Alperen Aydın

Alperen Aydın

Güzel Türkistan sana ne oldu?

Güzel Türkistan sana ne oldu?

Çığlık çığlık geliyor sesleri, kilit vurulan camilerden tutsak ezanlar sesleniyor. Binlerce çocuğun gözlerinde yaş, hıçkırıyorlar. Duymuyoruz; katılaşmış kalplerimiz, hain nefislerimiz, çıkarlarımız engel buna...

Türkistan, ata yurdumuz, alp karakterimizi yoğuran kutlu vatan...

Sultan Abdülaziz Han döneminde, 1873’te Kaşgar’a silah, 1875’te bir vapur dolusu mühimmat gönderildi. Doğu Türkistan devletleri hep Osmanlı’ya bağlılıklarını bildirdiler. Abdülaziz ve İkinci Abdülhamid hanlar adına Doğu Türkistan’da hutbe okutuldu, para bastırıldı.

Şimdi biz, Osmanlı’nın daima hamisi olduğu bu diyarları zulüm, işkence ve kana mı teslim edeceğiz?

İttihat ve Terakki’nin başta olduğu dönemde bile duvarlarında paşalarımızın fotoğrafları vardı bu topraklarda.
Çin işgâli altında zorlukla açtıkları medreselerinde Cuma günleri Türk Bayrağı dalgalandırıldı.

Arkalarını Hilafete ve Osmanlı Devletine dayamışlardı. Zora düştükleri her anda hocası, öğretmeni, subayı, cennet misali Türkiye’den eşini, daha doğmamış çocuğunu bırakıp, gavim gardaşının, Uygur Türklerinin yanı başına, her türlü eza ve cefaya katlanarak, sonunda şehadet şerbeti içme pahasına gelmişlerdi. Şimdi bizi kardeşlikten alıkoyan nedir?

Türkistan’a gönderilen 5 istihbaratçı Türk’ü Ruslar idam edecekken, isyan çıkararak idamdan kurtaranlar Uygur Türkleri değil midir?

Doğu Türkistan’a hangi Türk politikacı yahut misafir gittiğinde gözleri dola dola, hasretten yüreği yanan yine Uygur Türkleri değil midir? 

Şu an vatanımız hudutlarında yaşayan ve temel haklarını dahi isterken devletimizi zor duruma düşürmekten çekinenler Uygur Türkleri değil midir? 

Yanımıza gelip meramını anlatan bir Uygur ağabeyimizin sözleri hâlâ kulaklarımda yankılanıyor: “Biz, Çin’e bağlı kaldığımız hâlde Doğu Türkistan’da Türkiye ürünlerini kullandık. Başka milletlerin malları varken hep Türk mallarını tercih ettik. İstedik ki Türk Devleti hep güçlü kalsın.”

Yine bir Uygur bacımızın feryadı yürek yakan cinsten: “Türkler bize sahip çıkmaz mı?!, Dünya bize sahip çıkmaz mı?!”

O hâlde bize düşen ahde vefa göstermek, Doğu Türkistan meselesini gündemden düşürmemek, Uygur Türk'ü kardeşlerimizin daima yanında olmaktır.

Yıllardır, yıllardır, yıllardır... Kan, gözyaşı, esaret aynı boyutta iman, sabır, metanet. Doğu Türkistan madden işgâl altında olsa da, milyonlarca Uygur Türk'ünün maneviyatları burçta dalgalanan sancak kadar coşkulu iken, zulüm altında inleyen kardeşlerine kulak tıkayan bizlerin hâli hâl midir? Lafa gelince Müslümanlık konusunda mangalda kül bırakmayanlar neden suskun? Bir şehit geldiğinde binler sokaktaydı. Şimdi, Milli reflekslerimiz politikaya kurban mı ediliyor?

En ufak baskımız sonucunda Uygur Türk ozanı Abdurrehim Heyit’i yaşadığı iddiası ile video kaydına alıp yayınlatan işgâlci Çin’e baskılarımız arttırılmalı; Nazi Almanya’sının Nazi işkence kamplarını hatırlatan ‘’Çin Toplama Kampları’’ kapattırılmalı, milyonlarca Müslüman Uygur Türk’ü hürriyetine kavuşturulmalıdır. Şehadet şerbetini içmiş Muhsin Başkanımızın  ‘’ Çin'in Türkiye ile iyi ilişkiler içerisinde olmasının da tek yolu vardır. O da Uygur Türklerinin insani haklarının bütününü vermesine bağlıdır!’’ haykırışı, devletimizin tüm yetkili organlarınca Çin’e ve Dünya’ya tekrarlanmalıdır. 

Şu an asıl cevap bulması gereken, ‘’Güzel Türkistan sana ne oldu?‘’ sorusu değil, ‘’Güzel Türkiye’m sana ne oldu? ‘’ sorusu olmalıdır. Çünkü huzurlu Türkistan’ın yolu, güçlü Türkiye’den geçer!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
SON YAZILAR