“Ev Okul Değildir!”
Sürekli söylenen bir sözü tekrar edelim, “Korkma”, “Panik Yapma”, “Tedbirini Al” ve Ev de kal… Aynen katılıyorum ancak, yasaklara karşı aksini yapan bir milletiz. Hele bazılarımız “Pes” dedirtecek kadar bunu ileriye götürüyorlar. Kaç gün evden çıkmamayı yasaklarsanız yasaklayın sonuç değişmeyecek. Yine binlerce insan bu yasağı delmek için can atacak. Bunu adına ne denir bilmiyorum. Bir gün de olsa yine marketlere saldıracağız, yine yasağı delmek için her yola başvuracağız. Bütün bunlara bir de kıtlık, açlık ve geçim korkusu eklenince asıl önemli konuyu unutuveriyoruz.
Asıl önemli konu ise, çocuklarımız, gençlerimiz. Yani öğrenciler ve geleceğimiz… Gelecekte ki eğitim hayatımızla ilgili derin kuşkularımız!
Klasik bir söz var. “Bir ülkeyi ele geçirmek istiyorsanız, eğitimi ve kültürünü ele geçireceksiniz. Tek kurşun atmadan o ülkeye hâkim olursunuz.”
Hatırlarsınız, bir zamanlar, yaygın, örgün, mektupla eğitim vardı. Yapmış olduğu yıkımı hala yaşıyoruz. On beş gün de bir ayda öğretmen mezun ettiğimiz yıllar daha dün gibi. Bütün bunların bedelini bu ülke çok acı ödedi, ödemeye de devam ediyor. Şimdi yeni bir yıkım, DİJİTAL EĞİTİM…
Laboratuvarda üretilip dünyanın başına bela edenlerin en büyük hedeflerinden biri de buydu. Komplo teorisi diyebilirsiniz ama çocuklarımızın makinaların kontrolünde tek düze olması için son derece ciddi bir tezgâh olduğu da bir gerçek. Okul öğrenme ve bilgilendirilme yeridir. Dijital eğitim ise sadece bilgilendirmedir. İnsan bir makine değildir sadece bilgi yükleyerek işin içinden çıkamazsınız. İnsan sosyolojik, biyolojik ve ideolojik bir varlıktır. Siz onu sadece bilgi ile yüklemeye kalkarsanız birer canlı robot haline getirirsiniz. O zaman tehlikenin boyutlarını tahmin bile edemezsiniz. Bilinç altına gönderilen bilgileri depolayan insanı istediğiniz gibi yönlendirir, istediğinizi yaptırabilirsiniz.
Mavi Balina oyunu gibi.
Bütün eğitimcilerin ortak kanaati yüz yüze eğitimdir, okul dur. Sağlık ordusu virüsün önlenmesi ve sağlığımız için ne kadar önemli ise, eğitim ordusu da en az o kadar önemlidir. Dijital eğitim çalışmayı sevmeyen, emek harcamak istemeyen bir kısım topluluğun işine gelebilir ancak burada kaybolan gençlikten, bir nesilden bahsetmiyoruz, köleleştirilmeye çalışılan bir milletten bahsediyoruz.
Bütün eğitim uzmanları, “Çocuklarınız uzun süre bilgisayar başında kalmasın, bilgisayar oyunları oynamasın, belli bir yaşa kadar cep telefonu almayın …” Derken tamamen dijital ortamda olacak çocukların halini siz düşünün. Hani nerede düşünen, üreten, araştıran, inceleyen, kafa yoran beyinler? Bu beyinleri kaybetmiş veya başkalarının kontrolüne vermiş olmayacak mıyız? Bu çocukların hayatlarının bir anlamı olacak mı? Veya hayata bir anlam katabilecekler mi? Başarıyı, hayata katılan anlam ile ölçmüyor muyuz?
Okul, çocuğun en önemli çevresi, insani bütün duyguları yaşadığı, hayata dair her şeyi öğrendiği, diğer insanlara katkıda bulunduğu, gelişimini tamamladığı, üretmenin, öğrenmenin, toplumsal faydanın sağlandığı yerdir. Okulu elinden alınan bir çocuk, su verilmeyen ağaca benzer. Belli bir müddet sonra kurur. Ya odun olur ya toprak!
Bugün bırakın uzaktan eğitimi, dijital eğitimi, eğitim sistemi için bile bütün eğitimcilerimiz avazı çıktığı kadar bağırıyorlar, “Artık oynamayın bu sistemle, kevgire çevirdiniz, yapmayın, etmeyin eylemeyin, ciddi şekilde adaptasyon sorunu yaşanıyor!” diye feryat etmiyorlar mı? Peki bundan sonra ne olacak? Eğitim ordumuz nasıl bir tepki gösterecek? Merakla bekliyoruz.
Komplo teorisi, abartıyorsunuz, daha neler, ortada fol yok yumurta yok! Sanki dijital eğitime geçtik veya geçeceğiz de… Siz neyin derdindesiniz? Diyebilirsiniz…
O zaman daha net söyleyelim. Nasıl ki bir hastalıkta erken teşhis önemli ise, burada da tehlikeyi öngörüp ona göre tedbir almak bu milletin geleceği için son derece önemlidir.
Evet şu an mecburi durum var. Tedbir tamam. Ama bunun gelecekte sürekli olabilir endişesi hangimiz de yok? Üstelik salgının ortaya çıkış nedeni belliyken, ülkeler sen yaptın, ben yapmadım kavgası yaparken… Gelecekte böyle durumlar tekrar başımıza geleceği konusunda ciddi kaygılar var. O zaman dijital eğitim yerine, okulda sosyal izolasyon, sosyal mesafe kurulları uygulanarak eğitimin yapılması düşünülmeli!
Şimdilerde ise, hayat normale döner dönmez kısa bir sürede olsa okulların açılmasının, dönemin bitmemesinin, çocuklara karnelerinin verilmesinin doğru bir yaklaşım olacağını düşünüyorum. Çocuklara okullardan uzaklaşmadığı, ayrılmadığı hissettirilmeli.
Şahsi öngörümüz, mayıs sonu haziran başında hayatın normale döneceğidir. Bu durumda, Temmuz başlarına kadar eğitim, Temmuz- Ağustos ayları tatil, Eylül’ün ilk haftasında okulların tekrar açılmasının uygun olacağı kanaatindeyim.
Ve küresel güçlerin dünyaya şekil verdiği bunun da en önemli ayağının eğitim olduğu, geleceğimizi ve neslimizi korumanın yollarını aramamız gerektiği unutulmamalı…
Bütün eğitimcilerimiz gibi düşünüyorum,
EV OKUL DEĞİLDİR…
İsmet Taş – İç Anadolu Birliği Genel Başkanı
Dünya Muhabirler Birliği Türkiye Başkanı
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.