarını yenilemeleri anlamında kullanılır.
Bugün ülkemizde kendisine Müslüman diyenleri incelediğimizde, tıpkı resetlenme zamanı gelmiş bir bilgisayar gibi, bir tecdid-i iman ihtiyacının hasıl olduğunu görüyoruz. Hatta belki de bu tecdid-i imanın “kitlesel seviyede” yapılması lüzumu hissediliyor!
Uzun asırlar boyunca öğrenilen (hafızalara yüklenen) yanlış bilgiler, hurafeler, temelsiz inançlar Müslümanların kafasından ve kalbinden ne yazık ki temizlenemiyor. İnandığı gibi yaşamamanın neticesinde yaşadığı gibi inanmaya başlayanların hayat tecrübeleri kanıksanıp, “dinleştirilerek” başka bir tortu tabakası oluşturuyor. Bunlar temizlenemedikleri gibi yeni açılımların da önünü kapatıyorlar. Müslümanları sonsuz bir döngüye sokuyorlar.
Peki, nasıl olacak bu resetleme yahut kitlesel tecdid-i iman?
Gelin burada bir fantezi kuralım yahut zihinsel bir deney yapalım.
Diyelim ki devlet bir karar alıyor ve MERNİS’teki dijital kimlik kayıtlarında dini “Müslüman” yazan herkesin kaydını “dini yok” şeklinde güncelliyor. Türkiye vatandaşı tüm Müslümanlar bir anda resmen “dinsiz” hale geliyor.
Bilgisayarı böylece kapatmış oluyoruz. Şimdi sıra yeniden açmaya geldi.
Yeniden Müslüman olmak isteyenlere bir sene mühlet veriliyor. Bir senenin sonunda, hâlâ resmi olarak “Müslüman” olmayanlara din hizmetleri sunumunun durdurulacağı ilan ediliyor. Mesela cenazelerinin İslami usullerde kaldırılmayacağına, camilere alınmayacaklarına, hac ve umre için başvuru yapamayacaklarına dair bir kanun çıkartılıyor.
Yeniden resmen “Müslüman” olmak için basit ama çok sıkı uygulanan bir kural koyuluyor: Uzunca bir sözleşmenin her bir maddesinin altına, “okudum, anladım ve kabul ettim” yazarak imza atmak gerekiyor.
Yani öyle kelime-i şehadet getirivermek kâfi sayılmıyor!
Sözleşme taslağı üzerinde biraz çalıştım!..
İnşallah önümüzdeki hafta çalışmalarımı paylaşacağım..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.