Hak İle Batılın Süregelen Hikâyesi
Hayat zıtlıklarla güzel derler, üzüntü olmazsa sevincin bir anlamı olmaz, kötülük olmadan da iyilik neye yarar. Hayatımızda yaşadığımız olumsuz durumlar bize güzelliklerin değerini bir kez daha hatırlatıyor. Hak ile batılın savaşı da bir zıtlık hengamesidir, batıl olmasa hak ne için mücadele verecekti. Hak Müminin tüm hayatını kuşatır, yolunu tanıtır ve aydınlatır. Kim hakkın nuruyla dünyasını aydınlatmazsa batıl karanlığın içinde bocalaması muhakkaktır. Bu mücadele evrende Allah'ın değişmez yasalarındandır. Gece ile gündüzün, yaz ile kışın, hastalık ile sağlığın devam ettiği gibi bu mücadele de devam edecektir. İnsanlar, evrendeki ilahi ve değişmez kanunları öğrendikleri gibi, hava ve suya muhtaç oldukları kadar, hak ile batıl arasında geçen mücadele yasalarını da bilmek durumundadırlar. İnsanlar için hak ile batılın ne olduğunu öğrenmeleri, her iki dünyadaki saadet ve başarının yasalarını öğrenmek anlamına gelir. Hak için çalışan bir topluluğun bulunması, en az güneş ve havanın varlığı kadar önemlidir. Bundan dolayı olacaktır ki, insanların haktan uzak kalmamaları ve batılın pençesine düşmemeleri için Allah her asırda hakka davet edecek bir topluluk halk etmiştir.
AVRUPA İLE HESAPLAŞMAYA AZ KALDI
Bu gün Hakk’ın en büyük savunucusu ve öncüsü Türkiye’dir, Avrupa ve batıl güçler tarafından hedef alınmış durumda olan Türkiye şuan İslam’ı temsil eden en büyük ülke olarak görünüyor. Bu nedenle batıl güçler Türkiye’ye her türlü saldırıyı gerçekleştiriyorlar. Ve bu saldırıları yaparken de açık açık düşmanlıklarını ve nefretlerini ortaya koyuyorlar. Ama içimizde hala kendini bilmezler Türkiye’yi eleştirmek adına bu batıl zihniyetin yanında yer alıyor. Bu gün Avrupa siyaseti stratejilerini bile Türkiye üzerinden yapıyor çünkü en büyük tehlike onlar için İslam. Hollanda, Fransa, Almanya yek bir vücut halinde hareket ederken biz İslam âlemi olarak hala büyük resmi göremiyoruz. Bir olup, birlik olup küfüre karşı savaşmamız gerekirken maddi çıkarlarımızın peşinde koşuyoruz. Hep neden İslam âlemi söylendiği gibi bir olamıyor diye düşünürüm, Belki de en büyük sınavımız budur, bilemiyorum ama bildiğim bir şey var küfür İslam’a ve Müslümanlara karşı hiçbir sorun yaşamadan birleşebiliyor. Ben ülke siyasetine girmek istemiyorum ama yapılanlar insanları ister istemez siyasetin içerine sokuyor. Avrupa’da neden ‘Evet’ kampanyalarına yaptırım gelirken ‘Hayır’ kampanyalarına ses çıkarılmıyor. Bu olaylar bize bir fikir vermiyor mu, her söyleminde özgürlük ve demokrasi dersi vermeye çalışan Avrupa özgürlükten ve değişmez saydıkları demokrasiden neden uzak hareket ediyor. ‘Evet’i veya Hayır’ı savunmuyorum, neden bu yanlışa başvurduklarını anlatmaya çalışıyorum. Niye Türkiye referandumundan ‘Evet’ çıkmasın diye büyük mücadele veriyorlar. Bu Türkiye’nin iç meselesi değil mi, neden iç meselemize burunlarını sokuyorlar. Necmettin Erbakan Hoca Avrupa ile bir gün hesaplaşacağımızı şu sözleriyle ifade ediyor: “Avrupa kültürü ile er ya da geç hesaplaşacağız. Bundan kurtuluş yok. Biz kararımızı bu hesaplaşmaya göre vermek durumundayız. Biz batılı değiliz. Biz Avrupalı değiliz. O zaman hesabımızı ve çalışmalarımızı bu farklılık üzerine yoğunlaştırmak durumundayız.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.