Fıtratımız Zafer Hedefimiz Fırat
Amerika bir oyun eyledi. Hile ve desise ile Arz-ı Mevud’u (Mezopotamya’yı) sahiplerinin elinden alır, İsrail’e veririm dedi.
İsrail bu fikirden pek hoşlandı. Sinsice pusuda beklemeye, olanı biteni coşkuyla seyreylemeye başladı.
Önce ajanlar peyda oldu. Güzelim coğrafyaya fitne fücur yaydılar. Ne kadar Suriyeli varsa isyana çağırdılar. Hınç, kin ve intikam ateşini körüklediler.
Bu esnada Afganistan’dan Uygur’a, Pakistan’dan Libya’ya kadar çok geniş bir sahadan vahhabi teröristler devşirildi. Adlarına El-Kaide değil Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) denildi. Zaten El-Kaide’nin modası geçmişti. Ellerine siyah sancak verildi. Sözde İslam uğruna, özde İsrail aşkına vurun, kırın, savaşın dendi.
Derken Suriye’de kızılca kıyamet koptu. Kimisi korunmak için dağlara kaçtı, kimisi silahını kuşanıp mevziye geçti, kimisi de ne olup bittiğini anlayamadı bile.
Sabotajları suikastler, suikastleri intihar bombacıları, intihar bombacılarını kanlı eylemler takip etti. Bir de baktık ki Suriye’nin kuzeyi kaynar kazan gibi kaynıyor.
Diğer taraftan da SDG-PYD-YPG teröristleri peydahlandı. PKK’nın Suriye şubesi olarak… Hedefleri güya IŞİD ile savaşmaktı. Amerika onlara en moderninden yüzlerce tır silah verdi. Eğitim verdi. Olmadı asker desteği verdi. Teröristlerle Amerikan askerleri kol kola girip Suriye’nin anasını ağlattılar. Suriye rejiminden büyük topraklar kopardılar. Türkmenleri ve Arapları Türkiye’ye kovdular. Kendilerine katılmayan Kürtler’i katlettiler. Hedefleri her ne kadar IŞİD ile savaşmak olsa da IŞİD’den teslim aldıkları kentlerde IŞİD’lilerin kamyonlara binip güle oynaya başka şehirlere transfer olmasına ses çıkarmadılar. Vahhabi Suudi Arabistan’ın finanse ettiği ama babası Amerika olan IŞİD’li teröristler, İsrail için Suriye rejimine karşı savaşıyor, Allahu Ekber diyerek kelleler kesiyor, ele geçirdikleri köyleri, kasabaları, şehirleri ise hiç savaşmadan Yahudilerin uşağı PKK-PYD-YPG-SDG unsurlarına bırakıp diğer görev sahalarına gidiyorlardı.
İlk defa sahneye çıktığı zamanlarda IŞİD, FETÖ tarafından yönlendirilen Türkiye kamuoyunda hayırlı, faydalı bir teşkilat olarak lanse ediliyor, sakallı cübbeli ajanlar IŞİD için cami cami gezip cihat yalanlarıyla militan toplamaya çalışıyordu. FETÖ’cü unsurlar ise onları kontrollü şekilde koruyup kolluyordu. Yine aynı zamanlarda Amerika ile Türkiye arasında yapılan anlaşmalarda PYD’li teröristlere Kırşehir’de askeri eğitim verilmesi gündeme geliyordu. Zaten Irak’taki terör unsurlarının Ayn el-Arab’taki (Kobani’deki) IŞİD güçlerine karşı vereceği sözde savaş için Türkiye üzerinden geçişine göz yumuluyor; hatta Türk askerî araçları, PYD konvoyuna Suriye sınırına kadar eşlik ediyordu.
Bir de baktık ki iş hiç de göründüğü gibi değil. Eyvah, biz kimlerle dans ediyormuşuz dedik. Şer içinde bir hayır olur derler ya… 15 Temmuz 2016’daki hain kalkışmada FETÖ’cü teröristlerin PKK’lı ve IŞİD’li teröristlerle nasıl koalisyon kurduğunu gördük, iyiden iyiye ayıktık. 15 Temmuz’da o kalkışma başarılı olsaydı 16 Temmuz’da PKK-PYD’li teröristler Suriye sınırından Türkiye’ye girip işgale destek vereceklerdi. 17 Temmuz’da ise IŞİD militanları yine kamyonetlerle Türkiye’ya taşınıp sağda solda halkın ırzına, canına, malına kastedip ülkeyi bir anda Suriye’ye çevirecekler; hemen akabinde ise Türkiye ile NATO arasında 15 Temmuz’dan bir ay önce akdolunan anlaşma gereği NATO güçleri Türkiye’ye müdahale edecekti.
Gerçekten de böylesine büyük bir varta atlattık. Ama tehlike geçti mi? Hayır? Güneyimizdeki PYD militanları her yeni gün daha çok güçleniyor, daha çok organize oluyor. Suriye’de işi biten IŞİD’li militanlar da Türkiye gibi yerlerde kendilerine verilecek yeni misyonlar için Amerika tarafından hazır olda bekletiliyor.
Hemen kapımızın önünde duran ve müdahale etmezsek bizi de bataklığa çevirecek olan bu bataklığı kurutmak gerekmez mi?
İşte bu yüzden dün olduğu gibi bugün de Suriye’nin Yahudici terörden ve Evanjelizmin terörist unsurlarından mutlaka ama mutlaka temizlenmesi zarureti gün gibi âşikardır. Aksini iddia edenin mutlaka devletle sorunu vardır.
Peki bu temizlik nasıl olacak? Elbette ki Barış Pınarı adını verdiğimiz askerî operasyonla…
Sakın “savaş” demeyin! Savaş, devletler gibi egemen güçler arasında olur. Terörle ise savaş olmaz, mücadele olur. Bu yüzden Türkiye Suriye’de savaş peşinde değil; teröristlere karşı operasyon niyetindedir.
Ve biz biliriz ki niyet hayırsa akıbet hayırdır! Allah’tan akıbetimizi hayır eylemesini, şerleri def etmesini istiyor, kahraman ordumuza parlak zaferler diliyoruz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.