Merhum Erbakan hocamızın tabiriyle ılımlı İslam, “ cihat şuurunun olmadığı” bir sisteme verilen isimdir. Bu sistemden Yahudi kölesi olmaktan tutun da düzene karışılmayan ve sadece İslam denilince akla namaz, oruç, zekât, hac ve kelimei şahadetin geldiği bir sistemi de anlayabiliriz.
Birkaç ay önceydi, Suudi veliaht prensi Muhammed bin Selman bir gün çıkıp “Suudi Arabistan’ın ılımlı İslam’a geçeceğini” söyleyince “ülkemizde emellerine ulaşamayan Siyonistler, bu sefer bu zehrini Suudi Arabistan kanalıyla İslam âlemine enjekte etmeye çalışıyorlar” diye söylendim.
Pekâlâ, bu tabir ilk kez ne zaman nerede kullanıldı?
ABD’nin 43. Başkanı olan George Walker Bush tarafından Amerika Barış enstitüsüne atanan Daniel Pipes tarafından 1995’te söylendiği iddia edilen  “Radikal İslam tehdidine çözüm, ılımlı İslam’dır.” Sözünün üzerine bu “ılımlı İslam” projesi bina edildi.
Ilımlı İslam isminden de anlaşılacağı gibi farklı isimler altında mecrasından çıkartarak farklı bir İslam anlayışı oluşturma, İslam’ı sadece kelime-i şahadet ile Müslüman olunan, namaz kılmayı emreden, oruç tutulan, zekât verilen, haccı emreden bir din anlayışı haline dönüştürmektir. Bunun yanında özünü değiştirme, çağdaş birtakım siyasi projelere alet etme maksadı taşıdığı da bilinmeli ve göz ardı edilmemelidir.
Erbakan hocamız seneler önce açıklamıştı ılımlı İslam’la neyi amaçladıklarını; “Bu projeyle düzeni Yahudi tanzim edecek. Sen Yahudi'ye ödeyeceksin her şeyin bedelini… Düzene karışmayacaksın... Haa namaz kılacakmışsın, kıl! Parayı ver, kıl. Ilımlı demek, cihat şuuru olmayacak! Sömürüye sesin çıkmayacak! Yahudi'ye köle olacaksın... Müslüman sömürülsün, elindeki avucundakiler birileri tarafından gelip alınsın ama asla buna itiraz etmesin. Koruma ve kollama içgüdüsü olmasın. Kısaca Müslüman burnunu her şeye sokmasın” isteniyor.
Aslında “ılımlı İslam” kavramı “ılımlı” kelimesinde düğümlenip kalmaktadır. Kelime olarak “ılımlı” kavramı; “hiçbir şeyde, hiçbir biçimde aşırılığa kaçmayan, istekleri, tutkuları, davranışları ölçülü olan kimse. Siyasal anlamda aşırı görüşlere bağlanmayan, ortalama bir yol tutan (kimse)” demektir.
Kur’an-ı kerim tektir, onun gösterdiği yol da haktır. Maide suresi 51. Ayette rabbimiz “ Ey iman edenler! Yahudileri ve Hıristiyanları dost edinmeyin. Zira onlar birbirinin dostudurlar (birbirinin tarafını tutarlar). İçinizden onları dost tutanlar, onlardandır. Şüphesiz Allah, zalimler topluluğuna yol göstermez.” Buyuruyor. Ayet ortadayken Kur’an böyle emrederken acaba Suudi Arabistan prensi “ılımlı İslam’a geçiş açıklamasıyla” neyi ima ettiğini bekleyip hep birlikte göreceğiz.
Kur’an-ı kerimi değiştiremeyen ve hiçbir şey ilave edemeyen batının içimizdeki, bizden gözüküp de bizden olmayan işbirlikçileri bu minvaldeki ayetleri farklı yorumlatıp farklı anlamlar yükletme gayretleri içerisine girmiş durumdalar. Geçtiğimiz ay yazdığım “ehl-i sünnet” yazılarımda da ifade ettiğim gibi bunun için yoğun biçimde “hadis ve sünnetlere” dolayısıyla “peygamberimize” saldırıyorlar.
“ılımlı İslam’a geçiş” için gösterilen gerekçe de inanın çok komik bir gerekçedir. Neymiş efendim radikal İslam’da cihat şuuru varmış. Evet var. Pekâlâ, “niçin cihadın anlamını söylemiyorsunuz?” Dediğimizde bize efendim “cihat kan dökmek, Vandallık demek değil mi?” Diyorlar. Değil efendi değil. Cihat; “gayret göstermek demektir. Gayretini ortaya koymak” demektir kelime manası. Peygamberimiz “bir hâkimin adil bir karar verebilmesi için çalışması ve muhakeme etmesi cihattır.” Buyuruyor. Şimdi bunun silahla ne alakası var? Bu tür örnekleri daha da çoğaltabiliriz. 
Ez cümle İslam, İslam’dır. Radikali, ılımlısı olmaz, diyerek yazımı burada noktalarken hepinizi Allah’a emanet ediyorum. 
Not: Bir süre eşimin ve çocuklarımın tedavisi için köşe yazısı yazamayacağım için sizlerden dua bekliyor, haklarınızı helal etmenizi istirham ediyorum.
Kalın sağlıcakla….