İki farklı örnek iki farklı tefekkür
Selmani Farisî radiyallahu anh hakikatı bulma adına diyar diyar gezmiş, en son bir rahibin Peygamber Efendimizi haber vermesi üzerine Hicaz'a çoban olarak gelirken Medine yakınlarına geldiğinde kendini köle olarak bulmuş.
Rahibin gelecek olan son Peygamberin özelliğini anlatırken, "Sadaka kabul etmez ama hediyeyi kabul eder. Sırtında nübüvvet mührü olacak." sözleriyle Efendimizin yanına gelmiş aynen rahibin dediği gibi olduğunu görünce hemen iman etmiştir.
İman ettikten sonra da köleliği devam ettiği için Bedir ve Uhud savaşlarına katılamamıştır. Sahibine yüklü bir para ve hizmet karşılığı özgürlüğüne kavuşacaktır ama bu parayı bulması bir hayli zordur. Savaşlardan sonra Efendimiz ganimet dağıtırken ona da ayırmış ve özgürlüğüne kavuşmuştur.
Şimdi Rasulullah'ın makamında oturduğunu iddia edip yanına gelenleri kuru duayla yollayan insanlar bu durumdan ibret alması lazım değil midir? İşte bu ve bunun gibi ahlakları göremeyen insanlar tam da bu yüzden dinine yabancı değil midir?
Bir insanı Allah-u Zülcelal’e yaklaştırmaya vesile olacak güzel ahlaklarınız yoksa onu hayal kırıklığına uğratmayın. Çekilin aradan.
Hayatı boyunca anlaşılamamaktan, değer görmemekten dem vuran insanları derdiyle dertlenen güzel insanlarla tanıştırın. Aralarını yapın. İnanın sizin -mış gibi davranışlarınızdan bin kat kolay ve güzeldir.
***
Odasından üç saat sonra çıkan Mehmed, heyecanlı bir biçimde babasının yanına gitti.
- Baba, Fuzuli'nin anlayamadığım kasidesi vardı ya. Sonunda bir kitapta onu anlatan bölümü bulabildim.
- Sen sabahtan beridir bununla mı uğraşıyorsun? Ben de seni ders çalışıyor sanıyordum.
- Ama baba...
Yarın sana Fuzuli'dir, Baki'dir sorulmayacak. Kaç sayfa kitap okuduğun değil, çözdüğün soru önemli.
Dedi ve oğlu kafası önünde giderken hanımına dönüp: "Ben sanki onun kötülüğünü istiyorum. Rahat, masa başı bir iş bulsun sonra okusun okuyacaklarını. Şuradan bir portakal soy hele... Kuruluş Osman başlamadan da bir çay koy"