EĞİTİM SİSTEMİMİZ BİZANSTAN ALINMIŞTIR
Eğitim sistemimiz neden Bizans’tan alındı bilmiyorum ama tüm insanlık mirasının ortak olduğu düşüncesiyle hareket ederseniz bu iddia sizi rahatsız etmeyebilir. Eğer cihana nizam vermeye geldiğine inanan bir milletin çocuğuysanız sizde hafiften bir gol yemişlik hissi uyandırabilir.
Eğitim sistemimizin Bizans’tan alındığına dair iddiamı delilleriyle aktarayım.
Aslında ‘Sultan Alparslan-Malazgirt 1071’ senaryosunu yazıyorum. Yıllardan beri üzerinde çalıştığım bir senaryo. Bu yüzden de sadece Romanes Diogenesi dönemi değil öncesi ve sonrasıyla Bizans cephesini siyasi tarihinden kültürüne kadar her alanda inceliyorum.
Ünlü Bizantinist Cyril Mango’nun ‘Bizans Yeni Roma İmaparatorluğu’ kitabında Bizans eğitim sistemini okuyunca çok şaşırdım doğrusu. Bizans’ta eğitim ilk, orta ve yüksek olarak 3 aşamadan oluşuyormuş. Bizde de kademeler değişsede ortaokul+lise orta eğitimi temsil eder. Hatta 28 şubat sürecindeki çıkan kanunla ortaokul ve lise birleştirilip ‘ortaokul’ adı verilmişti. Ak Parti döneminde yeniden ayrıştırılarak Lise kelimesi yeniden eklendi sisteme. Bizdeki Lise kelimesi Fransızca "lycee" kelimesinden gelir. Fransızların imparatoru Napolyon Bonapart tarafından 1801 yılında kurulan ve üniversite hazırlık okullarına verilen isimdir. Bizde de zaten ilim irfan öğrenilen değil üniversite aşkına gidilmesi mecburi okullardır. Bu yüzden Fransız usulü bir taklidinde kurbanlarıyız.
Bizans’a dönecek olursak.
Bizans’ta yüksekokul yani üniversite devlet memuru yetiştirmek için kurulmuş.
Bizdeki üniversite kurma ve okuma mantığına ne kadar benziyor değil mi?
Yine 18 yaş mantığı Bizansta da geçerliymiş.
İncilde Hıristiyan ceza doktrinine ilişkin öykülerin çocuğa ancak 15 tercihen 18 yaşında verilmesi tavsiye edilir.
Bana göre İslamiyette 18 yaş sınırlaması yoktur.
Hatırlarsanız İstanbulda bir öğretmenle annesi tinerci çocuklar tarafından tecavüz edilip öldürüldüğünde kamuoyu olarak bu ‘çocuklara’ ne yapacağımız şaşırmıştık. Çocuk derken ergenliğe ulaşmış ama 18 yaş altı oldukları için bu sıfat kullanılmıştı. Halbuki İslam hukukunda bir insan çocuk sahibi olacak fizyolojiye kavuştuysa yani ergenlik çağına girdiyse artık o topluma karşı sorumludur ve cezai ehliyet için batıdan kalma 18 yaş sınırı İslamiyet’te mevzu bahis değildir.
Eğitime gelecek olursak ‘beşiktan mezara’ ilimle emredilmiş bir ümmet olarak dini eğitim çocuk yaştan itibaren verilebilir tüm Kuran kıssaları çocuklara anlatılabilir. Akıl-Baliğ yani mükellef olduktan sonrada ‘ilm-i hal’ yani halinin ilmini kavrayabilir.
Sonuç olarak eğitim sistemimiz batının kötü bir taklididir.
Müfredat değişmiş ama zihniyet değişmemiştir.
Özellikle müfredat kelimesi ‘ferd’den türeyen bir kelime olduğu halde bizde toptancı bir eğitim şablonu olarak önümüzde durmaktadır. Elbette hangi sınıfta hangi konular işlenecek belirlenmelidir önceden ama bana göre İslamiyet’te bire bir eğitim önemlidir.
Müfredat o zaman gerçek anlamına kavuşur.
Medrese sistemi de budur. Bire bir eğitim. Yani hocalarımız,öğretmenlerimiz şu anki sınıf sisteminin yanında öğrencisine günde en az 1 saat haftada ise 3 saat yüz yüze eğitim vermelidir.
Peki ne olur böyle olunca?
Çok basit. Öğrenci öğretmeninin insan olduğunu öğretmende öğrencisinin emir almaya hazır bir makine olmadığını anlar. İnsani bağlar kurulur böylece eğitimin önündeki en büyük sorunlardan birisi olan disiplinsizliğin ve sınıf içi gürültünün bir parça önüne geçilmiş olur.
Sultan Alparslan-Malazgirt 1071 senaryosunu yazarken aklıma gelen ve tarihten günümüze taşımamız gereken o kadar çok ibretlik olay var ki eğitimde bunlardan birisi.
Bizans’la Selçuklu cephesinin fikri alt yapısına dini bakış açılarına kadar her şeyi irdelediğim bu çalışmada birçok ilginç bilgi edindim.
Bizans’tan bize kalan eğitim sistemi de bunlardan birisiydi.
Senaryo çalışmalarımdan dolayı belki gazetedeki yazılarıma ara verebilirim.
Bizlere bu imkanı veren habervaktim yetkililerine çok teşekkür ederim.
Haşiye:Senaryo için kitap okumaları yaparken bu arada Türk Tarih Kurumunun kütüphanesinde ilginç bir kitap elime geçti. Meşhur tefsirlerimizden Tefhimul Kuran sahibi Mevdudi’nin yazdığı ‘Selçuklular Tarihi’. Evet yanlış okumadınız Mevdudi’nin Selçuklular Tarihi adlı kitabı var. 1960’larda Türkçeye tercüme edilmiş.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.