Hangi İncil
Geçen haftaki yazımda Notre Dame Katedrali’nin siyonizm için önemini anlatmış, biraz da Hristiyanlıktan dem vurmuştum. O kadarcık dokundurmamdan bile rahatsızlık duyanlar olmuş. Neyse ki hiçbiri öyle değil böyledir diyerek aksi bir bilgi ya da belge ortaya koyamadı. Doğru söz nasıl da dümdüz hedefine gidiyor, değil mi?
Hazır mübarek Ramazan ayını telakki ederken şu din devlet işlerine biraz daha değineyim dedim. Hristiyanlara çok açık, çok net ve çok basit bir soru sormak istiyorum:
Hangi İncil?
Elinizde okuduğunuz İncil hangi İncil?
Evinizde, kitaplığınızda durmakta olan İncil hangi İncil?
“Hangi” sözcüğünden ne kastettiğimi çok iyi anladınız. Hazreti İsa’ya vahyedilen İncil mi? Barnabas İncili mi? Ölü Deniz Yazmaları olarak bilinen İncil mi? Matta mı? Markos mu? Luka mı? Yuhanna mı? Hangisi?
Siz önce bu çok ama çok basit soruya cevap vermelisiniz! Okuduğunuz İnciller’in hangisi orijinal İncil?
İncil tartışmasına bakmadan bir de Kur’ân-ı Kerim’e dil uzatan Brunsoncuklar var. Gülüyorum, hem de hunharca…
Hazreti İsa konusu önemli. O bir peygamber. Hristiyanların iddia ettiği gibi Allah’ın oğlu değil (haşa). Gerçi Hristiyanlar İncil’de meleklerden de Allah’ın kızları diye bahsediyorlar (haşa). İşte İsa Peygamber, bir Hristiyan yani İsevî değildir, Müslümandır. İşin doğrusu bütün peygamberler Müslümandır. Her bir peygambere ayrı din gelmemiştir. Öyle olsaydı 124 bin farklı din olurdu, hem de ilahi din… Lakin tabii ki öyle değil… Öyle olamaz da zaten! Akıl var, mantık var… Allah’ın buyurduğu din ancak bir’dir, bir! O da İslam’dır! İnneddine indellahil İslam (Al-i İmran 19).
Kur’an’da da nitekim tüm peygamberlerden Müslüman diye bahsedilir. Hatta Hazreti İsa’nın havarilerinden de Müslüman diye bahsedilir (Al-i İmran 52).
Tabi misyonerler Kur’an’daki “müslimûn” (Müslümanlar) kelimesinden işlerine gelmeyenleri “teslim olanlar” şeklinde, yani kelimenin dinî ve ilmî değil etimolojik mânâsını vererek çeviriyorlar. Görüyor musunuz hilenin boyutunu? Tabii ancak kendilerini kandırabiliyorlar, orası ayrı…
Kelimelerin etimolojik mânâsına baktıktan sonra ayet, “bir şeyin ve bir amacın mevcudiyetini gösteren alâmet”; sûre ise “yüksek ve güzel bina” demektir. Hemen her dinî terimin böyle birinci mânâları bulunmaktadır. İslam da “teslim” kelimesinden türemiştir, hâliyle Müslüman “teslim olan” demektir; ancak İslam terminolojisi içinde bütün bu birinci mânâların kıymet-i harbiyesi yoktur; önemli olan İslam dairesi içinde aldıkları mânâlardır. Kaldı ki misyoner kafasıyla olaya bakacak olursak Bakara Sûresi’ni Türkçe’ye inek sûresi diye hatta “inek yüksek ve güzel binası” diye çevirmek lazım, değil mi? Gördünüz mü misyoner kafasının komikliklerini? Müslimûn kelimesini Türkçe’ye “teslim olanlar” diye çevirenler, işte o kahkaha atarak gülünesi komik tiplerdir.
Üç beş aklı kıt misyonerin tuzağına düşmemek için Kur’an terminolojisini gerçekten çok iyi bilmek gerekir. Örneğin Kur’an’da Muhammedî diye bir kavram yoktur, bu da misyonerlerin uydurmasıdır. Nitekim Christian’lık ya da İse’vîlik kelimeleri de biz Müslümanlara göre uydurukçadır. Belirttiğim üzere Hazreti İsa ve havarileri Müslüman idiler. Müslüman olmayan peygamber düşünülebilir mi yahu! Hazreti İsa’nın yolundan saparak onun getirdiği İslam şeriatına uymayan ve böylelikle kendilerine yeni bir inanç sitemi uyduranlara Kur’an-ı Kerim terminolojisiyle Nasara, o kişilerin kendi deyimiyle ise Hristiyanlık denmiştir. Bütün mevzu budur. Yine Kur’an’a göre Nasaralar ile Yahudiler birleşerek ehl-i kitap denen kitap ehli kâfirleri oluştururlar. Bir de kitap ehli olmayan kâfirler vardır; ateşe tapanlar, şeytana tapanlar, ota çöpe tapanlar gibi…
Misyonerlerin terminolojiye dönük şeytani hilelerinden en garâbeti ise Allah lafzının her dile farklı şekilde çevrilmeye çalışılmasıdır. Elimde İngilizce Kur’an var, Allah’tan “God” diye bahsediliyor... Bizde bazılarının Allah’a yalnızca “tanrı” demeyi tercih ettiği gibi… Bu çeviriyi (Allah-God), kim bilir hangi Müslüman görünümlü misyoner yaptı! Evet, Allah, God yani tanrıdır. Ama tanrımızın “Allah” diye harikulade bir ismi ve esma-ül hüsna dediğimiz şahane isimleri vardır. Bunlardan biriyle hitap etmek varken O’na sadece God (tanrı) diye hitap etmek ne kadar da ilkel ve tek hücreli canlımsı bir yaklaşımdır… Bir insana ey yaratık ve ey mahlûk diye hitap etseniz Ariel Şaron’un Müslümanlara baktığı gibi ters ters bakmaz mı? Neden, çünkü o kişinin bir adı vardır ve adıyla hitap edilmesini ister ki bu da hakkıdır. Hatta bazıları daha da ileri giderek adının sonuna bey, beyefendi, hanım, hanfendi gibi takılar getirilmesini bekler. Allah’ın topraktan yarattığı ecic bücüc canlılarda bile böylesine dehşetengiz bir kibir varken birilerinin yüceler yücesi Allah’tan sadece tanrı (God) diye bahsetmesi ne kadar acınası bir zavallılıktır, eyvah ki eyvah…
Ve o Allah lafzı, evrenseldir! Lisana göre, iklime göre, memlekete göre, dünyaya göre değişmez. Burada adı Ahmet, Mehmet olana başka ülkede başka isimlerle mi hitap ediliyor? Hayır! Diyelim ki burada adı Çağla olan bir kızcağız var, Çağla Hanfendi İngiltere’ye gidince ona adının İngilizcesi olan “Green Almond” diye mi hitap ediyorlar? Hayır! O hâlde nedir bu “Allah” lafzından duyulan rahatsızlığın nedeni? Gâvur, gâvur olduğu için rahatsızlık duyuyor da Müslümana ne oluyor?
Hristiyanlar benim bu yazdıklarıma fazla takılmasın, onların konuları ve gündemleri çok farklı şeyler olmalı. Mesela şu sorunun cevabı gibi:
Hangi İncil?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.