Fransa’ya Fransız Değiliz
Hani Batı’nın her şeyi yalan, her şeyi dalga dubara ya… Batı’yı zıvanadan çıkaran, bugünkü aşağılık durumuna getiren en birinci ülke Fransa’dır. Yazdığı gibi okumayan, okuduğu gibi yazmayan birkaç saçma sapan milletten biri olan Fransızlar’ın o çağdaşlık, uygarlık, eşitlik, demokrasi, insan hakları namına caka sattığı değerlerin hiçbirinin gerçeklikle alakası yoktur.
Tahmin edeceğiniz üzere bugünkü yazımda Sarı Yelekli (yellow vests) direnişçilerin diktatör Fransız rejimine karşı onurlu dik duruşlarından bahsedeceğim ve çoğunuzun bilmediğinden emin olduğum bazı çok özel konulara değineceğim. Ancak ilk önce Fransızlar’ın medeniyet diye yutturulan karanlık tarihlerine kısa bir göz atalım.
Kanuni Sultan Süleyman’ın vaktiyle “dans denen zibidiliği yasaklamazsanız gelirim ülkenizi başınıza geçiririm” diye tehdit etmesiyle kırıtarak yürümeye bile tövbe etmiş bir halktır Fransızlar. Bunlar hepimizce bilinir. O yüzden XVI. yüzyılın ve öncesinin silik Fransa’sını geçiyorum.
Fransız Devrimi, bir siyonist devrimdir. Başını Sion tarikatının lokomotifi Merovenj hanedanına mensup Sinclair, Plantard gibi ailelerin çektiği Fransız Devrimi, sanıldığı gibi özgürlük, eşitlik, kardeşlik (liberte, egalite, fraternite) referansıyla ortaya çıkmamıştır. Bu sözde devrimin tek bir amacı vardı, o da bütün etnik toplulukları militarize edip ayaklandırarak zamanın imparatorluklarını tarih sahnesinden silmekti. Özellikle Osmanlı İmparatorluğu, Alman İmparatorluğu ve Rus Çarlığı, 1789 yılının hem Fransa’sı hem de siyonist dünyası için büyük engel teşkil ediyordu. Ortadan kaldırılmaları elzemdi…
Plan tıkır tıkır işledi. Devrim süsü verilmiş halk ayaklanması ile siyonistler ilk önce Fransa tahtına çıktı. Siyonizm nasıl bir şeydir bilir misiniz? Şu anda word dosyasında siyonizmin s’sini küçük harfle yazınca otomatik düzeltip baştaki s’yi büyük harfe dönüştürüyor. Oysaki liberalizm, fundementalizm, hümanizm yazınca böyle otomatik bir düzeltme yapmıyor. Siyonizm işte bu kadar iliklerimize kadar sızmış şeytani bir yapılanmadır. Devam edelim…
Fransa’da otoriteyi ele geçiren siyonistler, siyonizmi sadece İskoçya’ya, İngiltere’ye, Amerika’ya ve tüm dünyaya yaymakla kalmadılar. Bilim, kültür, sanat, edebiyat, müzik gibi alanlarda da sadece biz olacağız, bizden destur almadan kimse sesini dünya çapında duyuramayacak dediler. Yine çok az kişinin bildiği bir örneği paylaşmak isterim. İngilizce’de şın diye okunan bir -tion eki vardır, işte bu -tion eki ile biten kelimelerin tamamı Fransızca kökenlidir ve bunların yine tamamı Fransızca’da siyon diye okunur. Ve bu kelimelerin bir diğer orrak özelliği ise Fransa’da siyonizmin popüler kültüre hâkim olması ile birlikte XVII, ve XVIII. yüzyıllarda bizzat siyonistler tarafından uydurulmuş olmalarıdır. Tahmin edeceğiniz üzere XVIII. Yüzyıl Fransızca’nın dünyada tek küresel dil olduğu ve Fransız kavramının anlamsız yere kibarlığı, uygarlığı, ilericiliği ve aydınlanmayı çağrıştırdığı yüzyıldır.
Siyonist plan işledikçe büyük imparatorluklar parçalanıp yıkıldı. Ortaya mikro devletler çıktı ve hâlâ çıkmaya devam ediyor. İslam ümmeti dağıldı, İsrail kuruldu. Siyonist Fransız Devriminden sadece birkaç sene önce, 1776 yılında Almanya’da gizlice Illuminati terör örgütü kurulmuş ve bu örgütü kuran siyonistler aynı yıl Amerika kıtasında da Birleşik Devletler adını verdikleri devasa siyonist devleti kurmuşlardı.
O kibarcık, medenicik, çağdaşcık Fransız siyonistler iktidara gelince başka neler yaptılar? Tüm dünyayı elbirliğiyle sömürgeleştirme seferberliğine giriştiler. Afrika’daki zalim sömürgecilik yıllarında can veren masumların sayısı bugünkü tüm Afrika’nın nüfusu kadardır. Bir başka deyişle dünya siyonist kafalar yüzünden kan ağladı ve hâlâ ağlıyor. Siyonizmin bayraktarlığını yapan ABD, aynı sömürü kafasıyla bugün Ortadoğu’da, Latin Amerika’da ya da canı nerede isterse orada terör estiriyor, milyonlarca masumun katili olmaktan gocunmuyor.
Gelelim günümüze… Hz. Muhammed Sallalahü Aleyhivessellem Efendimize çirkin hakaretler içeren karikatürleri “sanat” diye yutturmaya çalışıp hoş karşılayan terörist siyonist kafası, Fransa’da kendi ektiği tohumları biçiyor. Malumunuzdur ki Fransa’da daha düne kadar olağanüstü hâl vardı. Eşe dosta şirin görünmek için bu OHAL geçen yıl resmen kaldırılmış olsa da fiilen devam ediyor. Fransa’nın her yerinde olağanüstü önlemler, gözetlemeler, tutuklamalar, takipler; kısacası akıllara ziyan bir despotizm, nepotizm, diktatörya kol geziyor.
Nereye kadar? İş çığırından çıkana kadar ve artık o iş sık sık çığırından çıkmaya başladı. Sarı yeleğini giyen soluğu Fransa’nın simgesi olmuş yapıların yanında alıyor. Siyonistlerin özene bezene inşa ettiği o ihtişamlı yapılara kan bulaşıyor, acı bulaşıyor, çığlık bulaşıyor. Fransa sokaklarında katliam, işkence, devlet terörü kol geziyor.
Yazımının başında çok az kimsenin bildiği şeyleri paylaşacağım demiştim. Söylüyorum: Fransa’da bir Bağımsız Korsika Hareketi vardır, kurucusu Türk’tür, Türkiye’de yaşar; bir de Kuzey Afrikalılar İntikam Tugayı adında muazzam bir oluşum vardır, kurucusu Türk’tür, Türkiye’de yaşar. Ben bu kişiyi tanıyorum. Fransa’da olacak hemen her toplumsal vakayı günler öncesinden benle paylaşır. Bu kişinin -sadece ikisini saydığım- tüm sınır ötesi faaliyetleri, siyonistlerin dünyaya çektirdiği zulümün intikamı düşüncesiyle hayata geçmiş bulunuyor ve dünyanın her yerinden yüz binlerce destekçici, gönüllüsü, saha elemanı, savaşçısı ve fedaisi var. Mevzuyu daha derin anlatamam ama şu kadarını söyleyeyim ki anti-illuminati çoktan kurulmuş ve siyonizmle hesaplaşıyor.
Görünmez orduların kahraman savaşçılarına ve Fransa’daki sarı yelekli yiğitlere selam olsun.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.