Yusuf Akoğul

Yusuf Akoğul

Erol Güngör

Erol Güngör

Değerli okurlar, bu haftaki yazımda sizlere Erol Güngör Hoca’dan bahsetmek istedim. Bu minvalde gerek hayatından gerekse düşüncelerinden kesitleri sizler için kaleme aldım.

25 Kasım 1938 yılında Kırşehir’de dünyaya gelen Erol Güngör’ün ailesinin ve içinde bulunduğu çevrenin muhafazakâr yapıda olması onun muhafazakâr kimliğinin oluşmasında etkili olmuştur. Ahi kültürünün merkezi olan Kırşehir’de doğup büyümesi, onun derin bir Osmanlı kültürü ile donanmasına vesile olmuştur. Ailesi ve yakın çevresi itibarıyla değerlendirildiğinde Erol Güngör, Osmanlı Medeniyet havzasından Cumhuriyet devrine sunulan derinlikli bir âlim numunesi olarak değerlendirilebilir.

Mümtaz Turhan’ın yanında sosyal psikoloji asistanı olarak çalışmış olan Erol Güngör, milliyetçilik, kültür değişmeleri, din, tasavvuf, sosyoloji, Batı medeniyeti gibi önemli konulardaki özgün düşünceleriyle 1970’li ve 80’li yıllarda daha çok sağ kesimin fikirlerini etkileyen önemli bir düşünürümüzdür.
Mehmet Niyazi Özdemir, Erol Güngör’ü şöyle anlatıyor:

“… Her köşe başında rastlanan bir tip değildi; az konuşur daha çok dinlerdi. Çokları onu Hindistan cevizine benzetirdi; dışı sert, içi özlü idi. Uzaktan bakan onu soğuk, biraz kendini beğenmiş zanneder; ama yakından tanıyan onun sıcak, samimi bir insan olduğunu hemen anlardı. Asistanlığı döneminde iki yıl Amerika’da kaldığından, dedesinden küçük yaşta Osmanlıca öğrendiğinden ayrım yapmadan hemen hemen bütün klasikleri, seviyeli eserleri yercesine okuduğundan, hem Batı’yı hem de Türk-İslam dünyasını iyi bilirdi. Berrak, zarif, veciz bir üslubu vardı. Çok genç yaşta yazdığı kitaplarla, makalelerle, yaptığı tercümelerle bütün bilim çevrelerinin dikkatini çekmişti.”
Üniversite yıllarında Türkiye’nin önemli düşünürleriyle ilişki kurmuş ve onlarla tartışma, konuşma, sürekli bilgi alışverişinde bulunma imkânına erişmiştir. Bir edebiyatçıyla edebiyatı, bir felsefeciyle felsefeyi, bir musikişinasla musikiyi tartışabilecek derecede bilgi sahibi olmasının arka planında, kültür meselelerine duyduğu şahsi ilginin ve müdavimi olduğu muhitlerdeki farklı düşünce ve görüşlere sahip kişilerden aldığı gıdanın payı vardır. Erol Güngör bu dönemde H. Nihal Atsız, Mükrimin Halil Yinanç, Asaf Halet Çelebi, Sezai Karakoç, Fethi Gemuhluoğlu, Ekrem Hakkı Ayverdi, Nurettin Topçu, Hilmi Oflaz, Necip Fazıl Kısakürek, Dündar Taşer, Ziya Nur Aksun gibi düşünürlerle tartışma ve fikir alışverişinde bulunma imkânına sahip olmuştur.

Erol Güngör İslam üzerinde yoğunlaşarak, onu milli kimliğin ana unsuru olarak görüyordu. Türklerin İslamiyet’i kabul etmesiyle birlikte millet olma şuurunun daha da arttığını belirtmektedir. 

Milliyetçilik anlayışının temeline Türk kültürü, Türk tarihi ve İslam dinini koyan Erol Güngör, Türk Milliyetçiliğinin ve Türk Milliyetçilerinin diğer milletlerin milliyetçilerinden apayrı vasıflar taşıması gerektiğini özellikle vurgularken; Milli Kültür anlayışını, medeniyet fikri ile harmanlama gereğini işaret etmiştir.

Erol Güngör’ün özgün bir milliyetçilik yorumu vardır. Erol Güngör Batı tandanslı (eğilimli) modernist milliyetçilik kuram ve pratiğinin dışında, uzunca bir tarihsel arka plana dayalı bir milliyetçilik yorumu geliştirmiştir. Milliyetçiliği daha çok kültür eksenine oturtmuş olması fikirlerinin anlaşılmasında bize kolaylık sağlamaktadır. 

Erol Güngör Türk Milliyetçilerinin üzerine düşen görevi anlatırken  “Biz Türk kültürünü yeniden kurmak mecburiyetindeyiz. Bu yolda kaybedecek bir saniyemiz bile yoktur. Türk kültüründe açılan yaralar bu memlekette milli birliği bozacak derecede ağır olmuştur. Gittikçe de ağırlaşmaktadır…” cümlelerini kuruyordu. 

Özgün karakteri ve fikirleriyle düşünce dünyamıza katkıda bulunan Prof. Dr. Erol Güngör’ü şükranla ve minnetle anıyorum. Allah rahmet eylesin…
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
SON YAZILAR