Dijital Müteşair – 2
Kâinat kitabını matematik lisanında okumaya çalışırken “dijital müteşair” ismini verdiğim çalışmanın nasıl meydana geldiğini bir önceki yazımda anlatmaya başlamıştım.
Kaldığımız yerden devam edelim.
Dijital müteşair edebiyat ve matematiğin yolunun bilgisayarlara kesiştiği yerde doğan bir yazılım. Geliştirdiğim yazılımın ismini -şiire saygımdan dolayı- “dijital müteşair” koydum. Malum olduğu üzere “müteşair”, kendi şair sanan, şairliğe özenen, şair müsveddesi gibi anlamlar taşıyor. Dijital müteşair belli bir yapay zekâ algoritmasıyla çalışıp, son derece sınırlı sayıda kelimeleri tesadüfi olarak bir araya getirerek “şiir” gibi görünen metinler üretiyordu. Sıfatlar, zarflar, gramere uygun çekilmiş fiillerle ve isimlerle birleşince “sihir” ortaya çıkıyordu. Tesadüfen bir araya gelen kelimeler, sanki çok derinmiş de ardlarında çok derin hikmetler taşıyormuş gibi görünüyorlardı.
Neden bahsettiğimin anlaşılabilmesi için dijital müteşairin “eserlerinden” misaller vermekte fayda var. Bu yazıyı kaleme alırken hemen dijitalmutesair.com adresindeki programıma bir şiir(!) yazdırıverdim. Ortaya çıkan metin birkaç küçük dokunuşla düzeltildikten sonra şu hali aldı:
İri Öpücükler
Bazı zihinleri boğar gözler
Birkaç kırmızı ses ardından
Umulmadık gönüller
Sokağa düşer
Ve ben
Zihnimde hayalleri yüzdürürken
Canhıraş haykırışlar
Kanunları deler geçer
Asfalta kurulan binlerce haç nedir?
Ağlayan dalgalar ve binlerce sessiz cenaze
Bütün kanıtları yırtarken
Acayip kavşakları devirdiğim için
Koşuşan kokular
ve o dağlara dökülen solgun gölge nedir?
Ben kurak yağmurları düşünürken
Bir karga düşer arkalara
Birkaç çarpık dudaktan dökülür
Karanlıklar ummanlardan ağlara
Yıkanır denizlerde ezanlar
Bu misaldeki “gözlerin boğduğu zihinler”, “sokağa düşen umulmadık gönüller”, “kurak yağmurlar”, “yıkanan ezanlar” gibi “imgeler”, yazılımın tamamen tesadüfen bir araya getirdiği kelimelerden teşekkül ediyorlar. Ne garip ki bu anlamsız mekanik işlem neticesi ortaya çıkan tamlamalar, zihinlerimizde anlamlı gibi görünen çağrışımlar oluşturabiliyor.
Eğer bunun üzerine “mana şairin karnındadır” ukalalığını ve şair kibrini de koyarsanız, bu sözüm ona şiirleri(!) derin bir tefekkürün yansımaları diye pazarlamak bile mümkün olabilir.
Metni mekaniklikten kurtarmak için “insan dokunuşunu” taklit etmek bile mümkün. Mesela dijital müteşairimize soru soran bir şairi taklit ettirebiliriz:
Canlı bataklıklar
Ey hayatımın bazı kirli böcekleri razı olur musunuz?
Derdimi sardığım kemikler
Hatırlasın tüm kalplerdeki selamları
Ey hayatımın tüm şüpheli bulutları razı olur musunuz?
Sarılsın bazı ağrılar yollarınıza
Ey hayatımın bütün coşkun bulutları razı olur musunuz?
Zihnimi gördüğüm gökteki sorunlar
Yaksınlar bütün göklerdeki ölümleri
Ey hayatımın en sıra dışı yumrukları razı olur musunuz?
Bakınsın başka yumruklar ülkelere
Razı olur musunuz?..
Bir sonraki yazımda dijital müteşairin eserlerinden birkaç örnek daha vereceğim inşallah.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.