Hazır Ol Cenge, İster İsen Sulh-Ü Salah!
Adülhak Molla 150 yıl evvel; "Bu mesel ile bulur cümle düvel fevz-ü felâh; hazır ol cenge eğer ister isen sulh-ü salâh." Yani; "Bütün devletler kurtuluş başarısını bu ibretlik sözde bulur; Şayet barış istiyorsan savaşa hazır ol." Demiş, bu günün ve geleceğin dünyasına net bir mesaj vermiştir.
Bugün hiçbir ülke güven de değildir. Hiçbir zaman da olmamıştır. Ya fiilen işgal edilmiş ya da bütün ekonomik ve doğal kaynakları ele geçirilerek tahakküm altına alınmıştır. Bunun içinde emperyal devletler yüz yıllardır sömürge ruhundan hiçbir şekilde vazgeçmemişler, "Güneş Batmayan İmparatorluk" lar oluşturmuşlardır. Dün, İngiltere, Fransa, İspanya, Almanya, İtalya ön plandaydı, bu yüz yıl da aktörler değişmiş, görünen o ki gelecek yüz yıllarda da ABD, Rusya ve Çin olacak. Yani emperyal güçler değişiyor ama o cani ruh değişmiyor. Bu güçlerin, ülkeleri gerek fiili gerekse ekonomik baskı ile nasıl sömürdükleri nasıl hegemonyaları altına altıkları hepimizin malumu.
Siz ne kadar güçlü iseniz o kadar güvendesiniz demektir. Güçlü olmanız içinde öncelikle savunma sanayinizi ve doğal kaynaklarınızı en verimli şekilde kullanarak, gerekli stokları, depolamaları yaparak tedarik ihtiyaçlarını gidermek zorundasınız. Yeterli mi asla! Her ne kadar günümüz savaşları aylarca, yıllarca sürmüyorsa da, savaş demek insanlığın felaketi demek olduğu gerçeği hiçbir zaman göz ardı edilmemeli. Bunun içinde her an bir savaş ile karşı karşıya kalabileceğinizi düşünerek insanınızın ihtiyaçlarını aylarca belki yıllarca karşılayacak ekonomik gücünüz olması tarihi bir zaruret olduğu artık herkesin malumu.
Savaşın nedenleri her geçen yüzyıl değişmektedir. Dün dini nedenler gerekçe gösteriliyordu (Haçlı seferleri gibi). Bugün ise güçlü iseniz hiçbir gerekçe duymadan rahatlıkla saldırabilir, kendinizi haklı gösterebilir ve kimse size ses çıkarmayabilir. Çünkü güçlü iseniz, demokrasi de hukuk da, adalet de, insan hak ve özgürlükleri de sizsiniz demektir. Herkesin bildiği basit bir örnek; (Asla hiçbir işgal onaylanamaz) Irak, Kuveyt'ti işgal ettiğinde yer yerinden oynadı, ABD, Irak'ı işgal edip demokrasi getirdim dedi, taş üstünde taş bırakmadı, bir buçuk milyon insanı katletti, alkış üzerine alkış aldı. Ha keza Rusya, Kırım'ı ilhak etti kimsenin sesi sedası çıkmadı, (Bu örnekleri çoğaltabiliriz)
Özetle kimse şunu söyleyemez; "Savaş mı var ki silahlanıyoruz?" Hiçbir ülkenin güvende olmadığı bir dünyada yaşıyoruz. Artık savaşlar, gıda, enerji ve su savaşları şeklinde oluyor.
Bu üç unsur en az savunma sanayiniz kadar önemli. Dünyanın en güçlü silahlarına sahipsiniz ama halkınızın olmazsa olmaz ihtiyaçlarını karşılayamıyorsunuz veya gıda, enerji ve su konusunda yeteri kadar hazırlığınız yoksa yine savaşı kaybetmeye mahkûmsunuz demektir.
Sadece tek bir örnek bile gelinen noktayı gösterir. Çin’in dünya buğday ihtiyacının % 50 sini depoladığı bilinmektedir. Ve siz bu üç unsur için dışarıya bağımlıysanız son derece ciddi tehlike altındasınız demektir.
Ülkemizin durumuna baktığımızda içler acısı değilse bile tehlike çanları çalıyor. Dün, dünyada kendi kendine yeter ülkeler arasında iken, maalesef bu gün birçok konuda dışarıya bağımlı durumdayız. Özellikle enerji konusunda. Peki kaynaklarımız yetersiz olduğu için mi bu durumdayız? Elbette değil.
Ülkemiz bulunduğu coğrafya itibarıyla, verimli toprakları, su havzaları yer altı kaynakları ile dünyanın en şanslı ülkelerinden birisidir. Enerjinin en önemli unsurlarından olan toryum, baryum, bor, demir, bakır, krom, fosfat, boksit, kükürt vs. oranları açısından oldukça zenginiz. Ancak bunları en verimli şekilde ya işletemiyoruz ya da yabancı şirketlerin yağmalamasına maruz bırakılmış durumda. Gıda konusunda dün buğday ihraç eden ülke durumunda iken bu gün ancak kendimize yeter miktarda veya zaman zaman ithal etmek zorunda kalıyoruz. Su ise birçok yerde boşa akıp gitmekte...
O halde acilen, hem de hemen;
1-Azalan tarım alanlarımızı en kısa zamanda genişletip en verimli hale getirmek zorundayız. Konya kadar alanı olan Hollanda'nın tarım ihracatının 250 milyar doları geçtiğini bizim ihracatımızın tamamına yakınını sadece tarımdan yaptığını düşünecek olursak, bu alana bile yapacağımız yatırımlar bizi ön sırala taşıyacaktır. Türkiye'nin bu potansiyeli fazlası ile var.
2- Acilen yer altı ve yer üstü barajlarını hızla hayata geçirmek zorundayız. Yer altı barajları konusunda çok yetersiz olduğumuzu asla unutmayalım.
3- Ve enerji... Nükleer santraller konusunda son derece geri kalmış bir ülkeyiz. Enerjimizin ancak % 10 nunu kendi kaynaklarımızdan karşılamaktayız. Oysaki sınırımızın hemen ötesi petrol kaynakları ile doluyken biz de olmaması anlaşılır gibi değil. Doğal gaz konusunda da ha keza öyle. Acilen yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmeliyiz.
4- Stok ve depolama… Olmazsa olmazlardan. Bir bakalım, gıda, su, enerji konusunda, Allah korusun bir savaş esnasında bize ne kadar yeterli miktarda stoklarımız var? Bence tehlikeli düzeyde. Basit bir “yağ yok” söylentisi bile stoklarımızın yetersizliğini ortaya koymuştur.
Peki, gıda, su, enerji konusunda bizim dünya devleri arasına girmemizi engelleyen yeteri kadar gelişme sağla yamamızın nedenleri nelerdir? Çok basit iki tane neden var.
Kendimiz ve bizin üzerimizde emelleri olan emperyal güçler.
Düşünün bir kere başta malum siyasiler olmak üzere, kim nerede, nasıl, niye ve kime mesajlar verdi? Kimler nerede, neyi, nasıl engelledi? Yorum size ait.
İsmet Taş – İç Anadolu Birliği Genel Başkanı
Dünya Muhabirler Birliği Türkiye Başkanı
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.