Hareket Milleti Güçlü Kılar
Dünya tarihine baktığımızda Orta Asya’ dan çıkışımızı, kabına sığmaz bir çığlık gibi kıtalara yayılmamızı ve her gittiğimiz toprağı kendimize yurt edinerek geleceğe köprü kuran bir medeniyet olmamızı aşikâr bir şekilde görebiliriz.
Yansız bir şekilde yabancı kaynaklara baktığımızda da bunu görebiliriz. Mesela Fransız tarihçi olan René Grousset “Türk ırkı, eski dünyanın demir ırklarından birisidir. Bu ırk bilindiği gibi Orta Asya menşeilidir. Sibirya uçlarında, Orta Moğolistan’da o derece sert olan bu iklimlerde, daha tarih sahnesine çıkmanın başlangıcında kıvamını bulmuştur. Türk ırkının iki karakteri belirgindir. Bir taraftan fizik sağlamlığı ırken yok edilmez vasıta olması diğer taraftan çeşitli manevi iklimlerde kendini uydurmasıdır.” (Asya’nın Çehresi, 1955, s.49) der.
“Gökyüzü çadırımız, güneş bayrağımız” sözüyle de aslında bu denli uzun yıllar sürecek varlık kuracağımıza inanarak hareket ettiğimiz anlaşılmaktadır.
Bizim varlığımıza, başarılar elde etmemize, kalıcılık sağlamamıza aksiyon özelliğimiz temel teşkil eder.
Buradan yola çıkarak millet gücünün tembellik ile değil, hareketle varlığını sürdürdüğünün neticesine varabiliriz.
Hareket, millet gücünü tüketmemekte aksine daha da pekiştirmektedir.
Geçmişteki toprakları fethetmek için edinilen hareket günümüzde mümkün değildir. Mümkün olmadığı için hiçbir şey yapmamak yanılgısına düşmek varlığımız açısından tehlike arz etmektedir.
Yapmamız gereken bize layık olan için mücadele etmektir. Bu mücadele her alanda olmalıdır. Muvaffak olabilmemiz tembellik ile katiyen mümkün değildir.
Millet olarak durumumuz; aksiyon özelliğimizi, hareketimizi kaybedişimiz ve acziyet içerisinde tembelliğin esiri olmamızdır.
Hareketin kaynağında inanç vardır, inanmadan bir yola çıkmak hiç kimseyi hedefe ulaştırmaz.
Olmaz şeyi olur yapmanın temeli mutlaka inanmaktan geçer.
İnanan milletler başarılı olur.
Türk milletinin hareket anlayışını güçlendiren/güçlü kılan İslamiyet olmuştur.
Biz taze gücü gönlümüzde İslam ile bulduk. Gayemiz İslamiyet’le daha da şekillendi ve başka coğrafyalara ulaştı ve bu sayede bambaşka yerlerde iz bıraktı.
Bizim varlığımız kuru kuruya olmamalıdır. İmkânların verdiği rahatlık neticesinde kapıldığımız rehavetin tesirinden bir an önce kurtulmamız gerekmektedir.
Gaye ile yaşamalı, gayeyi nihayete ulaştırma maksadıyla inanmalı ve o şekilde yola konmalıyız.
Millet olarak insanlığın eksikliğini giderecek değerleri hayatımızda deste deste bulundurmalı ve bu varlık ile yol almalıyız.