Salih Cenap Baydar

Salih Cenap Baydar

Hür İrade Bir İllüzyon mu? - 2

Hür İrade Bir İllüzyon mu? - 2

Hür irade nedir ve hür irademizle hareket ettiğimiz inancı bir illüzyondan mı ibarettir sorularına verilen ilginç cevapları ele aldığımız yazımıza ikinci bölümle devam ediyoruz.

Benjamin Libet'in yetmişli ve seksenli yıllardaki deneylerinden ve Dan M. Wegner ve Thalia Wheatley isimli araştırmacıların 1999 yılındaki çalışmalarından bahsetmiştik.

Yaklaşık onyedi sene sonra Yale Üniversitesi'nden Adam Bear ve Paul Bloom isimli iki araştırmacı Wegner ve Wheatley'in iddialarını bir deneyle test ettiler.

Deneye katılan her kişinin önüne bir bilgisayar monitörü koyuldu. Ekranda beş tane beyaz nokta görünüyordu. Katılımcılara bu beyaz noktalardan birinin kırmızıya dönüşeceği söylendi ve onlardan hangi noktanın kırmızıya dönüşeceğini tahmin etmeleri istendi.

Burada bilgiye, ipuçlarına dayalı bir tahmin söz konusu olmadığından katılımcılar -bizdeki amiyane deyimle- “kafadan atacaklardı”. Sonra da tutturup tutturmadıklarını söyleyeceklerdi. Normalde teorik olarak beş seçenek olduğu için doğru tutturma ihtimali olan yüzde yirmi oranı hemen gözlemlendi. Fakat “tahmin” için verilen süre azaltıldıkça “tutturduğunu” söyleyenlerin oranı artmaya başladı. Zaman kısaldıkça beyin devreye giriyor ve hiç alakası olmadığı halde katılımcıların doğru seçimi yaptıklarına inanmalarını sağlıyordu. Tahmin için verilen zaman uzadıkça bu “illüzyon” ortadan kalkıyordu ki bu da katılımcıların araştırmacıları ve kendilerini aldatmadığının bir deliliydi. Katılımcılar samimi olarak doğru cevabı tutturabildiklerine inanıyorlardı.

Burada bahsedilen iddialar, sinirbilim ya da psikoloji sahasında bir takım bilimsel tartışmaların çok ötesinde bir anlam taşıyor. Çünkü eğer bu iddialar doğruysa insanlığın üzerine kurulu olduğu bir çok temel kabulün yeniden sorgulanması gerekiyor. Hatta beeli bir bakış açısından bakılırsa, iyilik-kötülük, doğru-yanlış gibi kavramlar bile ortadan kalkıyor. Eğer seçimlerimizi hür irademizle yapmıyorsak, bilinç altımızın biraz geçmiş tecrübelerimize, biraz genlerimize, biraz da çevresel şartlara göre yaptığı seçimi kendimiz yaptık sanıyorsak yaptıklarımızdan nasıl sorumlu tutulabiliriz?

Bu argümanın son yıllarda Amerikan mahkemelerinde suçlu avukatlarınca kullanılmaya çalışılması da gayet enteresan. Avukatlar katil ya da hırsız müvekkillerini şöyle savunmaya çalışıyorlar: “Eğer kolumuzu hareket ettirmek gibi basit bir kararı bile biz veremiyorsak cinayet yahut hırsızlık gibi son derece karmaşık bir eylemden nasıl sorumlu tutulabiliriz. Sorumlu olsa olsa beynimiz, genlerimiz, yetiştirilme tarzımız ve çevremiz olabilir!”

Özgür irade diye bir şey olmadığına inananlar bu sebepten ölüm cezasını yanlış buluyorlar. Beynindeki ya da genlerindeki bir sıkıntının neticesi seri katil olan biri, başka insanlara zarar vermemesi için hapsedilebilir ama nasıl bir kasırgayı ya da depremi sebep olduğu yıkımdan dolayı cezalandırmak söz konusu değilse o kişiyi idam etmek de söz konusu olmamalı diyorlar.

Bu meselenin başka veçheleri de var.

Kuantum fiziğinde ortaya çıkartılan o meşhur “gözlemci gözleneni değiştirir” ilkesi burada da iş başı yapıyor.

Deneyler gösteriyor ki özgür iradeye sahip olduğuna inanmayan insanlar suç işlemeye, bencilliğe ve depresyona daha eğilimli oluyorlar. Kendi iradesi ile kararlar alıp uyguladığına inanan insanlar ise kurallara uyma, işte başarılı olma, yardımsever ve cömert olma konularında diğerlerinden daha önde oluyorlar.

Özgür iradenin olmadığını savunan bilim adamları buradan hareketle ikiyüzlü sayılabilecek bir pozisyon alarak şunu söylüyorlar: “Hür irade diye bir şey yok ama insanların bunu bilmesi dünyayı yaşanacak bir yer olmaktan çıkartır. Bencillik, acımasızlık, kötülük ve her türden suç artar. O yüzden bu gerçeğin kitlelerce bilinmemesinde fayda vardır!”

Bilimsel temellere dayandırılmış ve geniş kitlelerce benimsenmiş bir nihilizmin tüm toplum üzerinde yıkıcı bir etki yapacağı konusunda bu bilim adamları haklı görünüyor ama belki Müslümanlar olarak meseleye bizim de sunabileceğimiz farklı bir perspektif olabilir. Bu perspektifi de bir sonraki yazımızda ele almaya çalışacağız.

Salih Cenap Baydar

twitter:@salihcenap

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON YAZILAR